GÜNDEM

15 Baro başkanından ortak açıklama

15 bölge Barosu başkanının gerçekleştirdiği toplantının sonuç bildirgesinde Kürt sorununa dair, “Sivil toplumu, siyaset kurumunu ve diğer tüm paydaşları bu meselenin demokratik zeminde çözümüne dair üzerine düşeni yapmaya davet ediyoruz” denildi.

Abone Ol

Adıyaman, Kars, Ağrı, Mardin, Batman, Muş, Bingöl, Siirt, Bitlis, Dersim, Şırnak, Diyarbakır, Hakkari, Van barolarının Urfa Barosu ev sahipliğinde yaptığı “Bölge Baro Başkanları Toplantısı”nın sonuç bildirgesi açıklandı. 9 Ekim’de Urfa Barosu binasında gerçekleşen toplantıda baro başkanları; hukuki ve toplumsal sorunların yanı sıra Anayasa Mahkemesi'ne avukat üye seçimi ve Türkiye Barolar Birliği seçimleri gündemine dair tespit ve değerlendirmelerde bulundu.

Toplantıya katılan 15 baro başkanlarının cezaevleri, İstanbul Sözleşmesi, Vartinis Katliamı, kayıplar ve adalet arayışları, TBB seçimleri, savunmaya karşı engellemeler, AİHM kararları, Kürt meselesi ve Ankara Gar Katliamına ilişkin ortaklaştığı, 10 tespit ve değerlendirme şu şekilde:
“*10 Ekim 2015 tarihinde gerçekleşen Ankara Gar Katliamı'nın üzerinden altı yıl geçmiş olmasına rağmen gerçek faillerin ortaya çıkarılması için beklenen adalet talepleri karşılanmamıştır. Etkin soruşturma yürütülerek faillerin cezalandırılması bir an önce sağlanmalıdır. Bölge Baroları olarak dosyanın takipçisi olduğumuzu belirtir, bu vesile ile katliamın yıl dönümünde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet dileriz.
* Kürt meselesi, Türkiye'nin en önemli ve can yakıcı meselesi olarak gündemde durmaya devam etmektedir. Son aylarda yeniden Kürt meselesinin tartışılıyor olması ve çözüm iradesine yönelik niyet beyanlarını kıymetli görüyoruz. Bu çözüm arayışına toplumun tüm kesimlerinin dahil edilmesini elzem görüyor, muhataplık vs. tartışmalarıyla bunu kısırlaştırmak yerine politik aktörlerin tamamının temsilleri ve katkı sağlayabildikleri ölçüde sürecin içinde olmasını önemli görüyoruz. Bu sorunun seçim hesaplarından daha değerli olduğu unutulmamalıdır. Sivil toplumu, siyaset kurumunu ve diğer tüm paydaşları bu meselenin demokratik zeminde çözümüne dair üzerine düşeni yapamaya davet ediyoruz.

* Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkındaki AİHM kararlarının icrasına ilişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'ye 30 Eylül'e kadar verdiği sürenin dolmasına rağmen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın tahliye edilmemesinin Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerinin ihlali anlamına gelmesini endişeyle karşılamakta, AİHM'in Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında verdiği hak ihlali kararlarının gereğinin bir an önce yerine getirilmesinin gerekliliğini vurgulamaktayız.



* Yargı makamlarının avukatlara ve savunmaya yönelik olumsuz tutumu maalesef hala devam etmektedir. Son olarak Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren'e, Diyarbakır Barosu yöneticilerine ve avukatlara yönelik Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı'nın haksız ve hukuka aykırı tutumuna karşı 78 Baro'dan destek açıklaması olmuş ve mahkeme başkanının görevden el çektirilmesi talep edilmiştir. Aradan geçen süreye rağmen hala bir işlem yapılmamış olmasını kabul etmediğimizi belirtmek isteriz. Bölge Baroları olarak sürecin takipçisi olacağımızı, bu haksız ve kabul edilemez tutuma karşı yapılacaklar konusunda girişimlere başlayacağımızı ve hukuksuz tavrın başka yerlere sirayet etmemesi için imzacı Barolarımızla bir yol haritası belirleyeceğimizi paylaşmak isteriz.



* Anayasa Mahkemesi avukat üyesinin yaş haddi sebebi ile görevinin sona erecek olması sebebi ile Anayasa Mahkemesi üyelik seçimini ve Türkiye Barolar Birliği başkan ve yönetim kurulu seçimini yakından takip ettiğimizi bildirmek isteriz. Her iki makama da seçilecek kişilerin hukuka ve insan haklarına saygılı, Türkiye'de demokratik standartların gelişimine katkıda bulunan kişilerden seçilmesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye Barolar Birliği'ni salt bir meslek örgütü gibi görmediğimizi ve seçilecek başkan ve yöneticilerin insan haklarına saygıyı önceleyen, toplumsal meselelerin çözümünde sorumluluk üstlenen, güçlü savunma ve hukukun üstünlüğü için mücadele etmesi gerektiğini ayrıca Türkiye Barolar Birliği seçim takvimi belirlenip adaylar ve programları netleştiğinde bu konuda görüşlerimizi ayrıntılı olarak bildireceğimizi belirtmek isteriz.

* Barışçıl toplantılar-basın açıklamaları; kamuoyunu etkilemek, harekete geçirmek, şikâyet ve talepleri ifade etmek ve kamu politikasını etkilemek için önemli role sahip Anayasal bir haktır. 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda bu Anayasal hakkı yasaklamak için mülki idarelere vermiş olduğu yetki ilgili makamlarca yasaklama yönünde kullanılmaktadır. Yasaklama kararları; rutin ve keyfi hale gelmekle kararların iptaline karşı açılan davalar da hukuka aykırı bir şekilde reddedilmektedir. Barışçıl toplantıların kanuni yetkinin suiistimal edilecek şekilde keyfi olarak engellenmesini kabul etmiyor ve yetkili makamları bu tavırlarından vazgeçmeye davet ediyoruz.



* Şırnak İli Beytüşşebap İlçesi Kovankaya Köyü'nde ikamet eden Asuri-Keldani Hürmüz ve Şimoni Diril'den 11.01.2020 tarihinden beri haber alınamamış, 70 gün sonra Şimoni Diril'in cansız bedeni bulunmuştur. Aradan geçen 2 yıllık süreden beri devam eden soruşturmada herhangi bir aşama kat edilmediği gibi iddianame de hazırlanmamıştır. Aynı şekilde Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku'nun Dersim'de kaybolmasının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmiş ve soruşturma dosyasında herhangi bir ilerleme sağlanmamıştır. Urfa'da Şenyaşar Ailesi'ne, Konya'daysa Dedeoğulları Ailesi'ne yönelik gerçekleştirilen katliam dosyasına karşı soruşturma makamlarının etkin bir soruşturma yürütmeleri gerektiğini bir daha belirtmek istiyoruz. Etkili soruşturmalar yürütülmesi için olayın takipçisi olacağımızı, yargının Şenyaşar ve Konya'da Dedeoğulları Ailesi'nin katledildiği katliam soruşturmalarında kamu vicdanını rahatsız eden tutum ve eylemlerden kaçınarak soruşturma dosyasını taraf denetimine açmasını, etkili soruşturma yürütülmesini beklediğimizi belirtmek isteriz.

* 90'lı yıllarda işlenen ağır insan hakları ihlallerine ilişkin birçok dava dosyası güvenlik nedeniyle batı illerine nakledilmiş ve çoğu da beraat kararlarıyla sonuçlanmıştır. Aynı şekilde nakledilen Vartinis Katliamı davasının son celsesinde olumlu bir gelişme yaşanmış, bir sanık hakkında yakalama kararı çıkmıştır. Ancak duruşma ve yakalama kararı sonrası aradan 1 ay geçmesine rağmen henüz sanığın yakalanmamış olmasını cezasızlık politikasının devamı olarak görmekle, idari ve yargısal makamlardan yakalama kararının derhal infaz edilmesini beklemekteyiz.

* Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararının kadına yönelik şiddet vakalarında bir artışa yol açtığını endişeyle gözlemlemekteyiz. Bu hususta idari ve yargısal makamların bu suçların önlenmesi ve işlendikten sonra işlenme anından itibaren etkili soruşturma ve cezalandırma yükümlülüklerinin Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına rağmen Anayasa, CEDAW ve AİHS'den kaynaklanan yükümlülüklerin gereği olduğunu vurgulamak isteriz.

* Son günlerde Türkiye'nin birçok cezaevinde tutuklu, hükümlü ve yakınlarına karşı hak ihlalleri artarak devam etmektedir. 09.10.2021 tarihinde Urfa 2 No'lu T Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki mahpusların infaz koruma memurları tarafından darp edildiğine dair duyumlar endişe vericidir. Hak ihlalleri ve pandemi sürecinin yarattığı koşullar nedeniyle yapılan insanlık dışı bu tutum ve saldırılara karşı idari ve yargısal makamları derhal gerekli önlemleri almaya davet ediyor, hükümlü ve tutukluların ailelerinden çok uzak olacak illerde bulunan ceza infaz kurumlarında infazlarının gerçekleştirilmesine son verilmesini talep ediyoruz. Ayrıca söz konusu kapalı ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerine karşı Adalet Bakanlığı'nı, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi'ni, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nu ve Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu'nu göreve davet ediyoruz.