Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla kentte 14 Şubat'ta yapılan operasyonlarda gözaltına alınan Halkların Demokratik Partisi (HDP) il, ilçe yöneticisi ve üyesi 13 kadın, dört gün sonra çıkarıldıkları mahkemece yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldı. Bu kadınlar biri üç dönem boyunca HDP Aydın İl Örgütü Eş Başkanlığı görevinde bulunan, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Genel Meclis Üyesi Tamiş Akpınar’dı.
62 yaşında olup, uzun yıllardır demokrasi mücadelesi içerisinde aktif yer alan Akpınar, son 33 yılda 50 kez gözaltı alınıp, 3 kez cezaevine konuldu.
MARAŞ’TAN İSTANBUL’A GÖÇ ETTİ
Hayat öyküsü ve mücadele geçmişini Mezopotamya Ajansı’na anlatan Akpınar, 1959 yılında Maraş'ın Elbistan ilçesinin Gücü Köyü’nde dünya geldiğini belirtti. 8 çocuklu bir ailenin ferdi olan Akpınar, ekonomik nedenlerden dolayı 1970 yılında ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etti ve henüz 15 yaşındayken siyasetle tanışıp, demokratik mücadele içerisinde yer aldı.
‘GELENEKSEL KODLARLA BÜYÜDÜM’
Partizan içinde örgütlenip, 2000 yılına kadar bu yapı içerisinde aktif olarak yer aldığını dile getiren Akpınar, “Geleneksel kodlarla büyütülmüş, siyasete çok uzak biriydim. Ortaokula giden kardeşim ise örgütlenip, aileden habersiz mitinglere, korsan yürüyüşlere gidiyordu. Bunu bir tek ben biliyordum. Sonra ben de Partizan içerisinde örgütledim. O dönem 12 Eylül darbesi yaşanıyordu. 21 yaşlarında bir sağlık kuruluşunda çalıştığım sırada bütün kazancımı ailemden gizleyerek inandığım, savunduğum partim, kurumum ve cezaevindeki insanlara katkı sağlamak amacıyla gönderiyordum” diye belirtti.
1984 yılında evlendiği eşi, Partizan’a yönelik bir operasyonda gözaltına alınıp, ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla yargılandığı davada 5 buçuk ay cezaevinde kaldı. Eşi tutuklandığında kızının henüz 8 aylık, oğluna ise hamile olduğunu söyleyen Akpınar, bu yüzden önce annemin yanına taşındı, sonrasında da tuttuğu bir evde çocukları ile yaşamaya başladı.
İLK GÖZALTI
Akpınar, ilk defa nasıl gözaltına alındığını ise şu sözlerle paylaştı:
“1988 yılında eşimi Metris Cezaevinden Çanakkale Cezaevine sevk ettiler. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine yönelik siyasi tutsakların başlatmış olduğu açlık grevi başladı. Biz aileler de dışarda hem basın açıklaması yapıyor hem de cezaevi önünde açlık grevindeydik. Çanakkale Meydanı’nda oturma eylemine başladık. İlk defa Çanakkale’de gözaltına alındım.”
SONRAKİLER
1990 yılında eşinin Çanakkale’den Adapazarı Cezaevine sevk edildiğini belirten Akpınar, o dönem İstanbul Yoğurtçu Parkı’nda ikinci gözaltı deneyimini yaşamış. Aynı yıl evlerine yapılan polis baskınında kardeşi ile birlikte gözaltına alınan Akpınar, “Kardeşim tutuklandı, ben ise 45 gün gözaltında ağır işkencelere maruz kaldıktan sonra serbest bırakıldım. Kardeşimi Bayrampaşa Cezaevine götürdüler. İki cezaevi arasında sürekli mekik dokuyordum. Bir taraftan da gece gündüz çalışmak zorundaydım. Beni ayakta tutan tek şey, parti içindeki manevi destekti. Sürekli polis baskısına ve gözaltılar maruz kaldım. 1996'da devrimcilerin başlattığı açlık grevi ve ölüm oruçlarına destek vermek için aileler olarak Ankara'da eylemdeydik. Ben 26 gün boyunca Ankara’da kaldım. Kaldığım süre zarfında 9 defa gözaltına alındım. İstanbul Bayrampaşa Cezaevi önünde ise aynı nedenlerden dolayı eylem yaptığımız için 30 defa gözaltına alındım. Kaç defa gözaltına alındığımı sayıyordum. İki defa mitinglerde gözaltına alındım. Sonra ÖDP’nin binası basılırken gözaltına alındım, yani toplam 45 kez gözaltına alındım" diye belirtti
CEZAEVİ İLE TANIŞTI
1997 yılında İstanbul’da Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ve Tohum Kültür Merkezine yapılan bir baskında yine gözaltına alınan Akpınar, bu kez “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanıp Ümraniye Cezaevine konuldu. 6 ay tutuklu kaldıktan sonra ilk mahkemede tahliye edildi. İki yıl süren yargılama sonucunda 3 yıl 9 ay hapis cezası verilip, cezası ertelendi.
F Tiplerine karşı 2000 yılında cezaevlerinde ölüm oruçlarına başladığını hatırlatan Akpınar, şunları kaydetti:
"100’ü aşkın kişinin katledildiği bir süreçti. Ankara’daydım. Tohum Kültür Merkezi Şubesine yapılan baskında 47’nci kez gözaltını yaşadıktan sonra ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklandım. Ulucanlar Cezaevine konuldum ve 5 buçuk ay tutuklu kaldım. Ardından yargılandığım davadan beraat ettim. HDP Aydın İl Eş Başkanı iken ‘örgüt propagandası’ yaptığım iddiasıyla tekrar gözaltında alındım ve tutuklandım. Aydın Cezaevi’nde 12 gün kaldıktan sonra ardından Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde sevk edildim, 16 Haziran 2017’de tahliye oldum. 2018 Şubat ayında de yine evim basıldı ve sosyal medya paylaşımından dolayı gözaltına alındım. Dört gün gözaltında kaldıktan sonra yurtdışı yasağı ile serbest bırakıldım. HDP çalışmalarından dolayı hakkımda 25’e yakın soruşturma ve davalar açıldı. En son 14 Şubat tarihinde Aydın’da HDP’li kadınlara yapılan operasyonda gözaltına alınmamla toplamda 50 defa gözaltına alındım.”
Bunca gözaltı ve tutuklama yaşasa da, ilerlemiş yaşına rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyen Akpınar, bu ısrarının nedenini “Çocuklarımıza iyi bir dünya bırakmak için direnmeliyiz” diyerek açıkladı.
Bu uğurda belki daha çok kez gözaltına alınabileceğini söyleyip, mücadele etmekten sakınmayacağını vurgulayan Akpınar, “Devletin politikası döneme göre kapalı ve açık faşizm olarak devam etti. Kendine sosyal demokrat diyenler halkı yanına alarak faşizm uyguladı. Bu süreçte de Kürtler üzerinde baskılar arttı. Her dönem faşizm oldu ve aynen devam ediyor” diye belirtti.