Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), HDP'nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "cezaevindeki 9 tutuklu ile sosyal faaliyetlerde bulunma talebinin gerekçesiz reddedildiği gerekçesiyle" yaptığı başvuruyu 'kabul edilemez' buldu.
HDP'nin tutuklu Eş Genel Başkanı Demirtaş, tutuklandığı 4 Kasım 2016'dan bir süre sonra HDP'li Abdullah Zeydan ile aynı koğuşa alındı. Bir süre sonra cezaevi yönetimine başvuran Demirtaş, koğuş arkadaşı ve isimlerini belirttiği diğer 8 tutuklu ile sosyal faaliyette bulunma talebinde bulundu.
Talep, cezaevi idaresince "güvenlik gerekçeleri, kişilerin güvenliği ve diğer tutuklu ve hükümlülerle görüştürülmeyen bu tutukluların statüsü" gerekçesiyle reddedildi. Cezaevi idaresinin ret gerekçesinde, Adalet Bakanlığının 45/1 sayılı Genelgesi'nin 3. bölümüne atıfta bulunularak, Demirtaş'ın, koğuş arkadaşıyla sosyal etkinlikte bulunmaya devam edebileceği belirtildi.
AYM'NİN ARDINDAN AİHM'E BAŞVURU
Cezaevi idaresinin ret kararına itiraz eden Demirtaş, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.
Anayasa Mahkemesi'nin de 18 Aralık 2019'da özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikayetin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna hükmetmesi üzerine, Demirtaş, bu kez AİHM'e başvuruda bulundu.
Başvuruda, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özel ve aile hayatına saygı hakkını düzenleyen 8'inci maddesi kapsamında, diğer tutuklularla görüşmesinin yasal dayanak olmaksızın, Bakanlık genelgesine dayanılarak engellendiğini ve bu karara karşı yaptığı itirazların, keyfi ve dayanaksız gerekçelerle reddedildiği" belirtildi.
Demirtaş başvurusunda ayrıca "cezaevi rejiminin uygulamalarının, masumiyet karinesini ihlal eder nitelikte olduğunu" söyledi.
AİHM'DEN 'TECRİDE TABİ TUTULMAMIŞTIR' KARARI
Başvuruyu değerlendiren AİHM, 'açıkça dayanaktan yoksun olduğu' gerekçesiyle Demirtaş'ın başvurusunu oy birliğiyle kabul edilemez buldu.
Mahkemenin gerekçesinde, güvenlik, disiplin ve koruma sebepleriyle diğer tutuklularla görüşme yasağının, tek başına insanlık dışı ceza veya muamele teşkil etmediğine işaret edildi.
"İlgili, duyusal veya mutlak tecride tabi tutulmamıştır" ifadelerinin kullanıldığı kararda, Demirtaş'ın söz konusu dönemde, başka bir tutuklu ile aynı koğuşu paylaştığı ve bu koğuş arkadaşıyla ortak etkinlikte bulunmasının mümkün olduğu savunuldu.
Mahkemeye sunulan başvuru formundan, Demirtaş'ın dış dünya ile iletişiminin sürdüğünün anlaşıldığı ifade edilen kararda, "Başvuran, söz konusu durumlarla ilgili olarak kısıtlandığını ileri sürse de bu bağlamda tecritten söz edilemez" denildi.
Bakanlık genelgesine değinilen kararda, cezaevi güvenliği ve kişilerin güvenliği kapsamında yapılan müdahalenin yasal bir dayanağının bulunduğu ve meşru bir amaç izlediği, bu sebeple itirazlara verilen ret kararlarının da orantısız olduğu kanaatine varılamayacağı vurgulandı.
AİHM kararında, şunlar kaydedildi:
"Mahkeme, ulusal makamların ilke olarak yerel ihtiyaçlar ve bağlam hakkında karar vermek için, uluslararası hakime göre daha iyi bir konumda bulunduğunu yinelemektedir. Mahkeme somut olayda, yetkili cezaevi idaresinin, güvenlik tehditleri hakkında karar verirken, başvuranın ve başvuranın tutulduğu cezaevinde bulunan diğer tutukluların profilini dikkate aldığını gözlemlemektedir. Ulusal mahkemeler diğer taraftan, yetkili cezaevi idaresinin değerlendirmesinin yöntem ve esaslarını bir denetime tabi tutmuşlar ve somut olayda keyfi veya açıkça dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılan kararlarla, başvuranın talebini reddetmişlerdir"
AİHM kararında, "masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasıyla ilgili ise cezaevi rejimi hakkında ileri sürülen olaylara ilişkin koşulların tek başına, masumiyet karinesinin ihlalini teşkil ettiği şeklinde değerlendirilemeyeceği" kaydedildi.