Adana'daki atık görüntülerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın harekete geçtiğini söyleyen AKP Sözcüsü Ömer Çelik, "Doğaya yapılan işkence aynı zamanda insana yapılan işkencedir" dedi. Çelik'in bu sözleri, Rize'nin İkizdere ilçesinde Cengiz İnşaat tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı direnen halka jandarma müdahalesini akıllara getirdi.

AKP Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Çelik'in gündeminde KKTC ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki sorunların çözümü için yapılan görüşmelerin yanı sıra Adana'daki atık görüntüleri yer aldı. Çelik, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin uzlaşma taraftarı olmadığını ve bunu AB'ye ilettiklerini belirtti.

Çelik, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde devam eden askeri hareketliliğe dair ise sivilleri hedef almadıklarını savunarak Irak Anayasası ve toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını söyledi.

Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:

'UZLAŞMADAN KAÇAN RUM TARAFIDIR'

"Rum tarafının sadece Türkiye'nin egemenlik haklarını gasp edecek, KKTC'nin haklarını törpüleyecek yaklaşımlarında bulunalım. Bunu Türkiye kabul etmediğinde de gidelim AB'ye Türkiye sorun çıkartıyor gibi bir yaklaşımları var. Artık bu formatın sürdürülemeyeceği ifade edildi.

Bu görüşmelerde herhangi bir müzakere zemininin bulunamadığı ortaya çıkmıştır. Bu zemini yok eden Anastasiadis'tir.
Uzlaşmadan ve müzakereden kaçan, Yunan tarafından desteklenen Rum tarafıdır.

23 Nisan itibari ile Pençe-Şimşek ve Pençe-Yıldırım Operasyonları başlatıldı. Hedef PKK/KCK ve diğer terör örgütleridir. Terör örgütünün bine yakın hedefi yerle bir edilmiştir.

TSK sivillerin hedef alınmaması konusunda ve özellikle tarihi yapıların hedef alınmaması konusunda en yüksek hassasiyete sahip orduların başında geliyor.

Türkiye dost ve kardeş ülke olan Irak'ın toprak bütünlüğünü desteklemektedir, ama oradan ülkemize gelen terör saldırılara da cevap vermek gibi bir hakkımız vardır. PKK'nın orada olması Irak Anayasası'na aykırıdır."

'DOĞAYA YAPILAN İŞKENCE, İNSANA YAPILAN İŞKENCEDİR'

"Nasıl ki işkenceye sıfır tolerans diyorsak çevreye de yapılan kirliliği doğaya yapan bir işkencedir diyoruz. Doğa bizim rakibimiz değil kader arkadaşımızdır. Doğaya yapılan işkence aynı zamanda insana yapılan işkencedir. Geçenlerde Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bu tip ihbarlar olduğu zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız büyük hassasiyetle bunu ele alıyorlar.

DFG ve MKG: Tutsak gazetecileri serbest bırakın DFG ve MKG: Tutsak gazetecileri serbest bırakın

En son Alman tv kanalları ve BBC'de yer alan görüntülerde, çeşitli atıkların buraya döküldüğü şeklinde yayınlar yapıldı. Bakanımız Murat Kurum Bey, büyük hassasiyetle ekiplerini harekete geçirdi, Çevre ve Şehircilik Başkanlığı Çiğdem hanım harekete geçti. Bu atıkları dökenler kimse, cürufları sağa sola d ökerek bu bereketli ovalara döken kimse işkenceye sıfır tolerans çerçevesinde bunlarla mücadele edilecektir. Çevrenin kirletilmesiyle ilgili olay olduğu zaman lütfen bütün vatandaşlarımız Çevre ve Şehircilik Bakanlık ve Çevre Şehircilik Başkanlığımıza lütfen iletişime geçsin. Türkiye'nin her yönünde bu mücadele sürdürülüyor. Hassasiyetle takip ediyoruz. Çukurova'nın zehirlenmesine, Türkiye'nin herhangi bölgenin zehirlenmesine asla müsaade etmeyiz."

FRONTEX'İN GÖÇMENLERE KARŞI TUTUMU

"Geçen hafta bazı fotoğraflar göstererek Avrupa'daki sahil konularına bakan Frontex'in aslında nasıl göçmenlerin botları ittiğini, göçmenlere Akdeniz'i mezar haline getirdiğini dile getirdik. Bizler, İçişleri Bakanlığımız birçok açıklama yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca Avrupalı liderlerle görüşerek geri itmelerin nasıl insanlık dışı olduğunu ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımıza bazı Avrupalı liderler 'Bizim bunlardan haberimiz yok' dediler. Sayın Cumhurbaşkanımız haber ve fotoğrafla bilgi verdi ama maalesef hiçbir tutum alınmadı. Şimdi Frontex'in Avrupa Parlamentosu genel kurulunda yapılan oylamada geri itme ve kayıt dışı lobilerine onay verilmemiştir. Bunu tebrik ediyoruz.

Size verilen bütçeyi nasıl kullandığınız, kaç operasyon yaptığınız, kaç göçmenin Avrupa'ya girişini engellendiğiniz değildir mesele. Siz bunu insanlık dışı eylemlerle gerçekleştiriyorsanız. Kaç göçmeni ölüme gönderdiniz? Bu ahlaki başarısızlık kavramı çok önemlidir. Frontex ahlaken başarısız olmuştur. Red kararı yetmez Frontex'in ciddi soruşturmadan geçmesi lazım. Türkiye'ye ders vermeye kalkanların önce demokrasilerini, insan hakları yaklaşımını Akdeniz'in sularından çıkarmalarını lazım. Göçmenlerin botlarını şişleyenler, geri itenler, masum insanları ölüme terkedenler, başta Yunanistan'daki sahil güvenlik olmak üzere umarız ki ciddi soruşturmayla karşı karşıya kalırlar. Göçmenlerin botlarını şişleyenler, geri itenler, masum insanları ölüme terkedenler, başta Yunanistan'daki sahil güvenlik olmak üzere umarız ki ciddi soruşturmayla karşı karşıya kalırlar."

ABD BAŞKANI BİDEN'IN 'ERMENİ SOYKIRIMI' AÇIKLAMASI

"Bu sözde soykırım kararının tanınmasının nasıl gayri meşru karar olduğunu geçen hafta hem hukuki hem siyasi açıdan paylaştık sizinle. Bölgedeki normalleşmeyi berhava eden Ermeni diasporasının tutsağı bir karar ortaya koymuş oldular. Avrupa açısından daha dramatik bir d urum. AİHM'in aldığı kararı bunun tartışmalı d oğasına atıf yapan, soykırım olarak nitelendirilemeyeceği, İsviçre'de düşünce hürriyeti ihlalil anlamına geldiği kayda geçirilmiştir. 1915 olaylarına ilişkin olarak hiç kimsenin hukuki olarak 'bu bir soykırımı' diyebileceği gerçeklik zemini yoktur. Türkiye özgüvenle tavır ortaya koymuştur. Bunlar Türkiye'ye karşı kullanılan siyasi manivelalardır. Bu karar gelirken hiçbir girişimde bulunulmadı deniliyor. Bunu söyleyenlerin bu meseleleri bilmemesiyle alakalı bir mesele. Bu konuda en güçlü şekilde gayret edilmiştir ve sürdürülecektir. Hatayı yapan karşıdakiler, hesabını buradan soruyorsunuz. Burada en güçlü şekilde faaliyetler yürütülmüştür. Avrupa'daki muhataplarımıza da bunu söylüyoruz. Bu ülkelerin çoğuna baktığınızda geçmişinde çok ciddi soykırımlar, mazlum halklara karşı cinayetler var. Vicdan konusundaki cari açığını Türkiye'ye dönük bu iftiralarla kapatmaya çalışıyorlar. Herkesin önce kendi elindeki sorunlarla, kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekir. Fransa'nın Cezayir'deki yaptığı cinayetlerden sonra Paris'e götürülmüş kafataslarını iade etmesi bile büyük bir jest gibi gösteriliyor. Mesele bununla mı ilgilidir?

KKTC'nin tanınması, KKTC'nin eşit egemen devlet olarak kabul görmesi Cumhurbaşkanımızın gündemin üst sınırlarında yer alan konudur. Bütün çabalar, gayretler devam ediyor. Doğrusu da budur. Artık Rum tarafının kaprisleri, AB'yi tehdit aracı olarak kullanılması siyaseti sona ermiştir."