Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a hakaret ettikleri iddiasıyla aralarında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'ın da aralarında bulunduğu 11 kişinin yargılandığı davaya bakan mahkeme başkanının iddianamenin kabul edilmesiyle ilgili olan eleştirilere ilişkin “Dosya bize düştü. Bize geldi. İddianameyi kabul mabül yok, doğrudan geldi bize” demesi salonda bulunan hukukçular arasında gülüşmelere neden oldu.
TBB'nin yeni başkanı Erinç Sağkan’ın da aralarında olduğu eski Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyelerinin, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “cinsel yönelim” ile ilgili hutbesine karşı yaptıkları açıklama nedeniyle yargılandıkları dava, 9 Mart 2022 tarihine ertelendi.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın suç duyurusu üzerine, TBB Başkanı Erinç Sağkan’ın Ankara Barosu Başkanı olduğu dönemde Baro Yönetim Kurulu üyeleriyle beraber “kamu görevlisine dini inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklaması nedeniyle görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla yargılandıkları davanın ikinci duruşması bugün görüldü.
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı birçok baro başkanı, avukatlar ve Almanya Büyükelçiliği’nden temsilciler takip etti. Sanıkların 1 yıldan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan davaya tutuksuz sanıklardan 9’u katılırken, mazeret bildiren 2 sanık katılmadı. Sanıkların müdafiliğini 3 avukat üstlenirken, müşteki Prof. Dr. Ali Erbaş’ı temsilen 2 avukat hazır bulundu. İddianamenin özetinin okunmasının ardından savunmalara geçildi.
Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk savunmayı dönemin Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan yaptı. TBB Sağkan, 22 yıldır duruşma salonlarında görev yaptığını, ilk kez sanık sandalyesinde oturduğunu belirterek, "İsterdim ki iddianame ayrıntılı olsun, zira sanığın üzerine atılı suçu anlaması, CMK 170 ve AIHS 6. Maddesi gereği zorunludur. Açıklamayı eleştirebilirler, haksız bulabilirler. Ancak açıklamada asla suç unsuru yoktur. İfade özgürlüğü kapsamında yapılmış bir açıklamadır. İddianamede suçlamanın ne olduğu somut olarak yer almamış. Kullanılan hangi ibarelerle hakaret suçunu işlediğimiz belirtilmemiş. Açıklama yanlış bulunabilir, çok ağır eleştirilebilir; ancak açıklamanın suç unsuru içermediğini tüm hukukçular bilir. Diyanet İşleri Başkanının toplumun bir kesimini hedef gösteren, bilimsel verilerden uzak ayrımcılık ve nefret söylemine karşı Avukatlık Kanunu 76’ncı ve 95’nci maddesi gereği görevimizi yerine getirerek bu açıklamayı yaptık. Yazıda geçen 'Çağlar ötesinden gelen ses' ibaresi hakaret değildir. Cadı avı söylemi ise metafor olup, Ortaçağ geleneğine ve o dönem yaşananlara gönderme olduğu da açıktır. Yazımız içerisindeki kan kokan cüret ise bir kesimi hedef göstererek şiddet çağrısında bulunulmasını açıklayan bir metafordur. Yaptığımız açıklamada kimseye hakaret edilmediği gibi herhangi bir dinin ya da dini değerin aşağılanması söz konusu değildir. Eleştiri ve düşünce açıklama özgürlüğünü kullandık. Hakkımda beraat kararı verilmesini talep ediyorum" dedi.
AÇIKLAMA HAKARET KASTI İLE YAPILMAMIŞTIR'
Savunmasını yapan Ankara Barosu Başkanı Kemal Koronel ise yapılan açıklamada suçun yasal unsurlarının oluşmadığı belirterek, "İddianamede kişinin onur ve saygınlığının rencide edecek somut bir olgu ve isnat yoktur. Açıklama, Diyanet İşleri Başkanına hakaret maksatlı yapılmamış, barolara tanınan hukuk ve insan hakları savunma görevi nedeniyle kanun gereği yapılmıştır. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma maksatlı yapılan açıklama ifade özgürlüğü ve düşünceyi açıklama niteliğindedir. Bu açıklamanın eleştiri hakkının kullanılması kapsamında değerlendirilmesi gerekirdi. Suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum" dedi.
Yargılanan diğer hukukçular da açıklamanın suç unsuru içermediğini, ilgili maddenin barolara verdiği yetki ile toplumun bir kesimini hedef gösteren, ayrımcılık ve nefret söylemine karşı, düşünce özgürlüğünü kullanmak olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
RIZA TÜRMEN: NEFRET SÖYLEMİ ELEŞTİRİLMİŞTİR
Duruşmada, sanık avukatı Rıza Türmen de savunma yaptı. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın yaptığı açıklama ile Ankara Barosu açıklamasını AİHM içtihatları çerçevesinde değerlendirmek istediğini ifade eden Türmen, şu ifadelere yer verdi:
“Diyanet İşleri Başkanının eşcinsel ve evlilik dışı birliktelik yaşayan kişilere karşı mücadele çağrısı içeren, bir kesimi ayrıştıran açıklaması AİHM içtihatları çerçevesinde nefret söylemidir. Ankara Barosu Yönetim Kurulu’nun yaptığı açıklama ise ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kamu görevlisi olan müştekinin eleştirilme sınırının daha geniş olduğu da açıktır. Cinsel yönelimi farklı olan kişilere karşı zaten var olan şiddet ortamını artıracak nefret söylemi eleştirilmiştir. Nefret söyleminin toplumda yayılmasına engel olmak için Ankara Barosu üzerine düşen görevi yerine getirmiş ve gerekli açıklamayı yapmıştır.”
ERBAŞ MÜDAHİL OLMAK İSTEDİ
Duruşmada, Ali Erbaş’ın vekili ise müştekinin hutbesinde geçen ifadelerin Kuranı Kerim’de yer alan ifadeler olduğu ve kişisel görüşe dayanmadığını vurguladı. Sanıkların cezalandırılmasını talep ettiklerini ifade eden müşteki vekili, davaya katılmak istediklerini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı vekili de suçtan zarar gören kurum sıfatıyla dosyaya katılma talebinde bulundu. Kurum vekili, sadece Erbaş’ın değil, hutbeyi okuyan tüm din görevlilerinin hedef gösterildiğini savundu.
'DOSYA BİZE DÜŞTÜ'
Duruşmada mahkeme başkanının iddianamenin kabul edilmesi ile ilgili eleştirilere, “Dosya bize düştü. Bize geldi. İddianameyi kabul mabül yok, doğrudan geldi bize” demesi salonda bulunan hukukçular arasında gülüşmelere neden oldu.
Davada savcı sanıkların haklarındaki beraat kararı verilmesi talebinin reddedilmesini istedi. Mahkeme Başkanı, ara kararını açıkladı. Beraat taleplerinin yargılamanın bu aşamasında reddine, davanın üçüncü duruşmasının 9 Mart 2022 tarihinde yapılmasına karar verildi.