Ülkede medya ve siyaset düzlemi uzunca zamandır tartışılan konuların başında geliyor. Özellikle AKP iktidarıyla beraber büyük dönüşümler gerçekleştirilen medya alanında ‘Ana akım’ AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasına bağlanırken otoriterleşen rejimin karşısında konumlanan medya kuruluşlarının pozisyonu da oldukça tartışmalı.

Rejimin ülkeyi yönetemediği, ekonomik krizin günden güne derinleştirdiği, gerici politikalarla ülkeyi sarıp sarmaladığı, Anayasa’nın hiçe sayıldığı koşullarda yaratılan politik, ekonomik, toplumsal çöküş karşısında ‘muhalif medya’ organları da çoğu zaman asıl sorunu atlayan bir pozisyona düşüyor.

TV 100, Ekol TV gibi kanallarda sık sık sansasyonel ve manipulatif kulisler dolusu içerikler dolaşıma sokulurken parti içlerinde sorun yaşayan muhalefet vekillerinden gazetecilere kadar birçok isim bu mecralarda boy gösteriyor. Neredeyse aynı isimler her gün farklı tartışma programlarına çıkartılırken toplumun can alıcı sorunlarının yerini kimi zaman dedikodu vari parti içi kulis bilgiler, kimi zaman adaylık tartışmaları, kimi zaman birbirleriyle girdikleri polemikler alıyor.

Toplumu çok da alakadar etmeyen ancak gerçek sorunları da bir nevi görünmez kılan gündemler muhalif medya olarak tanınan organlarda da kendine geniş yer buluyor. Bu kervana dâhil olan gazeteciler, siyasetçiler ve miadını çoktan doldurmuş bir dizi isim toplumun sorunlarını ve o sorunlara neden olan rejimi dahi tartışmaya değer bulmuyor.

Türkiye-Suriye Normalleşme Sürecinde Kritik Adım: Bakanlar Toplantısı İhtimali Türkiye-Suriye Normalleşme Sürecinde Kritik Adım: Bakanlar Toplantısı İhtimali

Öyle ki CHP Lideri Özgür Özel’in kırılan ayağının tomografisini yayınladığı görüntüler bile günlerce tartışılacak yegâne meseleye dönüşüyor.

Çiftçilerin isyanı, işçilerin direnişi, emeklilerin, öğretmenleri, mali müşavirlerin, gençlerin ve kadınların itirazları ise yine aynı isimlerin çizdiği çerçevelerde tartışılıyor. Konuların öznelerinin yer almadığı, sorunların muhataplarına söz hakkı dahi verilmediği bir dizi program sürdürülüp gidiyor. Böylelikle halkın sorun ve taleplerini tartışmaya açacak gündemlerden çok polemik yaratacak, kişiler üstünden ilerleyen gündemler kendine daha çok yer buluyor.

REJİMİN OTORİTERLEŞMESİ ETKİLİ OLDU

Medyanın güncel pozisyonunu değerlendiren Akademisyen Doç. Dr. Tezcan Durna “Ülkedeki siyasi ve toplumsal gidişattaki siyasetsizlik hâlâ çözülemedi” dedi. Öncelikle rejimin otoriter yapısına dikkat çeken Durna “Medya özelinde şu an yaşanan sorunlar da bu açıdan yeni değil. Yani eskiden medyanın yapısal sorunları diye bahsettiğimiz durum aktörlerden bağımsız olarak ticari bir medya yapılanması yaratıyor, tercihleri haber olacak unsurları bu ticari faaliyetler belirliyordu. Dolayısıyla akredite haber kaynakları, haberin oluşturulma şeklinin nasıl olacağını da dayatıyordu. Ancak şu anki medyaya baktığımızda yapısal sorunların ötesine geçilmiş daha büyük sorunlar mevcut. Baskı, sansür, yasaklama, haberleri durdurma gibi otoriter rejimin dayattığı bir dizi unsurlar haberciliği günü geçirmeye odaklı bir hale dönüştürmeye başladı” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN NE DERSE O OLUR

“Medyanın dönüşümü içerisinde reyting ve çok okunma gibi beklentiler daha fazla yükselmeye başladı” diyen Durna şöyle konuştu:  “Halktan yana haber yapmak isteyen, halkın sorunları ve çözüm önerileri karşısında emek harcayan parıltılar eskiden daha fazla alanda görünüyordu. İnsanlarda bu sayede tartışma programlarında doğrudan halkın sorunlarına ilişkin konuşabiliyorlardı. Şimdiki durumda ise zaten ana akım medyada bu tarz içerikler tamamıyla kalkmış durumda. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ne derse onun dışında bir şey görmemiz mümkün değil. Hatta etrafındaki avanesinin bile artık ne dediği ana akımın gündemine düşmüyor. Dolayısıyla ana akım medya artık denetimli bir mekanizma içerisine girmiş. Yeni dönem youtuberlarının çoğalması da bu ana akım boşluğundan kaynaklanıyor biraz da.

Bunun bir diğer sonucu da toplamdaki siyasi tartışmaları, kaygıları ve halkın sorunlarını kilitler onu görmezden gelir bir hale geldi. Alternatif ya da muhalif dediğimiz medya organlarının durumu ise buralardan etkilenmiş vaziyette. Birkaç örnek dışında bağımsız medya kuruluşu neredeyse kalmadı. Haberin tartışılma kısmı, nesnelliği, konunun sunuluşu çeşitli siyasi partilerin etkisinde ve onların politik angajmanına uğraşmış durumda. Bu açıdan sırtını iktidara dayamayan mecralar da farklı farklı belirli güç odaklarına dayanıyor.

Halkın sorunlarıyla hemhal olmanın önüne de bu angajmanla beraber politik başka kaygılar ve propaganda yürütecek faaliyetler geçiyor.

POLEMİKLER, DEDİKODULAR DAHA GÖRÜNÜR

O sebeple ana akım dediğimiz şeyin durumu gözle görülür bir gerçeklikte ancak iktidara karşı duran medya mecraları da halka kulak veren halkın derdine gündeme taşıyan çerçevesini kaybetmeye başladı. Bunların yerini de gazetecilerin, siyasi figürlerin çoğu zaman içi boş polemikleri aldı. Eskinin sansasyonel dediğimiz tarzı günün sonunda kimseye faydası olmayan bugünün polemiklerine dönüştü. Belki de zamanın ruhu bu olsa gerek karşılıklı artan kutuplaştırma halkı geri plana atarak gerçek gündemin tartışılmasının önüne geçiyor.

Kaynak: Birgün