Meclis Genel Kurulu'nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri dün başladı.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekilliği hukuka aykırı olarak düşürülen Can Atalay'ın bütçe görüşmeleri üzerine seslendirilmiş bir videoyu sosyal medyadan yayınladı.
'SİLİVRİ CEZAEVİ'NDEN SESLENİYORUM'
Açıklamasına "Sayın milletvekilleri, hatırlamak istemeseniz de yok sayarak unutmak ve unutturmak isteseniz de halkın oylarıyla seçilmiş, sizlerden hiçbir farkı olmayan bir milletvekili olarak TBMM Genel Kurulu'na, Silivri Cezaevi'nden sesleniyorum" ifadeleriyle başlayan Can Atalay şöyle devam etti:
Sayın Genel Kurul, Sorum şu: Şu anda bu ülkede görüştüğünüz bütçe dahil her türlü karar ve işlemin dayanağı olan, geçerli bir Anayasa var mı? Bütçeden hangi kuruma ne kadar pay ayrılacağıyla ilgilenirken, ülkemizde her işin meşruiyet kaynağı olan Anayasa'nın ayaklar altına alınmasına ne kadar ilgi ve alaka gösteriliyor acaba?
Anayasa Mahkemesi, milletvekilliğim hakkında, 'Türk hukukunda yeri olmayan bir yazının TBMM Genel Kurulu'nda okunması suretiyle fiili durum oluşturulduğu’ hükmünü vermiştir. Buna karşın Anayasa’yı korumakla görevli Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu görev için şerefi üzerine yemin etmiş olan üyeleri fiili duruma boyun eğmiştir. Durum budur, tevil götürmeyecek kadar açıktır. Saray rejimi Anayasa’yı askıya almıştır. Yaptığınız anlamsız görüşmeler bu düzende yapılmaktadır.
EPEY SÖZÜM OLURDU
Sayın Genel Kurul, Meclis çalışmalarına katılabilseydim, detaylı somut konuşmalar yapmak isterdim. Örneğin Çevre veya Kültür Bakanlığı üzerine epeyce sözüm olurdu. Gezi Parkı, Taksim Meydanı, Sulukule, Validebağ, Emek Sineması, Galataport, Kuzey Ormanları gibi ilk elden sıralayabileceğim, avukatlığını yaptığım vakalar üzerinden, kamu kaynaklarının nasıl talan edildiğini anlatmak isterdim.
Çorlu Tren Katliamı’nda olduğu gibi özelleştirmelerin nasıl bir cinayet silahına dönüşebildiğini, Soma’da, Kınık’ta, Savaştepe’de insanların canını değil patronların karını koruyan düzeninizle verdiğimiz kavgayı ya da Sakarya-Hendek Havai Fişek Fabrikası patlamasının hemen ertesinde daha ölen işçiler defnedilmemişken iş yeri sahibine moral vermek için davet veren patronların dayanışma yemeğini kimse unutmasın diye tekrar tekrar anlatmak isterdim.
Milli Eğitim Bakanlığı, denetlenmeyen onlarca cemaat ve tarikat yurtları varken belediye kreşlerinin peşine düşmüş. Aladağ’da bir yurtta yanan çocuklarımızın ailelerinin avukatı oldum. Laikliğin altını oymak için, gençliği tarikatlara ve cemaatlere teslim etmek için bakanlık, vilayet, kaymakamlık, cemaat, tarikat işbirliğiyle kurdukları sistemi yakından tanıdım.
YÜZLERİNE HAYKIRMAK İSTERDİM
Sorumluların yüzüne bu suçlarını haykırmak isterdim. Ve sormak isterdim; yurttaşlarımız öldürülmesin, insanca yaşasınlar diye ayırdığınız bir bütçe var mı? Misal çocuklar okullarda bir öğün sağlıklı beslensin diye, kadınların özgürlüğüne, yenidoğan bebeklere para için el uzatamayacakları bir sağlık sistemine, 6 Şubat depremi ile yıkılan yanı başında savaş olan bir kentin, yani Hatay’ın yeniden toparlanmaya çalışan insanlarına?
Yok! Ama bizler olsun diye mücadele etmeye ve direnmeye devam edeceğiz. Ne yaparsanız yapın biz bu ülkeyi de insanlarını da tek kutsalı para olanların ellerine terk etmeyeceğiz. Genel Kurul'u saygıyla selamlıyorum."