Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Diyarbakır il kongresine katılmak için geldiği kentte, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nda (DTSO) iş insanlarıyla bir araya geldi. Gerçekleştirilen toplantıya kentteki 21 iş örgütünün temsilcileri katıldı. Babacan daha sonra Diyarbakır İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada “Kürt sorununu yeniden dirilten bu hükûmeti kimse hayırla anmayacak” dedi, anadilden, kayyım politikasına kadar çeşitli konularda iktidarı eleştirdi.

Babacan kongrede şu konuşmayı yaptı:

EŞİT VATANDAŞLIK SORUNUMUZ HIZLA BÜYÜYOR

Ülkeyi yönetenlerin son yıllardaki tarzı, üslubu, kendilerine buldukları yeni ortakların saplantıları doğrultusunda atılan adımlar, yeniden Kürt sorununu oluşturdu ve sorun gittikçe büyüyor. Bu sorun, tüm ülkemizi, tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren temel sorunların da yansıması. Şu anda toplumumuzun tüm kesimlerini etkileyen ve yeniden hızla büyüyen bir hukukve adalet sorunumuz var. Hızla büyüyen bir eşit vatandaşlık sorunumuz var.

Eğitim veren enstitüler hem müfredat hem de kadro olarak zayıflatılıyor. Vaktinde asılan Kürtçe tabelalar birer birer kaldırılıyor. Reform yılları; Avrupa’daki Kürt aydınlarının büyük umutlarla Türkiye’ye döndüğü yıllardı. Bugünse çok sayıda aydın ve siyasetçi her an tutuklanma tehdidi altında yaşamaktansa yurtdışına çıkıp gurbetçi olarak yaşamayı göze alıyor.

KAYYIM POLİTİKASI HALKI CEZALANDIRMA YÖNTEMİNE DÖNÜŞTÜ

AK Parti’nin iktidara gelir gelmez gündeme getirdiği konuların başında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi geliyordu. Bugün ise seçilmiş belediye başkanlarını makamlarından indirip yerine atanmış kişileri oturtuyorlar. İktidarın kayyum politikası, kazanamadığı seçimlerde halkı cezalandırma yöntemine döndü. Kimse halkının oyunu gasp edemez. Seçimlere ve seçim sonuçlarına saygı gösterilmesi, demokrasinin temelidir.

İŞKENCE VE FAİLİ MEÇHULLERİN ALARM ZİLLERİ

Van’da mantar toplayan köylülere işkence uygulayan ve “terörist” diyenler, yargının köylülerin masumiyetini ispatlaması karşısında özür bile dilemedi. Birkaç hafta evvel yine Van’da gözaltına alınanlardan Servet Turgut, yoğun bakımdan çıkamadan ne yazık ki vefat etti. Dosya hakkında gizlilik kararı olduğu için soruşturmanın hangi aşamada olduğunu da bilmiyoruz. Ama bildiğimiz kadarı bile, bize çok şey anlatmıyor mu? 2000’li yıllarda sıfırlanan işkencenin ve faili meçhul cinayetlerin geri dönüşünün alarm zillerini duymuyor musunuz? Son dönemde duyduklarımız, 90’lı yılların karanlığında karakolların kapısından canlı girip bir daha çıkamayan kurbanları çağrıştırmıyor mu?

YARGIDAKİ DOSYALAR YÖNETENLERİN ŞANTAJ MALZEMESİ DEĞİLDİR

2014 yılında yaşanan ve 53 kişinin ölümüne yol açan şiddet olaylarının soruşturulmasıyla ilgili yargı gereğini yapmak zorundadır. Ama yargıdaki dosyalar da ülkeyi yönetenlerin elinde, işlerine gelince rafa kaldırıp ihtiyaç duyduklarında raftan indirip kullanacakları baskı ve şantaj malzemeleri değildir. Hükümet üyeleri Dolmabahçe’de mutabakat metni okurken dört ay önceki Kobani ile ilgili çağrıdan haberdar değiller miydi?

HUKUKSUZLUKLAR TERÖRÜ, TERÖR HUKUKSUZLUKLARI MEŞRULAŞTIRAMAZ

Onlarca yıldır terör eylemleri düzenleyen, gencecik çocuklarımızı dağa çıkmaya zorlayan, vatandaşlarımıza baskı yapan, siyasetin alanını daraltan terör örgütüne sonuna kadar karşıyız. Oluşturduğu güvenlik sorunları nedeniyle bölgenin kalkınmasının önünde en önemli engel olan terör örgütüne sonuna kadar karşıyız. Yapılan hukuksuzluklar terör eylemlerini asla meşrulaştıramaz. Terör eylemlerinin varlığı da devletin hukuk dışı uygulamalarını meşru kılamaz.

ANADİL HAKKI KAPSAMINDA TÜM DÜZENLEMELERİ YAPACAĞIZ

Diyarbakır, cezaevinde, Türkçe olarak öğrendiği tek cümle “Kamber Ateş nasılsın” diyen annelerin gözyaşlarına tanık oldu. Annelere evladıyla anadilinde konuşmayı yasaklayanları bugün hayırla anan var mı? Böyle giderse, şimdi yeniden Kürt Sorununu dirilten, vatandaşlarımızın demokratik haklarını elinden almaya çalışan hükumeti ve küçük ortaklarını da kimse hayırla anmayacak.

Resmi ve ortak dilimiz olan Türkçe’nin iyi öğretilmesinin yanında, anadili hakkı kapsamında bütün vatandaşlarımızın anadillerini kullanmaları ve geliştirmeleri için demokratik bir hukuk devletine yakışan bütün düzenlemeleri yapacağız. Dil de dahil olmak üzere eğitime erişimin ve eğitimde fırsat eşitliğinin önündeki her türlü engeli kaldıracağız.

İŞ İNSANLARIYLA BİR ARAYA GELDİ

Kongreden önce Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nda (DTSO) iş insanlarıyla bir araya gelen Babacan'a DTSO Başkanı Mehmet Kaya, hazırladıkları raporu verdi.

Kaya, Babacan’a hitaben şunları söyledi:

“Diyarbakır’a adım atar atmaz ilk olarak Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret etmeniz, ülkenin en önemli sorununun ekonomi olduğunun da bir mesajıdır.

Abdullah Zeydan: Gasp edilen belediyeleri halka teslim edin Abdullah Zeydan: Gasp edilen belediyeleri halka teslim edin

Sosyo-ekonomik gelişmişlik anlamında bölgenin son 15 yılda iyiye değil, daha da kötüye gittiğini vurgulayan Kaya, şunları söyledi: “Kürt sorununun çözümünün ekonomi eksenli olduğunu söyleyen hükümetler oldu. Dönüp bakıyoruz, aslında Kürt sorununda adım atılmadığı gibi ekonomik anlamda da adım atılmadığını görüyoruz.

EKONOMİ KÜRT SORUNUNDAN BAĞIMSIZ DEĞİL

Diyarbakır, son 15 yılda sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında 40’lardan 68’e, eğitimde 35’ten 73’e gerileyen bir dönem yaşıyor. Gerek Kürt sorunu ve gerek bölgenin ekonomik gelişmişliğini birbirinden ayıramıyoruz. 2014’teki barış sürecinde Türkiye gayri safi milli hasılada ilk defa 900 milyar doları yakaladı. Aynı tarihte Diyarbakır 300 milyon dolarlık ihracatını yakaladı. Barış sürecinin ekonomiyi ne kadar etkilediğinin somut göstergesi bunlar.”

Kaya, konuşmasının sonunda Babacan’a Kürtlerin oy verebileceğini söyledi. Kaya, “Ekonomi alanındaki başarınız sorunların çözümü açısından bir avantaj. Gerek duruşunuz, verdiğiniz mesajlar, gerekse partileşme sürecinde seçtiğiniz kadrolara karşı Kürtlerden yana bir dezavantajınız yok. Kürtlerin size oy vermemesi ile ilgili bir bariyer yok” diye konuştu.

ÖZGÜRLÜK SORUNU İLK SIRADA

Ali Babacan ise konuşmasına, Diyarbakır, Türkiye genelinde hem kamu yatırımları hem özel sektör yatırımları açısından eğer hak ettiği yatırımı alamamışsa gerçekten bunu masaya yatırıp, niye böyle oldu, diye incelememiz gerekiyor” sözleriyle başladı.

Babacan, şunları söyledi:

“Biz ülkemizin topyekûn dört bir köşesinin eş zamanlı olarak kalkınmasını istiyoruz. Ülkemizin ekonomik programına şöyle bir göz attığımızda bizim güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme hedefimiz var.
Güçlü bir Türkiye diyoruz çünkü Türkiye büyüyen ve açılmış olan farkı kapatabilmek için gerçekten çok hızlı bir büyüme sürecine girmek zorunda.
Biz, Türkiye'nin daha müreffeh bir ülke olması, daha özgür olması için, Türkiye'de adaletin tesis edilmesi için yola çıktık. Bu yolculuk önemli bir yolculuk. Ülkemize baktığımız zaman, Diyarbakır'a baktığımız zaman en önemli problemler nedir diye şöyle bir sıraladığımız zaman problemlerin ilk sırasında özgürlüklerle ilgili sorunlar olduğunu görüyoruz. İfade özgürlüğü kapsamında düşündüğünü söyleyebilmek, inandığını konuşabilmek bir ülke için son derece önemli. Eğer bir ülkede problemler ifade edilemiyorsa, insanlar susturuluyorsa, problemleri işaret eden gençlerimiz gözaltına alınıyorsa bu ülke özgürlüklerin olduğu bir ülke değildir, bu ülke sorunlarını çözemez.

KORKU DUVARINI YIKMAK İÇİN

Şu anda içinde bulunduğumuz durum tam da öyle bir durum. Hastalığını inkar eden hastanın durumuna benziyor şu an Türkiye'nin hali.
Hükümetin en üst seviyelerindekiler tarafından ‘ekonomi pik yapıyor, ekonomi gayet iyi gidiyor’ deniliyor. Sonuçta bir de çarşıdaki, pazardaki gerçekler var. Bu salonda iş dünyasından birçok arkadaşımız var, ülkede ciddi bir hayat pahalılığı olduğunu herkes biliyor, işsizlik sorunun büyüdüğünü herkes görüyor ama bunları ifade etmek konusunda maalesef pek çok iş dünyası örgütü de dahil olmak üzere insanlar sessiz ve korkuyor. İşte biz o korku duvarlarını yıkmak için, o duvarları aşmak için bu siyasi hareketi başlattık.

EKONOMİK SORUNLARI ÇÖZMEK İÇİN ADALET

Ülkemizin bir başka problemi ise adalet. Yargımızın maalesef bağımsız ve tarafsız çalışamaması, eğitimde fırsat eşitliliği olmaması, iş yaparken serbest rekabet ortamında fırsat eşitliliğinin olmaması. Kamuda işe girerken, terfilerde fırsat eşitliliğinin olmaması.
Genel anlamda bu adalet sorunu gerçekten memleketimizin önündeki en önemli sıkıntılardan bir tanesi. Eğer biz bu konuda sorunları çözemezsek ekonomik sorunları çözemeyiz.
Ülkemizde demokrasi öyle bir hale geldi ki adeta sandıktan sandığa insanların hatırlandığı, sandıktan sandığa hükümetin aklına gelen bir mekanizma haline geldi.

ÇÖZÜM SİYASETTE

Maalesef demokrasi açısından ciddi sıkıntılarımız var üstelik seçimlerin dahi neredeyse anlamını yitirdiği bir sürece giriyoruz. Seçilmiş insanların idari kararlarla bir sabah evlerinden alınıp götürüldüğünü görüyoruz. İster bu belediye başkanı olsun, isterse belediye meclislerinde meclis üyesi olsun isterse Ankara'da TBMM'de seçilmiş milletvekilleri olsun. Seçilmiş insan demek arkasında bezen 5 bin, bazen 500 bin, bezen 5 milyon insanın iradesi demek.
Biz çok açık söylüyoruz, seçilmiş bir insanın görevden alınmasını sadece bağımsız yargı tarafından yapılabilir aksi halde siz seçimleri anlamsızlaştırırsanız, sandığı anlamlaştırırsanız bu ülkede artık gerçek anlamda bir demokrasi var diyemeyiz. Ve insanlar artık başka çözüm yolları aramaya başlar. Oysa çözüm sadece ve sadece siyasette ve demokraside olmalı.”

DIŞ POLİTİKA ÇIKMAZ SOKAKTA

Babacan, iktidarın yürütmüş olduğu dış politikaya da değinen Babacan, birçok ülkenin Türkiye’ye düşman olduğunu söyledi. Kendi dönemlerinde komşu ülkelerle sınırları kaldırmayı hedeflediklerini dile getiren Babacan, gelinen süreçte Türkiye’nin çıkmaz sokakta olduğunu söyledi.