DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan "Partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle artık Erdoğan'ın çizgisini kendisine oy veren vatandaşlarımız belirlemiyor. Küçük ortak belirliyor. Küçük ortak ne derse o. Ne yapacak, ne talep edecek, nerede arıza çıkaracak? Herkes küçük ortağa bakıyor. Sayın Bahçeli adeta bir kayyım gibi iktidarın başında" dedi.

Partisinin Sultangazi İlçe Kongresi'nde konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın açıklamaları özetle şöyle:

Biz bu yolda kadınlarla yan yana yürüyoruz. Hep beraber bu yoldayız. Biz gençlerimizin arkasından yürüyoruz. Gençler önden gidiyor, biz gençleri takip ediyoruz. Hep beraber çok çalışacağız. Hep beraber Türkiye'nin devası olacağız. O günler yakın. Hepinizi en içten dileklerimle selamlıyorum.

Bugün Sultangazi'yle ilk defa buluşuyoruz. Bu ne güzel bir coşku. Ne güzel bir heyecan. Bu coşkuyu Sultangazi'nin her mahallesinde, her sokağında, her köşesinde yankılandıracağız arkadaşlar. Sultangazi, kapı kapı, cadde cadde, sokak sokak gezmeye var mıyız? Deva damlalarını Sultangazi'nin dört bir köşesine yaymaya var mıyız? Vatandaşlarımızı hem dinleyip hem partimizin bu güzel ülke için hazırlıklarını çalışmalarını bol bol anlatmaya var mıyız? Sultangazi hazır. Ben sözümü aldım. Hep beraber çalışacağız. Çok çalışacağız. Artık günler sayılı. Önümüzdeki ilk bahar mı olur, son bahar mı olur, 2023 Haziran olur mu bilemiyoruz. Sayılı gün çabuk geçer.

Şu ülkenin düştüğü duruma bakın. Çok üzülüyoruz. Ülkemiz hiç de hak etmediği kara günler geçiriyoruz. Çünkü şu an hiçbirimiz bir gün sonrasından emin değiliz. Yarınlarımızı göremiyoruz.

'ERDOĞAN İLE BAHÇELİ EL ELE VERDİLER'

Sayın Erdoğan ve krizlerin ortağı Bahçeli el ele verdiler, ülkeyi bilinmez bir karanlığa doğru sürüklediler, sürüklüyorlar. Bu kötü gidiş uçurumdan yuvarlanırcasına hızlı gidiyor. Dört ayrı şehre gittim. Her yerde aynı mutsuzluk, aynı umutsuzluk. Her yerde yarınlarla ilgili kaygı. Sokakta yüzü gülen insan ara ki bulasın. Çarşıya pazara çıkan, o fiyat etiketlerini gören herkesin yüzü asılıyor. Gençler umudunu kaybetmiş. İmkan olsa yarınlarını başka bir ülkede planlamak istiyorlar. Kimse yarın sabah neye uyanacağını bilmiyor. Sabahı bırakın 1 saat sonra memleketin başına ne iş geleceğini bilemiyoruz.

'SAATLER İÇİNDE FAKİRLEŞİYORUZ'

İktidarın akıl dışı, bilim dışı uygulamaları yüzünden olanları görüyorsunuz değil mi? Saatler içinde fakirleşiyoruz. Televizyon ekranlarına baktınız mı? Saat başı fakirleşiyoruz. Tek başına yetkiyi alan kişiyi meseleyi bilmiyor. Sorun orada. Ben kendisiyle 13 sene çalışmış biri olarak cumhurbaşkanının bu ülkede kriz çıksın diye uğraşacağını sanmıyorum. O kadarını yapmaz. Bilmiyor. Bilmediğini de bilmiyor. Bildiğini sanıyor. Sorun da burada. Bilenlerle çalışmıyor. Etrafındakiler liyakatlı kişiler değil. Mumla ara ki bulasın.

'BAHÇELİ KAYYIM GİBİ'

Partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle artık Erdoğan'ın çizgisini kendisine oy veren vatandaşlarımız belirlemiyor. Küçük ortak belirliyor. Küçük ortak ne derse o. Ne yapacak, ne talep edecek, nerede arıza çıkaracak? Herkes küçük ortağa bakıyor. Sayın Bahçeli adeta bir kayyım gibi iktidarın başında. Yetkiyi milletten almadan Erdoğan'dan yetki alıp ülkeyi yönetme gayretine girmiş durumda. Hal böyle olunca ülke her alanda kriz yaşıyor. Benzin kuyrukları başladı. 50 kuruş, 1 liraya daha ucuza almak için insanlar kuyruğa giriyor. Bayat ekmek kuyrukları oluşuyor bu ülkede.

'MB REZERVLERİNİ CAYIR CAYIR SATTILAR'

"Bu enflasyona ben sebep oluyorum" diyemiyor, marketleri düşman ilan ediyor. Buna inanan bazı vatandaşlarımız da bakkalla manavla kavga ediyor. Esnaf ne yapsın? Kuru patlatıp, fiyatları sıçratıp hiçbir şey yokmuş gibi aradan çekil. Vatandaşla esnafı baş başa bırak, düşman ilan et, aradan kaç. Öyle bir şey yok. Kim ne derse desin. Biz bu ülkenin refah seviyesini zamanında artırmamış mıydık? Ekonomi yönetiminin başında olduğumuz dönemde ülkenin ortak akıl ve istişareyle yönetildiği günlerde enflasyonu tek haneye indirip paradan 6 sıfırı atmamış mıydık? Merkez Bankası'nın rezervlerini doldurmamış mıydık? Hepsini yapmıştık hepsini. Ama bu iktidarın büyüklü küçüklü ortakları tam bir mirasyedi gibi ülkenin bütün biriktirdiklerinin üstüne çöktü ve ne varsa ne yoksa tükettiler. Merkez Bankası'nın rezervini arka kapı operasyonlarını cayır cayır sattılar. Yedek akçelerini bir günde dağıttılar, sıfırladılar ya. Bir günde. Hiç acımadılar. Taraflı cumhurbaşkanı akraba bakanla el ele verip ekonomiyi akıl dışı, bilim dışı yöntemlerle üstlendikten sonra hiçbir şey dikiş tutmuyor. Bizi dışa kapalı, gittikçe fakirleşen bir ülkeye çevirdiler.

'İTİBARIMIZI 2 PARALIK ETTİLER'

Dış politikada itibarımızı 2 paralık ettiler. Lafa gelince dünyaya meydan okuyan lider deniyor. Meydan falan kalmadı, kimse dikkate almıyor. Daha dün hain ilan ettiği ülkeyi buraya davet etti. Devlet töreniyle karşıladı, dostum diye kucakladı. Hani 15 Temmuz'u bunlar finanse etmişti? Hani 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün arkasında bunlar var diyordunuz. Sizin bakanlarınız bunu söylemedi mi? Ya doğruyu söylemediniz, şimdi o manevranın derdindesiniz. Ya da memleket öyle hale düştü ki, o ülkeden gelecek 3-5 milyar uğruna o ülkeye dost diye sarılıyorsunuz.

DÜNYA SİZE İTİBAR EDİP DE İŞ YAPAR MI?'

Ülkemizin sözünün gücü kalmadı. Diplomaside bir sözün gücü denen güç vardır. Bu arkadaşınız tam üç yıl AB, iki yıl Dışişleri Bakanlığı yaptı. Sözün gücü askeri gücün de ekonomik gücün de üzerinde size başarılar elde ettirir. Sözün gücü güvenilir olmak demektir. Bütün dünyanın size itimat etmesi demektir. Böyle zikzaklar çizen bir hükümete dünya güvenir mi ya? Dünya size itibar edip de iş yapar mı? Sizle iş yapması için çok büyük şeyler vermenzi lazım. Ancak ondan sonra gelirler. Dünyanın en büyük 21. ekonomisine sahip. Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip bir ülke bunu hak etmiyor. Bizler DEVA kadroları olarak ülkemizi istikrara ve refaha kavuşturmak amacıyla yola çıktık.


'GENÇLERİN ÖZGÜRLÜĞE DE ZENGİNLİĞE DE İHTİYACI VAR'

DEVA Partimizin attığı her adım ülkemizi hukuka, adalete bir adım daha yaklaştırıyor. Attığımız her adım ülkeyi bir adım daha refaha yaklaştırıyor. Bizim hedefimiz net. Özgür ve zengin bir Türkiye için yürüyoruz. Hem özgürlüğe, hem zenginliğe ihtiyacı var gençlerimizin. Hem bugünün hem yarının DEVA'ya ihtiyacı var. Damla damla ülkemizin her bir köşesine yayılıyoruz. İnşallah başaracağız. Bu ülkeyi bu kötü yönetimden kurtaracağız.

'FISILTI GAZETESİNİ ÇALIŞTIRIYORLAR'

Bugünkü iktidar şöyle bir büyük yanlışın içinde. Ne yapıyorlar? Dar gelirli vatandaşlarımızı korkuyla kendilerine bağlamaya çalışıyorlar. Nasıl yapıyorlar. Fısıltı gazetesiyle. "Biz gidersek bu sosyal yardımlar kesilir. Bunu biz veriyoruz. Biz gidersek bu destekler size verilmez" diye fısıltı gazetesini çalıştırarak dar gelirli vatandaşlarımıza el altından bir mesaj vermeye çalışıyorlar. Sayın Erdoğan'a şu güzel haberi vermek istiyorum. Siz gidince asıl bu ülkeye zenginlik gelecek, refah gelecek. İhtiyacı olan vatandaşlarımız güçlü ve zengin devletin çok daha büyük imkanlarından yararlanacak. Devlet ne kadar güçlü olursa, hazinesi ne kadar dolu olursa devlet o kadar çok yardım verecektir, destek verecektir. Yardım diye verdikleri rakamların hiçbir şeye yetmediğini de biliyoruz.

'MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR'

İlk seçimlerde şu iktidarı müsait bir durakta indireceğiz. Ardından hızla ülkemizi bu karanlık tünelden çıkaracağız. Yüzler gülecek. Bugün toplumun en zengin yüzde 5'lik kesimiyle en yoksul yüzde 5'lik kesimi arasında 26 kat gelir farkı var. Bunu söyleyen TÜİK. Artık mızrak çuvala sığmadığı için bunu yayınlamak zorunda kalıyorlar. Daha bir önceki sene 22 kattı. 26 kata çıkmış. Gelir dağılımı ülkede hızla bozuluyor. Yürüttüğünüz tek politika halkı yoksullaştırmak. Politikalarının ucuz iş gücünü sömürme olduklarını da söylediler.

'BÖYLE BÜYÜME Mİ OLUR?'

İş gücünü ucuzlaştıracağım diyor. Bu ülke refahı bir kere yaşadı. 12 bin 500 dolar yıllık geliri gördü bu ülke. Sayın Erdoğan'ın uyguladığı ekonomik model bugünleri aratacak bir model. Kendi söylüyor. Yüksek kurla ihracatı artıracağız. Kur yükselince A'dan Z'ye her şeye zam gelmiyor mu, bu ülke fakirleşmiyor mu? Gençlerin gücü artık telefona, oyun konsollarına yetmiyor. Ne demek? Ben ülkeyi fakirleştireceğim, öyle büyüteceğim diyor. Böyle büyüme mi olur ya? Böyle bir şey yok arkadaşlar, yok. Sayın Cumhurbaşkanı bu modelle büyümek istiyorsa gelsin Sultangazi'nin sokaklarında vatandaşa anlatsın.

Abdullah Zeydan: Gasp edilen belediyeleri halka teslim edin Abdullah Zeydan: Gasp edilen belediyeleri halka teslim edin

'ASGARİ GELİR DESTEĞİNİ GETİRECEĞİZ'

Biz Türkiye'de tek bir ailenin bile yoksulluğun pençesinde yaşamaması için çalışacağız. Yoksul yurttaşlarımıza asgari gelir desteği vereceğimizin sözünü veriyoruz. Her aileyi zimmetlediğimiz sosyal destek uzmanları o ailenin kapısını çalacak. Aile hekimi gibi her bir aileyi sosyal güvenlik ve destek uzmanına zimmetleyeceğiz.