İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan ve önceki gün DEM Parti milletvekilleriyle görüşen PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın kamuoyuna açıklanan mesajlarının yankıları sürüyor. Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, Abdullah Öcalan’la gerçekleştirilen görüşme ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin konuştu.

Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin devam ettiğine işaret eden Güleç, bu durumun evrensel hukuka ve Türkiye’nin iç mevzuatına aykırı olduğunu ifade etti. Güleç, gelinen süreçte Öcalan’ın hala aile ve avukatlarıyla görüştürülmemesinin ve telefon hakkından yoksun bırakılmasının gayri-hukuki olduğunu belirtti.

6 İlde Yasa Dışı Bahis ve Dolandırıcılığa Dev Darbe: 20 Gözaltı 6 İlde Yasa Dışı Bahis ve Dolandırıcılığa Dev Darbe: 20 Gözaltı

'UMUT HAKKINDA DAİR ATIF AYNI ZAMANDA BİR İTİRAFTIR'

Güleç, “Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubunu ziyaret ettiği 1 Ekim’den sonra umut hakkına dair söylemleri oldu. Umut hakkına dair atıf aynı zamanda bir itiraftır. Çünkü 2014 yılından bu yana uygulanmayan bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı var. Gecikmiş olsa da 2014’te verilen kararı, Devlet Bahçeli’nin 2024’te ifade etmiş olması önemlidir. Umut hakkından söz ediyorsa, Sayın Öcalan’ın tahliyesinin önünü açan bir gelişmenin olması lazım. Eğer çözüm olacaksa, AİHM’in verdiği kararı gözeterek; Umut hakkının doğurduğu sonuçlar ortada. Bu sonuçları toplum bir an önce görmek istiyor” dedi.

'KOŞULLARIN SAĞLANMASI GEREKİR'

İmralı’ya giden heyetin kamuoyuna deklare ettiği 7 maddenin önemine dikkat çeken Güleç, şunları söyledi:

“Çözüm olacaksa ilk önce diyalog olmalıdır. Diyaloğun olması için de çözümün taraflarının özgür bir şekilde kendini ifade edebilecek olanaklara sahip olması lazım. DEM Parti için de, çözümün diğer aktörleri için de, İmralı için de bu geçerlidir. Eğer hükümetin, Devlet Bahçeli’nin, Sayın Erdoğan’ın çözüm beklentisi varsa, Sayın Öcalan’ı bu çözümün aktörü olarak görüyorsa -ki Bahçeli’nin çağrısını öyle değerlendiriyorum- o zaman Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilecek koşullarının sağlanması gerekir.

Bu imkan sunulmayacaksa o zaman gerçekten de rolünü oynama şansına sahip değil. Sayın Öcalan’ın da rolünü doğru oynaması için iletişim kanallarının sağlıklı bir şekilde açılması gerekir. DEM Parti grubu Meclis’te bulunan siyasi partilerle görüşüyor. CHP’nin tutumu çok önemlidir. Öcalan da Meclis’i işaret ediyor. Bütün taraflar bütün iletişim araçlarına sahip olarak bu süreci yürütebilirler. Yeter ki arka planında bir aldatma, çözümün samimiyetine dair bu inancı kırma yönünde bir çaba olmasın."

'ŞEFFAF YÜRÜTÜLSÜN'

Başta Kürt sorunu olmak üzere bütün meselelerin demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için, bütün toplumsal kesimlerin sürece dahil olması gerektiğinin de altını çizen Güleç, “Meclis’teki tüm muhalif partiler ile Meclis’te temsil edilmeyen partiler, sivil toplum örgütlerin sürece katkı sunması gerekiyor. 40 yıldır savaşın, çatışmanın yarattığı tahribatın derinliği anlatılarsa, herkesin bu sürece katkı sunması noktasında bir ikna ve bilgilendirilme yapılırsa, Türkiye’deki büyük bir kesim bu sürece katkı sunar. Yeter ki bu süreç şeffaf yürütülsün. Şeffaf yürütülürse doğru hamlelerle, kişilerle ve aktörlerle bu süreç ilerletilmelidir” diye konuştu.

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ

Güleç, Diyarbakır Barosu olarak 10 Ekim’de açıkladıkları, “Türkiye'de Kürt meselesi bağlamında toplumsal barış için hukuki gereklilikler ve öneriler” raporunda Kürt sorununun yasal ve anayasal boyutuyla nasıl çözülebileceğine dair önerileri sıraladıklarını hatırlatarak, “Türkiye’de eğer Kürt sorunu çözülecekse, toplumsal uzlaşıya dayalı, bütün kesimlerin dahil olduğu, bütün kesimlerin temel haklarının güvence altına alındığı bir anayasa şarttır. Yeni anayasa yapılırken, bütün yurttaşların kendini o vatandaşlık tanımının içinde görmesi gerekir. Bu bağlamda anayasanın vatandaşlık tanımı bütün Türkiye’deki insanları kapsayacak şekilde, hiçbir etnik gönderme, atıf içermeden, yeniden düzenlenmesi gerekir. Onun haricinde ‘Devletin dili Türkçedir’ ile ilgili düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü 25 milyon Kürt, bugün anket yapılsa büyük çoğunluğu anadilde eğitim hakkını savunacak ve savunuyor. Türkiye’nin çekince koyduğu uluslararası sözleşmelerden çekincesini kaldırarak, düzenlemeler yapması da önemlidir” ifadelerini kullandı.

‘GÖREV ALMAYA HAZIRIZ’

İktidarın ve diğer siyasetçilerin Kürt sorununun çözümü noktasında bir irade ortaya koyması gerektiğinin altını çizen Güleç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun siyaset üstü bir sorun olarak ele alınması lazım. 83 milyon insanın ve Kürt halkının temel haklarını güvenceye alan bir bakış açısıyla bu sorun çözülebilir. Kürt meselesinin çözümü için bu süreci önemli görüyoruz. Umarım akamete uğramaz ve başarıya ulaşır. Amed Barosu çatışmaların sonlandırılması için, akan kanın durması için, 83 milyon yurttaşın temel hakları için, Kürt sorunun demokratik çözümü için her zaman görev almaya hazırdır. Bu toplumda çözüme dair bir kültür var. Yeter ki baskı sistemi, uygulamaları ortadan kalksın.

Hiç kaygı duymadan bu meseleye dair açıklamalar yapılırsa, herkesin bu sürece katılımı çok daha verimli olur ve cesaretle bu sürece katılırlar. Bu toplumun aydınları, siyasetçileri, kanaat önderleri, siyasi partileri, dernekleri, sivil toplum örgütleri ve hukuk örgütleri bu meseleye sorumlulukla yaklaşmalıdır. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün bir sonucu olarak ortaya çıkan şiddet sarmalının son bulması gerekiyor. Kürtler kendi demokratik ve anayasal haklarını demokratik yol ve yöntemlerle elde etsin. Bununla ilgili yasal ve anayasal güvenceye bağlansın. Kürt toplumunun temel beklentisi budur.” (MA)