25. 26. Dönem HDP milletvekili ve yerine kayyım atanan eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, içinde bulunduğu yeni oluşumun bir sistematik oluşturduğunu, bunun illaki partiye dönmesi gerekmeyebileceğini söyledi. Bilgen, "Arkadaşlarımızla ve farklı çevrelerle 'nasıl bir şeye ihtiyacımız var'ı araştırıyoruz. Bunu sistematize etmeye çalışıyoruz. İlle de parti değil, bunu ortaya koyup diğer partilerin faydalanması da olabilir" ifadelerini kullandı. Bilgen, "Türkiye siyasetinde kimlik merkezli değil program, yeni bir sözün ortaya konulmasından yanayım" diye konuştu.
HDP 25-26. dönem milletvekili ve eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın konuğu oldu. Teke Tek programında soruları yanıtlayan Bilgen, "HDP'ye oy verebilirim diyen yüzde 20'nin oyu alınamıyor. Bu oranın içinde HDP'ye oy vermeyen yüzde 10 varsa, HDP'de neyi eksik görüyor? Neden HDP güven vermiyor? Bu eleştiriyi birçok parti için yapabiliriz" diye konuştu.
Bilgen'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Ben hâlâ HDP üyesiyim. O günlerdeki tavrım belediyeye kayyum atamasını önlemektir. 5 partinin temsil edildiği belediye meclisi vardı. Kararların büyük çoğunluğunu oy birliği ile aldık. Kayyumlar konusunu çözümsüzlüğün, çaresizliğin sonucu olarak görüyorum. Kars'a kayyum atanmayabilirdi. Kayyum atanmasın partiler bir araya gelip kendi başkan yardımcılarını seçsinler, şehri birlikte yönetsinler diye belediye başkanlığından istifa ettim. Sonuçta benim davalarımdan dolayı şehrin cezalandırılmasını istemiyordum. Ne yazık ki parti tarafından sıcak karşılanan bir durum oldu bu. Tutuklandığım gün kayyum atandı. Partilerin birlikte şehri yönetmesi değerliydi. Biz yüzde 30 civarında oy aldık. Diğer partiler de bize yakın oy aldı. Kars'ın sosyolojisi biraz özgündür. Kars Belediye Meclisi'nin çoğunluğu diğer partilerden oluşuyor. Birlikte yönetmek önemli olabilirdi. Siyasetçinin yargılanması bütün bir şehrin cezalandırılmasına dönüşmemeli. Hüküm kesinleşirse, ceza kesinleşirse belediye meclisi toplanır ve seçim yapar.
'HDP'NİN BUNA CEVAP ARAMASI GEREKİYOR'
HDP'ye oy verebilirim diyen yüzde 20'nin oyu alınamıyor. Bu oranın içinde HDP'ye oy vermeyen yüzde 10 varsa, HDP'de neyi eksik görüyor? Neden HDP güven vermiyor? Bu eleştiriyi birçok parti için yapabiliriz. HDP'nin kuruluş iddiası, deklarasyonu, tutumu, Türkiye'de önemli ihtiyaca cevap veren bir durumdu. Dünyada açıkça ayrılığı savunan performanslar, söylemler ortaya koyabiliyorlar. HDP böyle bir şey yapıyor mu? Açık bir şekilde 'Biz Türkiye'den ayrılmak istiyoruz' diyor mu? Böyle ise elbette onun ifade ettiği anlam başka olacak. Bence sorun HDP'nin Türkiye'nin sorunlarını çözeceğine dair ifade edemiyor olmasıdır. Türkiye'de seçmenin yüzde 75'i net HDP'ye olumsuz bir algıyla yaklaşıyor. HDP'nin buna cevap araması gerekiyor. Bu anlamda yapılan HDP eleştirileri karalama kampanyası diye geçiştirilmemelidir.
'İKTİDAR SORUNU VAR AMA TÜRKİYE'DE MUHALEFET SORUNU DA VAR'
Elbette iktidar sorunu var ama Türkiye'de muhalefet sorunu olduğuna inananlardanım. Elbette iktidarın yaptığı 10 işten biri iyi ise onu desteklemeliyim. Türkiye'de HDP'yi de etkileyen yapısal problem budur. Biz siyasi parti kültürünü yeniden içini doldurmak, yeni bir dili hayata geçirmek zorundayız. Siyasette bazen algılar, olgulardan daha önemli hale gelir. Toplumda böyle bir kaygı varsa HDP bu konuda ikna edici bir yaklaşım ortaya koymak zorundadır. Bence yapmak zorunda. Sonuç itibariyle HDP'nin iddiası Türkiye'nin demokratikleşmesiyse, bu yönde cesur adımlar atması gerekiyor. Ülke bütünlüğü konusu son derece somut ve net bir konu. Türkiye 90'lı yılların Türkiye'si değil. Ortadoğu'da değişen şeyler var. Türkiye sosyolojisindeki değişimi özümseyerek HDP'nin yeniden yapılanma tartışmasına girmesi gerekiyor. Siyasetten beklenen demokrasinin alanını genişletmektir.
'TÜRKİYE'DE NEYE İHTİYAÇ VAR DİYE OKUMA YAPMAK LAZIM'
Siyasette ihtiyaç analizi ile yola çıkmak lazım. Türkiye'de neye ihtiyaç var diye okuma yapmak lazım. Türkiye'de 110 tane parti var. Parti kurma motivasyonu fikre, tarza, demokratik liderlik, katılımcı siyasete dayalı kuruluş süreçleri midir? Yoksa 'bizim de partimiz olsun' davranışlarıyla mı kuruluyor partiler? Sadece bir partiye tepki olarak kurulan partilerin başarısız olduğu ortada. HDP'ye sempati bulup, oy vermeyenler var. Toplumda HDP'yi yeterli görmediği ya da HDP'ye dair kaygıları korkuları olan azıcık bir insan topluluğu varsa bu insanların siyasal karar süreçlerine katılması Türkiye siyasetindeki bir eksiğin tamamlanmasıdır. Ben yaparım demiyorum ama buna ihtiyaç var. Türkiye siyasetinde toplum partilerden daha önde. Bir araya gelişlere karşı cesur ve özgüvenli. Partilerin içeriside liderlerin açılım yapmasını zorlaştıran eski ezberler, statükolar, kariyerist tutumlar var.
'TÜRKİYE SİYASETİNDE KİMLİK MERKEZLİ DEĞİL PROGRAM , YENİ BİR SÖZÜN ORTAYA KONULMASINDAN YANAYIM'
Hakkımda çok sayıda dava var. Nihayet AYM'de kapatma davasında siyasi yasak istenen isimlerden biriyim. Küçük hesaplarla fırsatçılıktan bahsetmiyorum. Türkiye'nin toplumsal barışı, siyasetin yenilenmesi için fırsata çevirmeliyiz diye düşünüyorum. Geleneksel Osmanlı'dan devraldığımız siyasetin bugünü tarif etmeye yetmediği kanaatindeyim. Kendini ifade edemeyen bir seçmen. Türkiye siyasetinde kimlik merkezli değil program, yeni bir sözün ortaya konulmasından yanayım.
'İLLE DE PARTİ DEĞİL, BUNU ORTAYA KOYUP DİĞER PARTİLERİN FAYDALANMASI DA OLABİLİR'
Türkiye siyasetinin lider merkezli inşa edilmesinin sorunlu olduğu kanaatindeyim. Bunun fikri geriye ittiğini, toplumsal katılımın uzaklaştırarak ciddi engel olduğu kanaatindeyim. Ne yazık siyaset biraz megalomanik tavırlar bulunduruyor. En azından kendimi öyle düşünmüyorum. Siyasi yasaklı da olsam bu tür oluşumun mutfağında katkı sunmak isterim. Arkadaşlarımızla ve farklı çevrelerle 'nasıl bir şeye ihtiyacımız var'ı araştırıyoruz. Bunu sistematize etmeye çalışıyoruz. İlle de parti değil, bunu ortaya koyup diğer partilerin faydalanması da olabilir. Kendime makam aramak olarak siyaset yaparsam, Türkiye'de sorunun parçası olmaktır, çözümün değil. Bu platform ete kemiğe büründüğünde partileşecek durumunda olur mu, bunu söylemem arkadaşlarım için ön kesen bir nokta olur. Toplum ihtiyaç duyarsa her şart altında, bütün karalama kampanyalarına rağmen o siyaset kendisini kurar. Bu bir süreçtir. Elden geldiğince çalışmaları sistematize etmeye çalışıyoruz. Türkiye siyaseti bunun yol haritasını şekillendirecektir.
'KEŞKE PARLEMENTER SİSTEMİ, DENGE DENETLEME SİSTEMİNİ KURABİLSEYDİK'
İdeal olan, benim de doğru bulduğum parlamenter sistemdir. Burada toplumu deneme tahtasına çevirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Keşke parlamenter sistemi denge denetleme sistemini kurabilseydik. Denge denetleme mekanizması Başkanlık sisteminde de hayata geçirilebilir. İyi ile daha iyi arasında tercih yapmalıyız. Ben başkanlık parlamenter sistem tartışmasında siyah veya beyaz ayrım olmadığını düşünüyorum. Hükümet parlamentodan mı çıkacak, yoksa seçilmiş başkan tarafından mı açıklanacak? Bu kurumların saygınlık elde etmesi adının parlamenter mi yoksa başkanlık mı olacağından bence daha önemli."