HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Sorunların çözüm adresi olarak Meclis'i işaret eden Buldan, muhalefete "İktidarın savaş politikaları karşısında sessiz kalarak, yolsuzluk ve rant değirmenine su taşımayın" diye seslendi.

Buldan'ın konuşmasından başlıklar şöyle:

"Müzisyen Onur Şener’in katledilmesini, bu kışkırtılmış cehalet iklimini sürekli besleyenlerini şiddetle lanetliyorum. Yargı sürecinin takipçisi olacağız.

Jineoloji Araştırmaları Merkezi Üyesi Nagihan Akarsel’in silahlı suikast sonucu katledildiği haberini aldık. Tam da genel kurula sansür yasasının getirileceği bugünlerde gazetecilik mesleğini sürdüren ve üstelik bir kadın olan gazeteciyi katledenleri şiddetle kınıyoruz. Akarsel, ailesi ve arkadaşlarına baş sağlığı diliyoruz.

'SORUNLARI EN ETKİLİ ŞEKİLDE MECLİS'E TAŞIYACAĞIZ'

Bu yasama yılında da özellikle ülke sorunlarını en etkili şekilde Meclis’e taşımaya, halkımızın, ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sokakları, meydanları nasıl ki faşizme bırakmadık, Meclis’te de siyasette de meydanı iktidara bırakmayacağız. HDP’nin sözünü her yerde yükseltmeye devam edeceğimizin sözünü de bir kez daha vermek istiyorum. Sorunların çözüm yeri Meclis, çözümü demokratik siyasettir.

Abdullah Zeydan: Gasp edilen belediyeleri halka teslim edin Abdullah Zeydan: Gasp edilen belediyeleri halka teslim edin

Demokratik siyasetin gücü de cesareti de tabii ki HDP’dir. Sizlersiniz, halkımızdır ve emekçilerdir. Bugün aramızda cezaevlerindeki işkence ve hukuksuzluklara karşı adalet nöbetini sürdüren sevgili annelerimiz var. Haklı ve onurlu mücadelenizi buradan bir kez daha selamladığımı ifade etmek istiyorum.

Yalnız değilsiniz sevgili anneler, asla yalnız olmayacaksınız, yalnız yürümeyeceksiniz. Bu mücadeleyi hep birlikte omuzlamaya devam edeceğiz. Bu bizim varlık gerekçemizdir. Annelerin neden aylardır sıcak demeden, soğuk demeden, tüm kötü muamelelere, darp ve gözaltılara rağmen adalet nöbetinde olduklarını bizim dışında soran hiç kimse olmadı. Şüpheli ölümler, keyfi infaz yakmalar, hasta tutsaklara uygulanan düşmanlık hukuku AKP- MHP zihniyetinin cezaevi karnesidir.

'SON DOKUZ AYDA EN AZ 63 MAHPUS YAŞAMINI YİTİRDİ'

Son 9 ayda en az 63 mahpus cezaevlerinde yaşamını yitirdi. 63 yaşamı bizden kopardılar. Hepsini bir kez daha saygıyla anmak istiyorum. Aralarında ağır hastalıklara rağmen tedavi ve tahliye edilmeyen de vardı, işkence ile öldürüldüğü iddia edilen de, işkencelere dayanamayıp şüpheli şekilde intihar ettiği iddia edilen de…

'ÜLKE TOPYEKUN TECRİT ALTINDADIR'

Cezaevleri başta olmak üzere ülkeyi kuşatan tüm bu karanlığın merkezinde tabi ki tecrit sistemi var. İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit, Türkiye’nin demokratikleşmesini ve Kürt Sorununun müzakereye dayalı çözümünü engellemeye yönelik bir AKP-MHP politikası olarak devam etmektedir. Sadece İmralı’yla sınırlı bir tecritten bahsetmiyoruz. Ülke, toplum, adalet, hukuk, insan hakları, özgürlükler topyekûn tecrit altındadır. Bir yönetim sistemi haline getirdikleri tecritle sadece hukuksuzluğu ve adaletsizliği değil, herkesin canını yakan savaş-çatışma-şiddet sarmalını da büyüttüler.

'GÜVENİ SAVAŞ SİYASETİYLE DİRİLTEMEYECEKSİNİZ'

Bakın yaklaşan seçimler öncesi iktidarlarını ayakta tutmak için Federal Kürdistan’da, Kuzey Doğu Suriye’de çatışmayı tırmandırıyorlar. Rojava’daki saldırılarda siviller, çocuklar hayatını kaybetmektedir. Bunun altını çizmek istiyorum Rojava’daki saldırılarda çocuklar siviller yaşamını yitirmektedir. İnsanlık suçu işlenmektedir. Nerede bir barış imkânı varsa, orayı bozmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Çünkü çöken Sarayın savaşa ihtiyacı var. Bu yaşadıklarımız Sarayın bir varlık yokluk savaşıdır. Buradan söylüyorum: Ne yaparsanız yapın, hangi yalanlara, kumpaslara başvurursanız vurun durumunuzu kurtaramayacaksınız. İktidarınıza karşı sıfırlanan güveni savaş siyasetiyle asla diriltemeyeceksiniz.

'ENVAİ ÇEŞİT KUMPASLARA BAŞVURACAKLAR'

Buradan kamuoyuna da sesleniyorum. Kriz ve kaostan beslenen iktidarın seçim kampanyası olarak yürüttüğü gerilim ve çatışma siyasetine kesinlikle itibar etmeyin, pirim vermeyin. Ekonomik çöküşün ve yolsuzluk çukurunun üzerini kapatmak için envai çeşit kumpaslara başvuracaklar. Hiç kimse iktidarın tuzaklarına düşmemelidir. Bırakın kendileri çalsın, kendileri oynasın! Oyunları tutmayacak!

MUHALEFETE ÇAĞRI: CESUR OLUN

Buradan muhalefete de sesleniyorum. İktidarın savaş politikaları karşısında sessiz kalarak, yolsuzluk ve rant değirmenine su taşımayın. Cesur olun! Net olun diyoruz net olun! Barış politikasına sahip çıkmak ülkeye sahip çıkmaktır, yaşama ve halklar arası diyaloğa sahip çıkmaktır. Demokrasiye, hukuka, adalete sahip çıkmaktır. Savaş politikalarına karşı çıkmak, yolsuzluk, rant ve soygun düzenine giden yolları kapatmaktadır. AKP-MHP iktidarının sürdürdüğü savaş siyasetinin yarattığı ağır sonuçları görmeden, bunlara karşı tavır almadan Türkiye’de gerçek demokrasi ve özgürlük mücadelesini yürütmek mümkün değildir.

Müzakereye ve barışa dayalı demokratik siyasetimizi en güçlü şekilde sürdüreceğiz

'BARIŞA DAYALI SİYASETİMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ'

İktidarın savaş siyaseti ülkeyi cehenneme çevirmişken, Kürt halkının çektiği acıları anlamadan, bu kirli siyasetin sonucu olarak ortaya çıkan detaylar üzerinde spekülasyon yapmak AKP-MHP iktidarının tuzağına düşmek, savaş siyasetini büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır. Partimiz toplumsal sorunların inkârına dayanan ve çözümsüzlükten beslenen tüm siyasetlerin karşısındadır. O nedenle Türkiye’de gerçek demokrasinin ve özgürlüklerin, ancak ve ancak Kürt sorununun demokratik, toplumsal ve barışçıl çözümünden geçtiğini savunuyoruz. Bizler, müzakereye ve barışa dayalı demokratik siyasetimizi en güçlü şekilde sürdüreceğiz. Çünkü bizim için barış, dünyadaki tüm makamlardan daha değerlidir. İnanın ‘Barış hükümlerin en güzelidir.’