İstanbul'da faaliyet yürüten Din Adamları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyeleri hakkında hazırlanan iddianamede, derneğin bütün faaliyetleri suç gösterilerek, cami dışında kılınan namazlar "örgüt ideolojisi doğrultusunda faaliyet yürütmek" olarak değerlendirildi.
DİAYDER üyesi 36 kişi hakkında 2014'te başlatılan soruşturma tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "örgüt üyesi olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddialarıyla yürüttüğü soruşturmada 20 kişi hakkında "kovuşturmaya yer yoktur" kararı verdi. Başsavcılık, 9 Temmuz'da Kürtçe hutbe okudukları gerekçesiyle tutuklanan Mehmet Emin Aslan, Ekrem Baran ve Enver Karabey ile Abdullah Taş, Abdurrahman İlkhan, Celalettin Deniz, Cemil Ekinci, Enver Alkış, Enver Emirkulu, Halil Özel, Mehmet Şimşek, Mehmet Sıddık Gülmez, Necmettin Santalu, Nur Mehmet Işık, Seyithan Tan ve Yusuf İnal hakkında ise "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla iddianame hazırladı.
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, dernek bünyesinde yapılan tüm çalışmalar, dernek üyesi imamların katıldığı sivil cuma namazları, taziyeler ile Medine Sözleşmesi'ne dair yaptıkları açıklamalar suçlama konusu yapıldı.
CAMİ DIŞINDA NAMAZ SUÇ SAYILDI
Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’ın haberine göre iddianamede, askeri ve siyasi operasyonların durdurulması, anadilde eğitim, siyasi tutukluların serbest bırakılması ile yüzde 10 seçim barajının kaldırılması talebiyle 2011'de başlatılan sivil cuma namazlarına dair ‘gizli tanık ifadeleri’ suçlama konusu yapıldı. Tanık Nurullah A.'nın sivil cuma namazlarına dair emniyetteki, "Burada asıl amaç inançlı Kürtleri PKK'nın kazanmak istemesidir" ifadesi de "delil" olarak sunuldu.
İddianamede, imamların yaşamını yitiren PKK’liler için kurulan taziyelerde "müzahir kitleyi" örgütledikleri iddia edildi. İddianamede, DİAYDER üyelerinin bazı televizyon programlarına katılması suç sayıldı. İddianamede, sivil cuma namazlarında verdikleri Kürtçe hutbeler, “örgüt ideolojinde olan hutbeler” şeklinde değerlendirildi.
Bunun yanı sıra cami dışında kamuya açık park, cadde ve meydanlarda namaz kılmanın "örgüt talimatı, amaç ve ideolojisi doğrultusunda faaliyet yürütmek" olduğu iddia edildi.
‘SÖZDE İMAM’
İddianamede ayrıca, Türkçe imam anlamına gelen "melle" ile "seyda" sıfatları suçlama konusu yapılarak, bunlar için "sözde" ifadesinin kullanılması dikkat çekti.
‘ORUÇ’ VE ‘KÜRDİSTAN’ DA SUÇ
Bölge kentlerinde 2015-2016 yıllarında uygulanan sokağa çıkma yasaklarına karşı DİAYDER üyelerinin yaptığı protesto eylemlerine de iddianamede yer verildi. DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ve Mehmet Emin Aslan’ın yasaklara karşı tuttuğu “Direniş Orucu” suç sayıldı. Baran'ın sosyal medya üzerinden paylaşılan görüntülerde yer alan açıklamalarındaki "Kürdistan" ifadesi ise iddianamede büyük harfler ile yazılarak, suçlama konusu yapıldı.
MEDİNE SÖZLEŞMESİ
Baran’ın, toplumsal mutabakat için imzalanan “Medine Sözleşemesi”ne dair sarf ettiği, “Sözleşme kapsamında müşrikler, Yahudiler, Müslümanlar ve herkes birbirine saygı duyarak yaşardı. Kimse sen Arap’sın, Rum’sun, ya da Afrikalısın demiyordu. Birlikte, ortak yaşam vardı” ifadeleri iddianamede yer aldı. Bu ifadeler için, "İslam dini ve İslam tarihinde yer alan Medine Sözleşmesi gibi anlaşma ve belgeleri günümüze uyarlayarak PKK/KCK’nin ideolojisi ile ilişkilendirmeye çalıştığı (...)" değerlendirmesi yapıldı.
HEVSEL BAHÇELERİ
İddianamede, farklı bir dosyadan tutuklu bulunan Mehmet Emin Aslan’ın Diyarbakır’da bulunan Hevsel Bahçeleri'nin tahrip edilmesine karşı ifadeleri, Demokratik İslam Kongresi'nin (DİK) yaptığı konferansta "tek millet, tek vatan ve tek dil"e karşı yapılan konuşmalar "örgüt propagandası ve örgüt üyesi" olmak olarak gösterildi. DİK kapsamında yapılan faaliyetler, "Örgüt ideolojisinde DİN fonksiyonunu kullanılarak, dini duygularının örgütlenmesi" olduğu ileri sürüldü.
DİAYDER’İN HER FAALİYETİ SUÇLAMA KONUSU OLDU
İddianamede ayrıca, DİAYDER üyelerinin sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan ölümler, sokak ortasında bekletilen cenazeler, sivil itaatsizlik eylemleri, Kuzey-Doğu Suriye'ye yönelik IŞİD saldırıları, Şırnak'ın Cizre ilçesinde bodrumlarda yaşanan ölümler, 1990'lı yıllarda Mardin Dargeçit'te yaşanan faili meçhul cinayetler, sınır hattında örülen duvarlara dair yaptığı tüm açıklama ve yazdıkları yazılar suçlama konusu yapıldı.
İddianamede, söz konusu açıklamalar ve yazılar, "örgütün eylem ve faaliyetlerinin dine uygun olduğu bildirimleri ile müzahir kitleyi terör örgütünün amaç ve çıkarlarını gerçekleştirmeye, eylem ve faaliyetlere sevk etmek faaliyetleri" olarak değerlendirildi.