Cumartesi Anneleri/ İnsanları kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemi 937'inci haftasında online gerçekleştirdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 735’inci haftasında Koşuyolu Parkı'nda bir araya gelerek, gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu'nun akıbeti sordu.
Cumartesi Anneleri bu haftaki açıklamada, Bursaspor maçında açılan pankartlara tepki gösterilerek, "'Beyaz Toros' ve 'Yeşil', bizim hafızamızda devletin gücü ve imkanları kullanılarak işlenen faili belli cinayetlerin, zorla kaybetmelerin simgesidir. Bu nedenle Amedspor maçında Beyaz Toros ve Yeşil görselinin kullanılmasını ve Amedsporlu futbolculara yönelik saldırıları bir grup fanatiğin histerisi olarak göremeyiz” denildi.
Kayıp yakınları eyleminde de konuşan Abdullah Zeytun, Amedspor ve Bursaspor’un oynadığı maça dikkat çekerek, “Maçta açılan pankart ve fotoğrafların insanlığa karşı işlenmiş suçların hala hesap verilememesinin göstergesi olduğunu görüyoruz” dedi.
‘BİR GRUP FANATİĞİN HİSTERİSİ OLARAK GÖREMEYİZ’
5 Mart 2023 tarihinde Bursaspor ile Amedspor arasında oynanan karşılaşmada, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin, zorla kaybetmelerin sembolü olan 'Beyaz Toros'ların ve 'Beyaz Toros'larla anılan insanlığa karşı suçların faillerinden biri olarak bilinen 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım’ın posterleri açılmasının hatırlatıldığı açıklamanın tamamı şöyle:
“'Beyaz Toros' ve 'Yeşil', bizim hafızamızda devletin gücü ve imkanları kullanılarak işlenen faili belli cinayetlerin, zorla kaybetmelerin simgesidir. Bu nedenle Amedspor maçında Beyaz Toros ve Yeşil görselinin kullanılmasını ve Amedsporlu futbolculara yönelik saldırıları bir grup fanatiğin histerisi olarak göremeyiz. Bursa Büyükşehir Belediye Stadyumu'nda yaşananlar örgütlü bir eylemdir. Bu eylem, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu, Bursa Valisi Yakup Canpolat, Bursa Emniyet Müdürü Tacettin Aslan ve stadyumda görevli hakemler ile kolluğun yol vermeleri sonucunda gerçekleşmiştir.
‘'BU SUÇLARI BİZ İŞLEDİK, BURADAYIZ, YİNE İŞLERİZ' MESAJIDIR’
Bursa Stadyumu’nda yaşananlar, 90’lı yılların karanlık zihniyetinin sahiplenilmesidir. 'Bu suçları biz işledik, buradayız, yine işleriz' mesajıdır. İnsanlığa karşı işlenmiş suçların yargılanan, aranan sanıklarına 'korunuyorsunuz' mesajıdır. Kısacası cezalandırılması gereken bir suçtur. Suçu işleyenler ve suçun işlenmesine yol verenler yargılanarak cezalandırılmalıdır.
‘YEŞİL’İN SANIK OLARAK YER ALDIĞI AYTEN ÖZTÜRK DOSYASINI KAMUOYU İLE PAYLAŞIYORUZ’
Yeşil’in kim olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz: Yeşil, 1990’lı yıllarda adı faili meçhul bırakılan cinayetler, insan kaçırmalar, zorla kaybetmelerle anılan bir JİTEM ve MİT mensubudur. 937. haftamızda, Yeşil’in sanık olarak yer aldığı Ayten Öztürk dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz. 32 yaşındaki Ayten Öztürk Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar'daki Tunceli İl Özel İdaresi'ne ait bir fabrikada çalışıyordu. 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrası içinde 4 kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. 13 gün sonra Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiindeki boş arazide gömülü olarak bulundu. Bedeni parçalanmış, gözleri oyulmuş olan Ayten'in kimlik teşhisi ancak giysilerinden yapılabildi.
JİTEM komutanları, JİTEM elemanları Ayten Öztürk’ün, Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği’nce kendisine tahsis edilen araç ile kaçırıldığını, sonra da Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı. Bu açıklamalar basında da yer aldı.
‘DOSYA ZAMANAŞIMINDAN DÜŞÜRÜLEREK CEZASIZLIKLA SONUÇLANDI’
Ayten Öztürk’ü kaçıranlar, işkence ile katledenler, bedenini kaybedenler bu insanlığa karşı suçu örtbas edenler biliniyor olmasına rağmen sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkan verecek şekilde etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmedi. Dosyada tanıklar, deliller, itiraflar olmasına rağmen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’de görülen dava, 21 Eylül 2022’de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı.
'BU SUÇA ORTAK OLANLARI DA UNUTMAYACAĞIZ'
937. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz: Tüm bu yıldırma ve gözdağı politikaları karşısında yılmayacağız; mücadelemizde ısrar ederek yolumuza devam edeceğiz. Yolumuza devam ederken, bu suça ortak olanları da unutmayacağız.
Kaç yıl geçerse geçsin Ayten Öztürk için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 238 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."
KAYIP YAKINLARI DİYARBAKIR’DA EYLEMDE
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 735’incisini Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, İHD Diyarbakır Şube yöneticileri, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), JINNEWS ve Mezopotamya Ajansı (MA) katıldı.
kyip.jpg
Eylemde bu hafta 12 Mart 1994 tarihinde Urfa’da gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu'nun akıbeti soruldu.
Eylemde ilk olarak konuşan Abdullah Zeytun, Amedspor ve Bursaspor’un oynadığı maça dikkat çekerek, “Maçta açılan pankart ve fotoğrafların insanlığa karşı işlenmiş suçların hala hesap verilememesinin göstergesi olduğunu görüyoruz. Kürtleri toplumsal hafızasında ‘katil’ olarak gördüğü kişilerin hala sahiplenilmesi bu politikaların neticesi olduğunu görüyoruz. Toplumsal barış ve birlik toplumun inançlarına, kültürlerine saygı duymaktan geçiyor. Geçmişle bir hesaplaşma ve yüzleşme olsaydı bu suçlarla özdeşleşen suçlar rahatlıkla gösterilmez ve acı hatıralar hatırlatılmazdı” dedi.
Nazım’ın kayıp hikâyesini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu. Fırat, hikâyede şu ifadelere yer verdi:
“1974 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde doğan Nazım Babaoğlu, 1991 yılında Urfa Ticaret Lisesini bitirdikten sonra, 19 yaşında Özgür Gündem Gazetesi'nin Urfa Bürosunda çalışmaya başlamıştır. Nazım Babaoğlu’nun gazeteci olarak çalışmaya başladığı 1992 yılı aynı zamanda Özgür Gündem Gazetesinin yayın hayatına başladığı tarihtir. 1992 yılında gazete çalışanları yaptıkları haberler nedeniyle birçok kez ölüm tehdidi almışlardır. Türkiye’de gazetelere ait büroların bombalandığı, gazetecilerin sokaklarda infaz edildiği karanlık bir dönem yaşanıyordu. Tam da bu süreçte 18 Şubat 1993 tarihinde Özgür Gündem gazetesi Urfa Büro Şefi ve İnsan Hakları Derneği Urfa şubesi yönetim kurulu üyesi Kemal Kılıç da uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürülmüştü.
'HABERDEN SONRA TEHDİTLER BAŞLADI'
Özgür Gündem Gazetesi Urfa bürosu çalışanları bölgede devlete bağlı paramiliter güçlerin ve korucuların işlediği iddia edilen birçok suç ile ilgili de haber yayınlamıştır. Bunlardan biri de Bucak Aşiretine mensup dört korucunun Siverek’te görevli bir öğretmenin evini basarak öğretmene ve kız kardeşine cinsel saldırıda bulunduklarına dair hazırladıkları haberdir. Bu haber Özgür Gündem gazetesinde yayınlanınca Urfa Bürosu çalışanlarına yönelik tehditler daha da arttı. Haberin yayınlanmasından sonra; gazetenin etrafında şüpheli kişilerin dolaşmaya başlaması üzerine, gazete çalışanları yedinci kattaki gazete bürosunun pencerelerine demir parmaklık taktırmıştır. Gazete çalışanlarının can güvenliklerinin sağlanmasına dair resmi kurumlara yaptıkları başvurulara cevap verilmez ve hiçbir önlem alınmaz.
'1994 YILINDAN BERİ HABER ALINAMIYOR'
12 Mart 1994 sabahı Siverek’teki yerel bir gazetenin çalışanı ve ilçenin Anadolu Ajansı (AA) temsilcisi Murat Yoğunlu, Özgür Gündem Urfa Bürosu’nu telefonla arar. Murat Yoğunlu, gazetenin yetkililerine Siverek’te korucularla ilgili çok önemli bir haber olduğunu ve mutlaka muhabir göndermelerini söyler. Bunun üzerine Nazım Babaoğlu, sözü edilen haberi takip etmek ve Murat Yoğunlu ile buluşmak üzere Siverek ilçesinde bulunan İrfan Matbaası’na gider.
‘NAZIM’I SEDAT BUCAK’IN EVİNDE GÖREN TANIKLAR VAR’
Görgü tanıkları, Sedat Bucak'ın çiftlik evinin altında hücre tipi yerler bulunduğunu ve birçok insanın burada alıkonulduğunu belirtmiştir. Sedat Bucak’ın evinde alıkonulan ve daha sonra serbest bırakılan bazı kişiler de Nazım Babaoğlu’nu orada görmüş, ona ne sorduklarını, ne yaptıklarını duymuşlardı. Nazım Babaoğlu’nun alıkonulduğu günlerde, Urfa’da Hüseyin Taşkaya ve ismi öğrenilemeyen iki kişi daha yine korucular tarafından kaybettirilmişti. Kayıp olan kardeşi Hüseyin Taşkaya’yı ararken Sedat Bucak’ın evinde Nazım'ı gören ve günler sonra gazetedeki resminden tanıyan Aziz Taşkaya, Nazım Babaoğlu’nu gördüğünü ve kim olduğunu sorduğunda, kendisine ‘Bu genç, gazeteci’ cevabı verildiğini aktarır.
SORUŞTURMA DOSYASI KAPANIYOR
Nazım Babaoğlu’nun yirmi gün kadar Bucakların elinde sağ olarak kaldığı ve bir araçla Urfa’da gezdirilerek sorgulandığını da görenler olur. Bu duyumlar üzerine davacı olan baba İbrahim Babaoğlu, polisler tarafından gözaltına alınıp tehdit edilir. O da diğer çocuklarını korumak amacıyla ‘Oğlumu kim kaçırdı ben bilmiyorum’ şeklinde ifade verir. Böylelikle soruşturma dosyası kapatılmış olur.
Nazım Babaoğlu’nun babası ve annesi de Nazım’ın kaybettirilmesinden bir müddet sonra Sedat Bucak ile görüşür. Görüşmeden yaklaşık bir ay sonra Fırat Nehri'nin kenarında kimliği tespit edilemeyen cansız bir beden bulunur. Olay yerine Nazım Babaoğlu olabilir şüphesiyle gidip araştırmak isteyen aileye izin vermeyen emniyet yetkilileri, bulunan cenazeyi kimlik tespiti yapmadan kimsesizler mezarlığına defneder.
DOSYA HALA AİHM’DE
Nazım’ın çalışma arkadaşları, ailesi ve o dönemde DEP Urfa İl Başkanı Muhsin Melik’in tüm girişimleri sonuçsuz kalmış; Nazım’ın kaybedilişinden 83 gün sonra ise Urfa şehir merkezinde kontrgerillanın düzenlediği suikast sonucu DEP Urfa İl Başkanı Muhsin Melik de katledilmiştir. Nazım Babaoğlu ile ilgili soruşturma dosyası ise 2014 yılında zamanaşımına uğramıştır. Ailenin tüm başvurularına, tanık beyanlarına rağmen Nazım Babaoğlu dosyasında bir gelişme sağlanmaz. İç hukuk yollarından bir sonuç elde edemeyen aile, dosyayı AİHM’e taşır. Nazım Babaoğlu dosyası halen AİHM’de karar aşamasındadır.”