Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Artı Gerçek'te yayınlanan söyleşisinde, parlamenter sistem, ittifak ve HDP'ye yönelik yapılan operasyonlarla ilgili soruları yanıtladı.
"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" tanımını diğer parti liderleri de dillendiriyor. Burada sizin ve HDP’nin önerisinin farkı ne? Sadece parlamenter öneri olarak algılanmasın, diyorsunuz ancak önerilerinizin çoğunluğu parlamenter sistemin ihya edilmesine odaklanıyor. Oysa, içinde bulunulan duruma son vermenin yol ve yöntemlerinin daha fazla öne çıkarılması gerekmez mi? sorusunda Demirtaş şöyle yanıt verdi:
“Bizim sunduğumuz öneri, sadece TBMM düzeyinde değişiklik içermiyor. Yargıdan medyaya, yerel yönetimlerden bürokrasiye, üniversitelerden sivil topluma, siyasi partilerden seçim sistemine kadar tüm alanlarda reform yapılması ve kapsamlı bir sistem değişikliğiyle kurumsal demokrasiye geçilmesini öneriyoruz. Bu öneriler parlamenter sistemin ihyası değil, tümden demokratik bir sistem yapılanmasını içermektedir. Zaten bu öneriler, içinde bulunulan tek adam rejimine son verilmesine dair ciddi ve alternatif bir modeli ifade ediyor. Bunun yolu ve yöntemi ise diğer önermemizde yani demokrasi ittifakı tartışmalarında detaylı bir şekilde sunulmuştur. İki metin birbirini tamamlar niteliktedir.”
Meral Akşener, kahvaltı çağrınıza “kan davası” örneği ile yanıt verdi. Böyle bir yanıtı bekliyor muydunuz? Size bu çağrıyı yaptıran motivasyon neydi? Sorusunu ise, “Bu yanıta cevap vermeme gerek yok, yeterince tartışıldı zaten. Ben tüm kesimlerle diyalog kurmayı başaramadan sorunlarımızı çözemeyeceğimizi görüyor, buna inanıyorum. İnsanların bize karşı ön yargılı olmamasını beklerken bizim de aynı şekilde ön yargıların tutsağı olarak siyaset alanımızı daraltmamız doğru olmaz. İlkeli davrandıktan sonra oturup konuşamayacağımız hiç kimse yoktur. Bize güvenen, inanan, en zor koşullarda bile desteklerini esirgemeyen halkımız da bizden siyasi çözüm bekliyor, kuru slogan değil. Halkın beklentisi benim en büyük motivasyon kaynağımdır. Açık söyleyeyim, ben acı çeken, bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum, tuzu kurulara veya klavye silahşörlerine değil. Ve her zaman çözüme odaklanmaya çalışıyorum. Her tavrımın veya sözümün bu şekilde anlaşılması gerekir. Ki halk bunu böyle anladığı için de içim rahat bir şekilde ve özgüvenle hareket ediyorum. ” diyerek cevapladı.
Söyleyişinin devamı şöyle:
6-8 Ekim Kobane eylemleriyle ilgili hakkınızda verilen ikinci kez tutuklama kararının üzerinden bir yıl geçti. Aynı soruşturma kapsamında dönemin MYK üyeleri dahil çok sayıda kişi gözaltına alındı. Bu operasyonun amacı nedir sizce? AKP iktidarı ne yapmaya çalışıyor?
Biz tutuklu falan değiliz. AKP-MHP tarafından yürütülen siyasi operasyonlar sonucunda siyasi rehine olarak hapiste tutuluyoruz. Son operasyonlar da aynı amaçla, yani HDP’yi rehin alma, HDP’ye diz çöktürme amacıyla yapılıyor.
Bir diğer amaç da muhalefet blokunu dağıtmak, muhalefetin bir araya gelmesini engellemektir. AKP çırpınıp duruyor ama korkunun ecele faydası yok. İlk seçimlerde, HDP ve diğer muhalefet partilerinin seçmenleri, AKP-MHP bloğunu tarihin çöplüğüne gönderecektir. Bundan herkes, özellikle de AKP yönetimi emin olsun. Bu yaptıklarının siyasi faturasını dün ödettiğimiz gibi, yarın yine ödeteceğiz ve demokrasiyi kuracağız.
Van’ın Çatak ilçesinde gözaltına alınan iki kişi helikopterden atıldı. Gelen tepkilerin cılızlığına bakarsak, işkenceye, kötü muameleye toplum alıştırıldı mı, ne dersiniz?
“Gerçekten çok acı ve sarsıcı bir olaydır. Katledilen Servet Turgut’a Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yaralı Osman Şiban’a acil şifalar diliyorum. Toplum, acı ve korku eşiklerinde yeni “normal”i yaşıyor. İşkence kanıksanmadı ama toplumun refleks noktaları felce uğratıldı. Her gün o kadar vahim olaylar yaşanıyor ki, toplum hangi birine nasıl tepki vereceğini şaşırıyor. Zaten en küçük tepkiye karşı tutuklama, işten atma, linç etme yaşandığı için de tepkiler cılız kalıyor. Ancak bu durum, toplumun çöktüğü anlamına da gelmiyor. Tek tek vakalara tepki vermek yerine köklü bir çözüme hazırlanıyor toplum. Sanırım herkes büyük bir hırsla ve hevesle seçimi bekliyor. Bence toplum, bu zulümlerin hukuk önünde hesabının sorulmasının ancak o zaman mümkün olabileceğini düşünüyor. Toplumun böyle düşünmesi normal sayılabilir ancak vahim olan muhalefetin de böyle düşünmesidir. Çünkü muhalefetin işi beklemek değil, harekete geçmek ve zulmün etkilerini en aza indirmektir aynı zamanda.”