Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, muhalefetin ‘Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmeli’ çağrısına ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Demirtaş, T24’te yayınlanan yazısında “Tek tek başlıklar halinde, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in nasıl bir yönetim modeli olabileceğine dair kişisel önerilerimi sunuyorum” diyerek, konuyu madde madde anlattı.
Hiçbir siyasi partinin bu konuda derli toplu bir öneriyle çıkmadığına dikkat çeken Demirtaş, “Tartışmalara katkı verebilmek amacıyla, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’den ne anladığımı, sistemin nasıl olması gerektiğini aktarmak istiyorum” dedi ve şunları yazdı:
‘BU SİSTEM SADECE PARLAMENTODAN İBARET DEĞİLDİR’
“Her şeyden önce benim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’den anladığım, sadece Meclis’in demokratik bir işleyişe kavuşturulması, Meclis’in etkinliğinin ve gücünün artırılması değil. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, adı üstünde, bir yönetim sistemidir ve doğal olarak bu sistem sadece parlamentodan ibaret değildir. Bu tanımlama, kamunun bütün karar alma, uygulama ve denetleme çalışmaları ile toplumun ve bireyin bu çalışmalara katılmasının en demokratik şekilde düzenlenmesini ifade eder.
Bu sistemin meclis (yasama) ayağı kadar yürütme (hükümet), yargı, bürokrasi, medya, sivil toplum, yerel yönetimler ve ekonomik model ayakları da son derece önemlidir. Zaten bu alanların tümü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e göre düzenlenmeden yeni bir sistemden söz edilemeyeceği gibi, bu alanların tamamı demokrasiyle buluşturulmadan da sistemin demokratikliğinden söz edilemez.
Öte yandan yeni sistem sırf parlamentonun demokratikleştirilmesinden ibaretmiş gibi ele alınırsa ortaya bir tür parlamentarizmden başka bir şey de çıkmayacaktır. Bu nedenle bütünlüklü bir sistem tartışmasına girmek gerekir. Cumhuriyetin yeni yüz yılında güçlü bir demokrasi inşa etmek için tüm demokrasi güçleri, bu sürece kendi açılarından katkı sunacak çalışmalar yapmalıdır diye düşünüyorum.
Tabii ki sadece siyasi partiler değil; akademi dünyası, sivil toplum, aydınlar, medya, özellikle gençler ve kadınlar bu tartışmalara aktif şekilde ve somut önerilerle mutlaka katılmalıdır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ne olması gerektiği tartışmaları bizzat halka mâl edilerek ve halkın doğrudan katılımıyla yürütülmelidir. Unutmamak gerekir ki, demokrasinin bir kültür haline dönüşmesini istiyorsak halkı tüm siyasi süreçlerin asıl öznesi olarak kabul etmek, buna göre bir katılımcılığı hayata geçirmek elzemdir.
Şimdi, tek tek başlıklar halinde, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in nasıl bir yönetim modeli olabileceğine dair kişisel önerilerimi sunuyorum.
‘PARTİLERDE LİDER HAKİMİYETİNE SON VERİLMELİ’
1- Siyasi partiler
Siyaset alanını en fazla domine eden ve devlet yönetimini üstlenen aktör olabilme gücüne sahip siyasi partilerin demokratikleştirilmesi, ilk ele alınması gereken konudur. Bu çerçevede Siyasi Partiler Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle partilerde lider hakimiyetine son verilmeli, milletvekili ve belediye başkanı adaylarının önemli bir bölümünün ön seçimle belirlenmesi yasal zorunluluk olmalı, parti yönetimlerinde ve aday listelerinde yüzde 50 cinsiyet eşitliği yasal güvence altına alınmalıdır.
‘İNTERNET YOLUYLA DA OY VERME OLANAĞI SAĞLANMALI’
2- Seçim sistemi
Seçim barajı kaldırılmalı, Türkiye milletvekilliği getirilerek yüzde bir oy alan her partinin en az bir milletvekiliyle parlamentoda temsil edilmesi olanağı sağlanmalıdır.
Yüksek Seçim Kurulu’nun tarafsızlığı ve bağımsızlığı tam anlamıyla sağlanarak eşit ve adil seçim ortamı yaratılmalı, devlet olanaklarıyla seçim çalışması yürütmek ve seçmen iradesine baskı yapmak ağır yaptırımlarla engellenmelidir.
Seçime girecek her siyasi parti, bir önceki seçimde aldığı oy oranına göre, seçime ilk kez katılacak partiler ise önceki seçimde en az oyu alan partinin hak ettiği miktara bağlı bir miktarda hazine yardımı alabilmelidir.
Güvenilir, şeffaf ve denetime açık bir alt yapı oluşturularak, klasik sandığa giderek oy kullanma yönteminin yanı sıra internet yoluyla da oy verme olanağı sağlanmalıdır.
3- Medya bağımsızlığı ve özgürlüğü
Haber verme ve haber alma özgürlüğü kurumsal bir demokrasinin gelişmesi için hayati derecede önemlidir. Bu nedenle ifade özgürlüğü, evrensel basın ilkeleri çerçevesinde, eksiksiz bir şekilde garanti altına alınmalıdır.
Medya kuruluşlarının sahiplerinin, devletle doğrudan ve dolaylı, herhangi bir ticari ilişki içinde bulunmasına yasal engel getirilmelidir.
Basın çalışanlarının özlük hakları ile iş güvenceleri güçlü bir şekilde teminat altına alınmalıdır. Yerel medya dahil tüm medya kuruluşlarının, resmi ilan payından ayırımsız ve adil bir şekilde yararlanmaları yasal güvenceye bağlanmalıdır.
RTÜK’ün denetim ve yaptırım yetkisi demokrasi sınırlarına çekilmeli, ifade özgürlüğü ve kişilik haklarını korumakla sınırlı olmalıdır.
4- Sivil toplum
Toplumun ve bireyin kamu yönetimlerindeki karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerine en etkili, doğrudan ve aktif katılımı ancak sivil toplumun güçlenmesiyle mümkün olur. Bundan kast ettiğim şey, sadece sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi değildir. Sendikaların, meslek odalarının, derneklerin, vakıfların veya platformların var olmaları ve kamu yönetiminin her aşamasına katılma hakları yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
TBMM’de veya belediye il genel meclislerinde kararlar alınırken, kanunlar yapılırken ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşmelere katılarak düşüncelerini, önerilerini sunmaları yasal bir hak, hatta zorunluluk olmalıdır.
Bunun da ötesinde, bireylerin de yerel ve ulusal ölçekteki tüm kararlara ve denetime katılabilmelerinin önü açılmalıdır. Teknolojik gelişmeler, doğrudan demokrasi modelini uygulamayı giderek kolaylaştırmaktadır. Bu olanakların halk tarafından kullanılmasının sağlanması, demokrasinin toplumsallaşmasını ve giderek bir kültüre dönüşmesini sağlayacaktır. Akıllı telefon uygulamalarıyla tüm yurttaşların devlet, yani kamu faaliyetlerine katılarak görüş belirtme, oy kullanma ve denetleme hakkı olmalıdır.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in en güçlü sigortası da sivil toplum olacaktır. Asıl olan halkın iradesiyse temsilcileri, yani vekilleri, giderek aradan çıkaracak doğrudan demokrasi uygulamalarını geliştirmek de radikal demokrasinin gereğidir.
5- Yerel yönetimler
Belediyelerin yetkileri ve belediye bütçeleri artırılmalıdır.
Seçimle gelen yöneticiler hakkında kesinleşmiş mahkeme kararları olmadan onları görevden uzaklaştırmak mümkün olamamalıdır.
Kayyım ve benzeri antidemokratik uygulamalara zemin sağlayan yasalar kaldırılmalıdır. Mahkeme kararıyla görevden alınan yerel seçilmişlerin yerlerine ya belediye meclisi tarafından ya da halk tarafından seçimle yeni görevlendirme yapılmalıdır.
Yazı çok uzayacağından detaylara girmiyorum, aslında kapsamlı bir yerel yönetimler reformu yapılmalıdır.
‘HÜKÜMET MECLİS’TEN OLUŞMALI, CUMHURBAŞKANINI MECLİS SEÇMELİ’
6- TBMM ve Hükümet
Hükümet Meclis’ten oluşmalı, tüm çalışmaları milletvekilleri tarafından denetlenebilmelidir.
Cumhurbaşkanı Meclis tarafından seçilmeli ve yetkileri sembolik düzeyde tutulmalıdır. Asıl görevi devleti temsil olmalı, tarafsızlığı sağlanmalıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimi kolaylaştırılarak, Meclis Başkanlığı seçimi prosedürüyle benzer hale getirilmelidir.
Partilerin grup yönetimlerinin, milletvekillerinin söz hakkını ve oy hakkını baskı altına alması, içtüzük değişikliğiyle engellenmelidir.
Tek tek her milletvekilinin yetkisi ve gücü artırılmalıdır. Bir milletvekilinin verdiği yasa teklifi en geç üç ay içinde TBMM Genel Kurulu’nda oylamaya sunulmalı, teklifi veren milletvekilinin Genel Kurul’da teklifini savunmasına olanak sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Her milletvekili, ulusal güvenlik ve üst derecede gizlilik gerektirenler hariç olmak üzere, tıpkı bir müfettiş gibi, tüm devlet kurumlarında önceden izin almaksızın denetim ve inceleme yapabilmeli, istediği bilgiyi yetkililerden alabilmelidir. Örneğin bir milletvekili, Ankara’nın Bala ilçesinde kaç çiftçiye tarımsal ürün desteği verildiğini, bu çiftçilerin kimler olduğunu, desteğin koşullarını Bala Tarım İlçe Müdürlüğüne yazılı veya sözlü şekilde sorabilmeli, Müdürlük belli bir süre içinde buna yanıt vermelidir.
Muhalefetin Meclis’teki komisyonlarda etkinliği artırılmalı, hakları içtüzükte güvence altına alınmalıdır.
Gensoru, yazılı ve sözlü soru mekanizmalarının etkili birer denetim yolu haline getirilmelidir.
TBMM Genel Kurulu’nun çalıştığı günlerde ilk bir saat boyunca bakanlara sözlü soru sorma uygulaması yapılmalıdır.
Yasa tekliflerinin komisyon görüşmeleri bütünüyle açık olmalı, televizyondan ve internetten canlı yayınlanmalıdır.
Aslında Meclis iç tüzüğünün tümden gözden geçirilmesi ve demokratik hâle getirilmesi gerekiyor ama tek tek yazmam yazıyı fazlaca uzatacaktır.
‘HAKİMLER KURULU VE SAVCILAR KURULU AYRI OLMALI’
7- Yargı
Mevcut Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yerine, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki ayrı üst kurul oluşturulmalıdır. Bu kurullara üye seçimi en demokratik ve katılımcı yollarla olmalıdır. Her iki kurulda da tüm avukatların oyuyla seçilecek birer baro üyesi, tüm hukuk fakültelerinin akademik kadrolarının oyuyla seçilecek birer üye, TBMM’den oylamayla belirlenecek ikişer üye, Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği bir üye, üst yargı kurumlarının üyeleri tarafından seçilecek birer üye, bizzat hakimler ve savcılar tarafından belirlenecek beşer üye bulunmalıdır.
Hakim ve savcıların mesleğe kabul edilmesi yetkisi Adalet Bakanlığı’ndan alınmalı, Hakimler Kurulu’na ve Savcılar Kurulu’na devredilmelidir. Hakimlerin ve savcıların mesleğe kabulünde objektif kriterler ve liyakat esas alınmalıdır.
Hakim ve savcıların özlük hakları, atama ve terfi işleri, soruşturulmaları ve görevden alınmaları bu kurullar tarafından ve objektif kriterler esas alınarak, evrensel yargı etik kurallarına uygun şekilde yürütülmelidir.
Hukuk fakültelerindeki eğitim kalitesi artırılmalı, işlevini yerine getiremeyen hukuk fakülteleri kapatılmalıdır. Staj dönemlerinde temel insan hakları eğitimi artırılmalıdır. Kadın hakimlerin sayısının artırılmasını teşvik edecek düzenlemeler yapılmalı.
Savcıların mahkeme salonundaki yerleri müdahil sıralarıyla aynı hizada ve savunma tarafıyla eşit şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Savcıların çalışma odaları hakimlerden ayrı bir binada, barolar ve avukatlarınki gibi münhasıran ayrılmış özel yerlerde olmalıdır.
Avukatların delil toplama ve bilgiye, belgeye ulaşma yetkileri savcılarla eşit hale getirilmelidir.
Sadece savcılara bağlı çalışan ve tek görevi adli işler olan adli kolluk kurulmalıdır.
Adalet teşkilatının personel, altyapı, bina, lojman ihtiyaçları eksiksiz karşılanmalı, hakimler ve savcılar dahil tüm adalet personelinin sendikal örgütlenme hakkı yasal güvence altına alınmalıdır.
Cezaevlerinin insan onuruna yakışır yerler haline getirilmesi ve infaz anlayışının eza çektirmeye yönelik olmaktan çıkarılması gerekir.
Yargıç güvencesi fiilen ve yasal olarak güvence altına alınmalıdır.
8- Ekonomi
Ekonomi yönetiminin demokratikleşmediği bir sistemin gerçek bir demokrasiyle işlemesi imkansızdır. Bu nedenle, uygulanacak ekonomik modelden bağımsız olarak, her yurttaşın yerel ve merkezi bütçenin yapılması aşamalarına katılımının önü açılmalıdır.
Her yurttaşın, bütçenin harcanmalarını rahatlıkla denetleyebileceği şeffaflık sağlanmalıdır.
Örtülü ödenek uygulamasına son verilmeli, kamu ihalelerinde mutlak eşitlik ve şeffaflık sağlanmalıdır.
Belli bir maliyet bedelinin üstündeki büyük ölçekli yatırımların yerel veya ulusal düzeyde referanduma sunulması zorunlu olmalıdır. Bu referandum dijital ortamda yapılabilir.
Yerel ve ulusal ölçekteki ekonomik konsey her yıl tüm tarafların (sivil toplum, muhalefet, işçi ve işveren temsilcileri ile hükümet temsilcileri) katılımıyla toplanmalı ve stratejik planlara ilişkin gözden geçirme, denetleme rolünü üstlenmelidir.
9- Bürokrasi
Kamuda işe alımlarda, üst düzey bürokratik atamalarda liyakat dışında hiçbir kritere yer verilmemeli, bunu sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin sözlü mülakat yöntemi kaldırılmalı, işin gereği olarak sözlü mülakatın şart olduğu durumlarda ise mülakat esnasında ses ve görüntü kaydı yapılmalı ve bu kayıtlar arşivlenmelidir.
Bürokraside israf, şatafat, lüks ve rüşvetin tümüyle önlenmesini sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem için anlayış devrimi
Toplam dokuz maddede özetlemeye çalıştığım bu modele şüphesiz ki, çok şey eklenebilir. Elbette bu sisteme geçebilmek için hem Anayasa hem yasa hem yönetmelik hem kamu kurumları tüzüğü hem TBMM iç tüzüğü düzeyinde çok sayıda değişiklik yapılması gerekiyor. Bu nedenle tüm siyasi aktörlerin birlikte hareket etmesi ve bu süreci toplumsal bir katılımla yürütmesi gerekir. Fakat her modelde olduğu gibi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de de gerçek ve kurumsal bir demokrasinin gelişmesi, öncelikli olarak anlayış devrimine bağlıdır. Halkın demokratik çıkarları dışında hiçbir amacı, hedefi, hırsı ve gündemi olmayan siyasi aktörlerin öncülüğünde ve tüm toplumsal kesimlerin el ele vererek oluşturacakları demokrasi ittifakının gücüyle başarılı olunabilir. Kolay değil ama imkansız da değil. Biraz daha samimiyet ve cesaret yeterli olacaktır.
Belirttiğim çerçevede Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçilirse devlet demokrasiyle buluşmuş olur ve tüm toplumsal sorunların çözümü mümkün hale gelir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin artık kişilerin, grupların veya partilerin devleti olmaktan çıkarılarak halkın devleti haline getirilmesinin zamanıdır.