Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yarın ikinci kez hakim karşısına çıkmaya hazırlanan Cumartesi Anneleri’ne ilişkin olarak "Devletin görevi, yakınlarını arayan acılı annelere hesap vermektir; hesap sormak değil" dedi.

Cumartesi Anneleri’nin üç yıl önce 700. hafta eyleminde gözaltına alınan aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ikinci duruşması yarın görülecek. Babacan davayı anımsatarak şu paylaşımı yaptı:

"Cumartesi Anneleri, senelerdir gözaltında kaybedilen yakınlarını arıyor. Devlet ise yakınlarını bulmak yerine acısı olanları yargılıyor. Yarın yine duruşmaları var. Devletin görevi, yakınlarını arayan acılı annelere hesap vermektir; hesap sormak değil."

DEVA İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Cumartesi Anneleri ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ikinci duruşması öncesi destek açıklaması yaptı.

Açıklama şöyle:

Ahmet Türk TBMM'de: Bahçeli ile görüşme planım yok Ahmet Türk TBMM'de: Bahçeli ile görüşme planım yok

"Gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayanlardan, kimliği belirsiz saldırılarda hayatlarını kaybedenlere dek son 30 yıldır sayısız faili meçhul cinayette hayatını kaybeden ve akıbeti belli olmayan insanlar için 1995 yılından bugüne dek aileleri ve yakınları seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Evlatlarına, eşlerine, kardeşlerine ne olduğunu öğrenmek ve suçluların adalet karşısına çıkmasını sağlamak için her hafta oturma eylemleri yapıyorlardı. Ta ki düzenleyecekleri 700. oturma eylemi 2018 yılında yasaklanıp sert ve hukuksuz bir müdahaleyle dağıtılana ve haklarında dava açılana dek.

‘HUKUK DIŞI YOLLARLA ENGELLENMEKTE’

İktidarın her alanda uyguladığı baskının sonucunda bireysel görüş açıklamanın bile suç olabildiği ülkemizde toplu olarak yapılmak istenen görüş açıklamaları da maalesef büyük engellerle karşılaşmaktadır. Toplumun kendisini ifade etme şekillerinden birisi olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri iktidarın baskısı ile hukuk dışı yollarla engellenmektedir.


Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, ifade özgürlüğünün en bariz görünümlerinden biri ve demokratik bir düzenin en önemli göstergelerindendir. Günümüzde toplantı ve gösteri yürüyüşlerine iktidar tarafından getirilen kısıtlamalar hukuki çerçeveyi aşmaktadır. Aynı şekilde valilikler ve kaymakamlıklar kanunda yer alan kısıtlama hükümlerini keyfi bir biçimde kullanarak hakkın özüne zarar vermek suretiyle bu hakların kullanımını engellemektedir.

‘BARIŞÇIL BİR TOPLANTI VEYA GÖSTERİYİ SUÇ HALİNE GETİRMEZ’

Herkes önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız gösteri ve yürüyüş yapma hakkına sahiptir. Sırf bildirim yapılmadığı gerekçesiyle toplantı ve gösteri yürüyüşünün hukuka aykırı olduğu sonucuna varılamayacağı ve kolluk güçleri yahut mülki amirlerin yasaklamaları, yasa dışı ilan etmeleri, dağılın uyarısı yapmalarının barışçıl bir toplantı veya gösteriyi suç haline getirmeyeceği de mahkeme içtihatlarıyla sabittir. Kamu idaresi, vatandaşlarımızın toplantı ve gösteri hakkını kullanmasını kolaylaştırmak yerine var gücüyle engellemek için çabalamaktadır.

Silahsız ve saldırısız olarak düzenlenen ve barışçıl amaçlar doğrultusunda yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin tamamı anayasaya ve yasalara uygundur. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu çeşit toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kamu idareleri tarafından yasaklanmaması ve devletin bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katlanması gerektiğini açıkça ifade etmektedirler.

‘HUKUKTAN UZAK SİYASİ YASAKLARDIR’

Ülkemizde bu çerçevede toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili olarak uygulanan yasakların çoğunluğu hukuktan uzak siyasi yasaklardır. Gösteri ve yürüyüşler için söz konusu olan bildirim şartı, kamu idaresinin toplantı ve gösteri yürüyüşünün sağlık bir şekilde yapılmasının sağlanması, gerekli düzenlemelerin yapılması için getirilmiş bir durumdur. Ancak maalesef ki uygulamada tam tersi bir durum ile karşı karşıyayız. Kamu idaresi, vatandaşlarımızın toplantı ve gösteri hakkını kullanmasını kolaylaştırmak yerine var gücüyle engellemek için çabalamaktadır.

“Cumartesi Anneleri”nin haklarında açılan kamu davası da hukuktan uzak, hak kullanımı engelleme amacıyla yürütülen bir davadır. Bu çerçevede “Cumartesi Anneleri”nin kaybolan yakınlarını ve faili meçhul cinayetlerin faillerinin bulunması amacıyla düzenlemek istedikleri 2018 yılındaki 700. Cumartesi Anneleri Haftası Etkinliği kapsamındaki basın açıklaması ve oturma eylemine polis müdahalesi sonucu haklarında açılan kamu davası da hukuktan uzak, hak kullanımı engelleme amacıyla yürütülen bir davadır.

‘GÖSTERİ VE TOPLANTI YAPMA HAKLARINI SAVUNUYORUZ’

Bu etkinlik barışçıl amaçlar doğrultusunda ve silahsız saldırısız olarak düzenlenen, sadece bir basın açıklaması ve oturma eylemini içeren bir etkinliktir. Dolayısı ile bu etkinliğin mülki amirlerce yasaklanması açıkça hukuka aykırıdır. Bunun yanında haklarınca ceza davası açılması ise ayrı bir hukuksuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu vesileyle, DEVA Partisi olarak, toplumun her kesimi gibi Cumartesi Anneleri’nin de gösteri ve toplantı yapma hakkını savunduğumuzu; anayasamızda yer alan temel hakların en geniş biçimde kullanımını teminat altına alacağımızı tüm kamuoyuna ifade ediyoruz."