Diyarbakır ve Batman’da kayıp yakınları ve İHD, gözaltında kaybettirilenlerin akıbetini sordu.

Diyarbakır’da İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eyleminin 766’ıncısını Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme, kayıp yakınları ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katıldı. Kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankartı açan aileler, faili meçhul cinayetlerde kaybedilen ve katledilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.

RELATED VİDEO
Play Video
TANRIKULU: BARIŞI SAVUNMAYA DEVAM ETMELİYİZ

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu 80’li, 90’lı 2000’li yılların yükünü üzerlerinden atamadıklarını belirterek, bu davalarda oluşan cezasızlığa işaret etti. Tanrıklu, bu pratiğin devlet pratiğine döndüğüne dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Barışı maalesef bu coğrafyada inşa edemedik. Şimdi bütün dünyanın gözleri önünde, neredeyse canlı yayında insanlar kitlesel olarak katlediliyorlar. Ve klavye muhalefetinden başka bir muhalefet de yok, maalesef bütün dünyada. Herkes ancak kınamakla geçiştirmeye çalışıyor, bu büyük insanlık dramını. Savaş, bütün tarih boyunca en büyük kıyımı yaşatmış. Maalesef egemenler, savaştan yana olanlar, kana doymuyorlar. Bizler başta bu coğrafyada ve dünyanın her yerinde savaşa karşı çıkacağız. Çünkü savaştan en fazla yoksullar, kadınlar, çocuklar mağdur oluyor. Dünyanın her yerinde, Türkiye’de, burada barış demeye, barışı savunmaya devam etmeliyiz. Bu yükü gelecek kuşaklara bırakmadan çözmeliyiz. Diyarbakır’dan bütün Türkiye’ye sesleniyorum; tek savunacağımız değer, savaşa karşı barış olmalı ve barışı mutlaka inşa etmeliyiz. İnsanlar üzerindeki bu travmanın yükünü atmalıyız, gelecek kuşaklara bu travmayı bırakmamalıyız.”


‘ŞÊNÊ YAYLASINDA 11 GÖZALTI’

Eylemde bu hafta Kulp ilçesinde 9 Ekim 1993’te Şênê Yaylası’nda 11 kişi ile birlikte gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Salih Akdeniz’in hikayesi okundu. Hikayeyi İHD Şube yöneticisi Fırat Akdeniz okudu. Akdeniz ve beraberindekilerin hikayesi şöyle:

“Mehmet Salih Akdeniz, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Kanikân (İnkaya) köyünde ikamet ediyordu. 68 yaşında ve köyün muhtarı olan Akdeniz, çevresinde sevilen ve misafirperverliğiyle bilinen biriydi. Köyü çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığından yazın Pasur-Mûş sınırında bulunan Nedera köyüne bağlı Şênê bölgesine göç eder, Ekim-Kasım ayı içerisinde ise tekrardan köye

inerlerdi. 1993 yılının Eylül ayında Nedera köyüne bağlı Şênê bölgesinde Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasında Bolu 2.Tugay Komutanlığı tarafından büyük bir operasyon yapılır. 9 Ekim 1993 tarihinde Mehmet Salih Akdeniz, köye dönüş hazırlıkları yaptığı esnada gözaltına alınır. Mehmet Salih Akdeniz, askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra Nedera köyüne bağlı Kepir mezrasına götürülür. Orada bulunan köy sakinlerinden 10 kişi daha askerler tarafından gözaltına alınıp aynı bölgeye getirilir. Gözaltında tutulan 11 kişiye akrabaları tarafından yaklaşık bir hafta boyunca kendilerine yemek götürülür.

HELİKOPTERLE GÖTÜRÜLDÜLER

Gözaltına alınan herkesin eli bağlı ve sadece ziyaretçileri geldiğinde ve yemek yedikleri sırada ya da ihtiyaçlarını giderdikleri esnada bağları çözülüyordu. Mehmet Salih Akdeniz’in eşi Pembe Akdeniz’in anlatımına göre en son eşine yemek götürdüğünde eşinin kendisine ‘bir daha yemek getirme, bizi buradan götürecekler’ dediğini söyler. Ertesi gün görgü tanıklarına göre Akdeniz’le birlikte 11 kişi helikoptere bindirilerek oradan götürülür. O tarihten sonra Akdeniz ve diğer köylüleri ne gören olur ne de onlardan haber alan olur. Ailelerin tüm resmî kurumlara başvurmalarına rağmen gözaltına alınanlardan herhangi bir bilgi elde edilmez.”

‘KEMİKLER ATK EMANETİNDE KAYBOLUR’

2001 yılında AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiğini belirten Akdeniz, 2004’ten sonraki gelişmeleri şöyle anlattı:

“Olaydan yaklaşık 11 yıl sonra 2004 yılının Kasım ayında Kulp ilçesi Alaca köyünde bir çoban tesadüfen dere yatağında insan kemiklerine rastlar. Haberin yayılmasıyla birlikte bir kısım kayıp aileleri bulunan kemiklerin kendi kayıplarına ait olabileceğini düşünerek bölgeye gider. Kemiklerin bulunduğu alanda yanmış giysiler ve birtakım özel eşyalar bulunur. Aileler, bu eşyaların kendi kayıplarına ait olduğunu hemen orada tespit eder. Akdeniz’in oğlu da o esnada babasına ait tütün tabağını hemen tanır. O tütün tabağı evine misafir olarak gelen her kişiye ikramda bulunduğu tabakadır. Bu esnada kemiklerin hiçbirinde kafatası bulunmaz. Eşyalardan ve objelerden anlaşılacağı üzere cesetler öldürüldükten sonra yakılmıştır.

Daha sonra Kulp Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, bulunan bu kemikler hakkında soruşturma başlatılır. Ardından o dönemde ve o bölgede kaybedilen kayıp yakınlarından DNA testleri alınır ve kemikler ATK’ye gönderilir. Daha sonra kemikler ATK emanetinde kaybolur.

DOSYA YARGITAY’DA

2013 yılı Ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Kulp Alaca Köyü katliamı davasının açılmasına karar verir. 19 Eylül 2018 tarihinde 18. Duruşması yapılan Kulp Alaca Köyü Katliamı davasında, mahkeme operasyonu yöneten Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında ‘yeterli ve ikna edici delil bulunmadığından sanığın beraatine’ karar verir. Bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu 9 Aralık 2020 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ret edilir. Dava şu an Yargıtay aşamasındadır. Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Salih Akdeniz ve diğer tüm kayıplarımızı aramaktan ve en son kaybımız ortaya çıkana dek mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.”

Apê Musa katledileli 32 yıl oldu: Geleneği sürüyor Apê Musa katledileli 32 yıl oldu: Geleneği sürüyor

BATMAN’DA 602’İNCİ HAFTA

Batman’da İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 602’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir

araya geldi.

"Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Batman Şubesi üyeleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Şubesi yöneticileri katıldı. Bu haftaki eylemde, 15 Ekim 1994 tarihinde Dersim’in Hozat ilçesi Taştêk köyünde askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Nazım Gülmez’in akıbeti soruldu.(MA)