Küresel finans sisteminin Türkiye'deki temsilcisi rolünü –zaman zaman siyasi tercihlerle esnetme yoluna gitse de– kimselere kaptırmayan AKP iktidarı emekçilere yönelik yeni bir topyekûn saldırı planını devreye soktu. Enflasyonla mücadele kisvesi altında emek ücretlerini baskılayan, faizleri yükseltip, borçla geçinen milyonların borcunu katlayan iktidar, şimdi de vergi dalgasıyla emeğiyle geçinenlere daha da yüklenmek için gün sayıyor.  

Basına yansıyan haberlere göre hükümet, ek vergi paketiyle en az 226 milyon liralık bir ek gelir hedefliyor. Düzenleme ile birçok alanda ek vergiler gelirken, doğrudan vatandaşın cebini etkileyecek kritik düzenlemeler de bulunuyor.

Pakette dikkat çeken bazı düzenlemeler şöyle: 

Engellilerin haklarından ne istiyorsunuz! 

Mevcut uygulamada ÖTV ve diğer vergiler dahil 1,59 milyon TL’nin altında olan binek araçlar için yüzde 90 ve üzeri engelli derecesine sahip olanlar 5 yılda bir ÖTV’den muaf tutuluyordu. Yeni düzenlemeyle bu süre 10 yıla çıkarılıyor. Engelli vatandaşlar için engelleri aştıkları bir yaşam sunmakla yükümlü olması gereken iktidar, bu düzenlemeyle engelli vatandaşların kazanılmış haklarını elinden alma yoluna gitmiş oldu. 

Motokuryenin acil sorunları çözülmeden… 

Düzenlemede 126 binin aşkın motokuryeye hizmetleri karşılığı yüzde 15 oranında tevkifat yapılması öngörülüyor. Alınan bu kararın yanında iş sağlığı ve güvenliğine etkisine dair herhangi bir düzenleme yapılıp yapılmadığı ise bir soru işareti. Hızlı teslimat baskısı altında “kelle koltukta” evlerine ekmek götürmeye çalışan motokuryeler için, hayati sorunlarına çözümler üretmek yerine ek vergi dayatmalarının peşine düşmek, bu sektörde insan onuruna yakışır güvenli bir iş ve ücret talebine karşı yapılmış büyük bir saldırı niteliğinde.  

Yurtdışı seyahati “mayınlı arazi” 

Özellikle son dönemde Avrupa ülkelerine yapılan Shengen Vizesi başvuruları makul bir gerekçe sunulmaksızın iptal edilmeye başlanmış, yurtdışı seyahati yapmak isteyen vatandaşlar ise çareyi vizesiz ülkelere ve özellikle iki ülke arasında yapılan anlaşma gereği Yunan adalarına gitmekte bulmuştu. Türkiye’deki yüksek enflasyona rağmen dövizdeki durağan seyir, yurtdışı ülkelerinde hayatı Türkiye’ye oranla görece ucuz hale getirmiş, yurtdışı seyahat talebi de artış göstermişti. “Nerede hareket orada bereket” zihniyetiyle gözünü bu alana da çeviren iktidar, 150 TL olan yurtdışı çıkış harcını 1.500 TL’ye çıkarma kararı aldı. Neredeyse bir vize başvuru parası haline gelen yurtdışına çıkış harç ücreti, enflasyonu düşürme hedefini her fırsatta dile getiren, piyasadaki “fırsatçılara” işaret eden iktidarın “fırsatları değerlendirme” konusundaki iştahının de açık bir göstergesi oldu.  

Kemerde sıkacak delik kalmadı 

İktidarın 20 yıllık geçmişi, emeğiyle geçinenlere yönelik saldırılarla dolu ve bu süreç son dönemde hızlanarak sürüyor. Buna karşın, emekçiyi sömürüp zenginliğine zenginlik katan büyük şirketlere yönelik kayda değer bir vergi düzenlemesi de bulunmuyor. Seçim süreçlerinde vatandaşın cebinden zengini daha da zengin eden iktidar, şimdi faturayı borç batağındaki emeğiyle geçinenlere çıkarmış durumda. 20 bin lira olan mayıs ayı açlık sınırının oldukça altına düşen asgari ücretlere zam bile yapılmazken, kredi kartı borçları tavan yapmış, halkın yüzde 10’u kredi kartlarının asgarisini bile ödemeyip gecikme faizi altında borca batırılırken ve dörtte biri işsizken faturanın yine de dar gelirliye kesilmesi, bu haksızlığa dur demenin hayati önemine işaret ediyor. 

Çözüm “sol” seçenek 

Bir tarafta neoliberal politikalara iman ederek krizin faturasını sorumsuzca vatandaşa kesen iktidar, diğer tarafta elindekilerle yetinip “enkaz” devralmaktan çekinen muhalefet... Halkın acil sorunlarına derman olacak, cebimizdeki soygunu durdurmak için, bu ülkeyi halk için halk ile yönetecek solda birleşmek tek gerçek seçenek.