AB’nin 25-26 Mart’ta yapacağı ve Türkiye’ye yönelik tutumunu belirlemesi beklenen Zirve öncesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel telekonferans ile görüştü. Görüşmenin ardından Brüksel'den yapılan açıklamada, Türkiye’den “aday ülke” olarak söz edilmedi; hukukun üstünlüğü ilkesinin altı çizilmedi. Açıklama, Doğu Akdeniz ve Suriyeli mültecilerle sınırlı kaldı.

Brüksel’den yapılan ortak açıklamada, görüşmenin Aralık ayında yapılan zirvenin devamı kapsamında olduğu belirtildi. Görüşmede, Kıbrıs’ta gerçekleşmesi beklenen görüşmeler de dahil olmak üzere Doğu Akdeniz’deki durumun ve Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin gidişatının ele alındığı duyuruldu.

'GÜVEN İNŞASININ GÜÇLENDİRİLMESİ'

Açıklamada, “AB tarafı tansiyonun düşürülmesinin ve Türkiye-AB arasında daha pozitif bir gündeme izin vermek için güven inşasının daha da güçlendirilmesinin önemini vurguladı” denildi.

Tanrıkulu, Bakan Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz istifa etsin Tanrıkulu, Bakan Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz istifa etsin

Başkanların, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumunu ele aldıkları da belirtilen açıklamada, Libya ve Suriye gibi bölgesel konuların da görüşüldüğü duyuruldu. Başkanların Mart Zirvesi’nden sonra Türkiye’ye bir ziyaret ihtimalini de görüştükleri duyuruldu.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE ADAYLIK İLKESİNE VURGU YOK

Yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından yapılan açıklamada, HDP’ye açılan kapatma davası, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ya da Türkiye’de devam eden insan hakları ihlalleri yer almadı; AB’nin hukukun üstünlüğüne verdiği önem de Türkiye'nin aday ülke olduğu da vurgulanmadı. Bu durum, “AB'nin Suriyeli mültecilerle ilgili 18 Mart Mutabakatının devam ettirilmesine verdiği önemin göstergesi” olarak yorumlandı.

Oysa dün, AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Genişlemeden Sorumlu Komiser Oliver Varhelyi'nin ortak açıklamasında, HDP'ye kapatma davası ve Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi kararından son derece endişe duyulduğu belirtilmişti.

Açıklamada, şu ifadelere yer verilmişti: "En büyük ikinci muhalefet partisinin kapatılması Türkiye'deki milyonlarca seçmenin hakkını ihlal edecektir. Bu gelişme, Avrupa Birliği'nin Türkiye'de temel haklar noktasında yaşanan gerilemeyle ilgili endişelerini artırdığı gibi, Türk yetkililerin reformlara bağlı oldukları yönündeki açıklamalarının samimiyetine de gölge düşürüyor. AB’ye aday ve Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olarak Türkiye’nin acilen, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda temel demokratik yükümlülüklerine saygı göstermesi gerekir.”