Yeniçağ gazetesi yazarı Evren Devrim Zelyut, bugünkü yazısında, "Yurt içinde dolara hücumu kesmek için Kur Korumalı Mevduat Ürünü çıkarılmıştı. Bu ürünle sermaye sahiplerine siz dolar almayın, döviz artarsa zarar etmeyeceksiniz, aradaki farkı Hazine verecek denilmişti. Kur sabit kalırsa da faiz işleyecekti. Buna ek olarak firmalara da döviz bozdurmaları halinde vergi avantajları getirmişlerdi. Ancak bütün bu ürünler kuru 12,5-13 altına çekemedi. Dolar/TL'de 13 rakamı enflasyonun yüzde 55-65 olması demektir. Bu da AKP'nin seçimlerde şansını oldukça azaltır" dedi.
Zelyut, "Peki AKP bunu kabullenir mi? Elbette ki hayır. İşte bu nedenle yeni bir ürün daha çıktı. "Merkez Bankası tebliğine göre, yurt dışında yerleşik vatandaşların dolar, euro ve sterlin cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyeleri, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm kuru üzerinden TL'ye çevrilerek YUVAM hesabı açılacak" dedi.
Zelyut, "Bu uygulamanın yaratacağı sorunları başlıklar halinde yazalım" diyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
1- Avrupa'da euro faizi sıfırken şimdi sermaye sahipleri Türk Hazinesi'nin şefkatli kollarında paralarına para katacak. Şu soruyu sormak hakkımız değil mi? Erdoğan faizle mücadele ediyoruz derken yine faiz vererek kuru kontrol altında tutmak istemiyor mu? Meydanlarda faizle mücadele ediyorum de, arkadan Avrupa'da yaşayanlara faiz ver, olacak iş mi bu?
2- Bu uygulamadan Avrupa'da yaşayan yabancılar da faydalanacak. Nasıl mı? Çok basit, Alman bir patron Türk çalışanı üzerinden hesabı açacak, biz burada çalışıp vergi ödeyeceğiz o da çatır çatır bizim emeğimizi yiyecek…
3- Hazine ne zamana kadar bu örtülü faizi ödeyecek? Bir yerde bu iş patlayacak. 1980'lerde 1990'larda Hazine nasıl çöktü ise çöküş yine kaçınılmaz olacak…
AKP keşke doları, euroyu tutmak için reformlar yapıp, yüksek teknoloji içeren mal ihracatını artırsaydı. O zaman akan sular dururdu. Ama şimdi kendi gelecekleri için bizim geleceğimizi borçla, faizle, ipotek altına almaları kabul edilebilir bir durum değildir. Bugün AKP'ye gönül verenler kurun tutulması için nasıl bir maliyet ödeyeceğimizi bilmiyor. Alın hesap makinasını elinize, 1 milyar euro gelse yaklaşık 15 milyar TL eder, yüzde 17 faiz verilse 2,5 milyar TL eder. Kimden çıkacak bu? Zamlarla bizden…
Köprüye garanti ver, yola garanti ver, dolara garanti ver, euroya garanti ver sonra bas zammı bizden para topla tefeciye, yandaşa ver, böyle Hazine üzerine yaslanarak yönetim mi olur?
Yetmedi icraatlar devam ediyor. 2017 yılında ekonomi durduğunda 200 milyar TL'yi aşan KGF uygulaması ile piyasaya para pompalanmıştı. Şimdi yeni KGF ile 60 milyar TL verilecek. Bu nereye gidecek? Dolara, altına, kriptoya, eve, arsaya… Sırf piyasa bir yıl canlı kalsın, AKP seçimi alsın, sonrası tufan…
Ama AKP dışa bağlı sistemi değiştirmiyor. Çünkü ne zamanı var, ne sermayesi, ne de bu işi yapacak personeli…
Türkiye'de sanayi de alarm vermeye başladı. Önceki yazılarımızda enerji zamları ve artan kurun üretimi vuracağını söylemiştik. Buna enerji kesintilerini de eklemeyi unutmayın… Bakın İstanbul Sanayi Odası'nın PMI raporu bizim dediklerimizin çıktığını gösteriyor. Raporda PMI rakamı düşerek üretimin darbe aldığını gösteriyor. Ama en ilginç olanı ise şu ifadeler:
"Girdi maliyetleri keskin bir şekilde artmaya devam etti. Benzer şekilde satış fiyatları enflasyonu da bir önceki aya göre ılımlı seyretmekle birlikte tarihsel ortalamasının çok üzerinde gerçekleşti. Devam eden fiyat baskıları, firmaların yeni sipariş almakta güçlük çekmesine neden oldu. Böylece ocak ayında toplam yeni siparişler üst üste dördüncü ay yavaşlama kaydetti. Yeni ihracat siparişleri de yedi aylık büyüme sürecinin ardından hız kesti."
Değeri düşen Lira sayesinde ihracat sürekli artmaz demiştik. Haklı çıktık…
Girdi maliyeti arttıkça malla beraber enflasyon da üretirsiniz, piyasa bu ürünleri alamaz, durgunluk başlar dedik, haklı çıktık…
Umarım Hazine konusunda da haklı çıkmayız…"