Açıklamada, YÖK'ün 12 Eylül Darbesi'nin bir ürünü olarak kurulduğu ve amacı doğrultusunda üniversitelerde sıkıyönetim kurallarını uygulamaya soktuğu ifade edildi. 6 Kasım 1981'de yürürlüğe giren 2547 sayılı Kanun ile birlikte, YÖK’ün üniversiteleri toplumsal sorunlardan uzaklaştırarak iktidarların kontrol aracı haline geldiği belirtildi. Eğitim Sen, YÖK’ün varlığını, üniversitelerin özgürlüklerinin kısıtlanması ve özerkliklerinin yok edilmesi olarak tanımlıyor.
Neo-liberal Politikalarla Üniversitelerin Piyasaya Dönüştürülmesi
Açıklamada, neo-liberalizmin etkisiyle YÖK'ün üniversiteleri piyasaların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırmak için bir araç haline geldiği vurgulandı. Küresel rekabet koşulları ve ekonomik baskılar altında, akademik ölçütlerin yerini ekonomik kriterlerin aldığı ve üniversitelerin toplumsal yarar üretme işlevinin yok sayıldığı ifade edildi. Özellikle 2006 YÖK Strateji Raporu’nda "her şehre bir üniversite" projesiyle üniversite sayısının arttığı ancak bu artışın niteliği göz ardı ettiği belirtildi.
YÖK’ün Akademik Kadro Yapısını Zayıflatan Politikaları
Eğitim Sen, 2010 sonrası YÖK'ün piyasalaşma sürecini hızlandırdığını ve akademik teşvik ikramiyesi gibi düzenlemelerle, akademik performansın ekonomik ve performans kriterlerine dayandırıldığını belirtti. Bu durumun akademik özgürlüğü kısıtlayarak, öğretim üyelerinin esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına mahkum edilmesine yol açtığını vurguladı.
OHAL ve KHK'larla Üniversitelerin Köklü Dönüşümü
Eğitim Sen açıklamasında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK'ların üniversitelerdeki köklü dönüşümü hızlandırdığına dikkat çekti. 2016 yılında çıkarılan 676 sayılı KHK ile rektörlük seçimlerinin kaldırılarak Cumhurbaşkanına bağlanması, üniversitelerin yönetimini daha da otoriter hale getirdi. YÖK’ün rektörlere verdiği aşırı yetkilerle üniversitelerde kayırmacılık, kadrolaşma ve sürgün uygulamaları yaygınlaştı.
Üniversitelerdeki Sorunlara Yönelik Öneriler
Eğitim Sen, üniversitelerdeki sorunlara yönelik tespit ve önerilerini sıralayarak, akademik özgürlük ve bilimsel özerklik için derhal gerekli koşulların sağlanması gerektiğini belirtti. Ayrıca, üniversite yönetimlerinin demokratik ve katılımcı bir yapıya kavuşturulması gerektiği vurgulandı. Üniversitelerdeki araştırma görevlileri, idari ve teknik personel gibi grupların çalışma koşullarına dikkat çekilerek, güvenceli istihdam ve eşit haklar sağlanması gerektiği ifade edildi.
Kamusal Eğitim ve Sosyal Haklar
Eğitim Sen, kamusal eğitimin, eşit, parasız ve nitelikli olmasının önemli bir gereklilik olduğunu vurguladı. Bugün üniversitelerde başta beslenme, ulaşım, barınma ve kreş hizmetleri olmak üzere birçok sosyal hakkın kısıtlandığını belirterek, bu hakların üniversite öğrencileri ve personeli için ücretsiz hale getirilmesini talep etti.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Demokratik Eğitim
Eğitim Sen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadeleye de dikkat çekerek, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin üniversitelerde ve tüm eğitim kademelerinde zorunlu ders olarak okutulması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, üniversitelerin, siyasi ve ideolojik saldırılardan uzak, demokratik, bilimsel ve laik bir eğitim anlayışına sahip olması gerektiği belirtildi.
YÖK’ün Kapanması ve Yeni Bir Eğitim Modeli
Eğitim Sen, YÖK’ün kapatılmasını ve demokratik, katılımcı, çoğulcu bir üniversite modeli oluşturulmasını talep etti. YÖK’ün sadece kaldırılmasının yeterli olmayacağı, üniversitelerdeki tüm yapının köklü bir değişimle yeniden yapılandırılması gerektiği vurgulandı. Eğitim Sen, üniversitelerdeki özgürlüğün ve demokratik yaşam koşullarının sağlanması için mücadelenin devam edeceğini belirtti.