KESK binası önünde düzenlenen açıklama Eğitim-Sen Şube Başkanı Murat Balıkesir, tarafından okundu.

Balıkesir, “Siyasetin gündemi 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kitlenmiş durumda. Emeğiyle geçim mücadelesi veren kamu emekçileri, emekliler, işçiler, milyonlar olarak bizlerin temel gündemimiz ise geçim derdi olmaya devam ediyor” dedi.

“TÜİK RAKAMLARINI ÜÇE KATLADI”

Balıkesir açıklamasında şu görüşlere yer verdi: TÜİK’e bakarsanız yıllık enflasyon yüzde 50, gıda enflasyonu yüzde 68, kiralarda yıllık artış ise yüzde 56 civarında. Ülkeyi yönetenler bu sanal rakamları gösterip ‘Enflasyon geriledi’ nutukları atıyor. Oysa güneş balçıkla sıvanmıyor. Nereye baksak ateş pahası fiyatlarla karşılaşıyoruz. Hangi birini anlatalım. OECD ülkeleri başta olmak üzere dünyada gıda fiyatları düşüyor. Ama ülkemizde son bir yılda gıda ürünlerinin fiyatları ortalama iki kat arttı. Zaten yüksek olan kiralar 6 Şubat depremleri sonrasında TÜİK rakamlarını üçe katladı"
.Güler misin, ağlar mısın?

Peki, sormazlar mı?
Kimin enflasyonundan, hangi enflasyondan söz ediyorsunuz?

Yıllarca, maaşlarımıza, sınır koyduğunuz sanal TÜİK rakamlarından mı?
Her toplu sözleşmede stratejik ortağı yandaş konfederasyon yöneticileri ile birlikte bizlere bu sanal

TÜİK rakamlarını kim dayattı?

Maaşlarımızı, ücretlerimizi reel olarak kim buharlaştırdı? İkramiyelerimizi, sosyal yardımlarımızı kim kaldırdı?

20 yıl önce asgari ücretin üç katı olan ortalama kamu emekçisi maaşını bugün nerdeyse açlık sınırı seviyesine kim düşürdü?

20 yıl önce asgari ücretin üzerinde olan en düşük emekli maaşını hazine desteğine rağmen asgari ücretin altına kim itti?

20 yıl önce her 10 emekliden sadece biri en düşük emekli maaşını alırken bugün kim her iki emekliden birini en düşük emekli maaşı alır hale getirdi?

Yetmezmiş gibi en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılması önergelerini parlamentoda kim reddetti?

Trump, Türkiye Büyükelçisi adayını açıkladı Trump, Türkiye Büyükelçisi adayını açıkladı

“YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA"”

Son bir yılda süt yüzde 240, peynir yüzde 250, salça yüzde 280, baharat yüzde 300, meyveler ortalama yüzde 200, bakliyat ürünleri ortalama yüzde 150 zamlandı. Bırakalım kırmızı eti beyaz eti bile unuttuk. Tedavüldeki en değerli banknotumuz 200 TL ile alabildiğimiz kıyma 650 grama indi. Hız kesmeden devam eden zam sağanağında marketleri müze gezer gibi gezer, raflara bakıp bakıp çıkar hale geldik. Fakirin, fukaranın ekmeği kuru soğanın fiyatı bile bir yılda beş kattan fazla arttı. Bir kilogram kuru soğan marketlerde 30 TL, pazarlarda 25 TL. Mahsuni Şerif’in dediği gibi “yiğit kuru soğana muhtaç” hale getirildi. Daha ötesi var mı?

“ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA BAYRAM, AMA SEVİNEMİYORUZ”

Milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi olarak yarın maaşlarımızı alacağız. Önümüzdeki hafta bayram. Ama sevinemiyoruz. Çünkü bu hayat pahalılığında borçla harçla ayın sonunu getiremiyoruz. Hepimize dayatılan bu yoksulluk tablosu 21 yıldır ülkeyi yönetenlerin eseridir. Yıllardır biriken 3600 ek gösterge, EYT, sözleşmelilerin kadroya alınması sorunları koltuğu kaybetme tehlikesi yaşadıklarında akıllarına geldi. Torba yasalara koydukları yarım yamalak düzenlemeleri “müjde” olarak yutturmaya çalıştılar. Şimdi de alanlara çıkıp bir muhalefet partisi gibi seçim vaatlerini sıralıyorlar. 6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen 68 güne rağmen binlerce insan hala bir çadıra ulaşmayı bekliyor. İktidarın İçişleri Bakanı depremzedelerin kahvaltı ürünlerini karşılamakta zorlandıklarını itiraf ediyor. Buna karşın depremzedelere 1 yılda 650 bin yeni konut teslim etmeyi vaat ediyorlar. Elbette ki bunun depremzedelere maliyetinden, bu konutlara yıllarca ödeyecekleri taksitlerden söz etmiyorlar.”

DÜŞÜK ÜCRETLERE, KÖLECE ÇALIŞMA KOŞULLARINA ARTIK YETER DİYORUZ!

İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret için en düşük kamu emekçisinin maaşının eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını istiyoruz.

Tüm vergi yükünü ücretlilerin omuzlarına yıkan, her yıl daha da büyüyen gelir vergisi adaletsizliğine derhal son verilmesini istiyoruz.

Bunun için gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini istiyoruz.

Mevcut eşitsizlikleri artıran, yarım yamalak düzenlemelerden bıktık. Tüm kamu çalışanlarını kapsayan adil bir ek gösterge ve kamusal emeklilik sistemi istiyoruz.

Önümüz bayram ama 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi hala bayram ikramiyesinden mahrum bırakılıyor. Bayram ikramiyesinin tüm çalışanları ve emeklileri kapsamasını ve net asgari ücret düzeyine çıkarılmasını istiyoruz.
Kamuda sözleşmeli, taşeron, vekil, geçici, İHS’li gibi adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm çalışanların güvenceli, kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz.
İşin özü biz artık sefaleti paylaşmak değil, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek istiyoruz.

Bunun için KESK olarak, tüm kamu emekçilerini ve emeklilerini iktidarlardan icazet beklemek yerine bu acil taleplere sahip çıkmaya, omuz omuza vermeye çağırıyoruz"