Hakkari Valiliği, HDP ve TJA’lı kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla hastane önünden parti binasına kadar yapmak istediği yürüyüşe 15 günlük eylem ve etkinlik yasakları gerekçesiyle izin vermedi.

Parti yöneticilerinin ısrarı üzerine Valilik belirlenen alanda ancak basın açıklamasına izin verdi.

Toplanma alanına kadar dahi yürüyüşlerine izin verilmeyen kadınlar parti araçlarıyla hastane kavşağına taşınırken polisin bölgede yoğun güvenlik önlemleri aldı.

Öğle saatlerinde hastane kavşağında toplanan kadınlar ellerinde değişik dövizlerle basın açıklaması yaptı.

Hakkari İl Özel İdaresi'nden İçme Suyu Altyapısına Büyük Yatırım Hakkari İl Özel İdaresi'nden İçme Suyu Altyapısına Büyük Yatırım

Burada kadınlar adına açıklamayı okuyan HDP Merkez İlçe Eş Başkanı Sinem Seveni " Erkek egemen faşist iktidarlara karşı 8 Mart’ı kadın mücadele tarihine miras bırakan 1910 yılının direnişçi kadınları, enternasyonal dayanışmanın faşist iktidarları yıkacak güce sahip olduğu bilincini bugünlere kadar çoğaltarak getirdiler" dedi.

Her 8 Mart’ta sesimizi yükselterek “Bizler buradayız, mücadelemize geçmişin mirası ve geleceğin sorumluluğu ile devam edeceğiz” diyoruz diyen Seveni" Biz kadınlar erkek egemen zihniyete karşıı mücadele alanlarımızdan olan 8 Mart’ı yaşamın her alanında tarihsel hakikatine layık bir şekilde ve 21. Yüzyılın Kadın Yüzyılı olacağına olan inancımızla karşılıyoruz.

Bugün dünyanın her yerinde “Jin, Jiyan, Azadî” olarak yankılanan bu sesi büyütme sözü veriyoruz; New York’ta katledilen 129 kadından Rosa Luxemburg ve Clara Zetkin’e kadar, Leyla Qasımlardan Aysel Doğanlardan Nagihanlara, Jîna Aminîlere ve Evîn Goyilere kadar bütün kadınların, erkek-devlet egemen ideolojiye karşı verdiği özgürlük mücadelesini selamlıyoruz!

6 Şubat tarihinde, 11 ili ve Suriyeyi etkileyen Maraş merkezli depremlerde de bir kez daha gördük ki, toplumsal sorunları açığa çıkaran ve derinleştiren esas olgu; erkek egemen sistemdir. Depremler; doğası gereği önlenemez iken, olumsuz sonuçları ve yarattığı tahribatlar ise doğru politikalar sonucunda önlenebilir. Oysaki talan ve rant üzerine kurulu iktidar; depremin sonuçlarını önlemek bir tarafa, bu tahribatların baş sorumlusu konumundadır. Erkek egemen iktidarların ekolojik yaşama saldırısı, güvenli yaşam alanlarının inşa edilmemesi, çarpık kentleşme ve imar affı gibi uygulamalar bu tahribatların temel sebeplerindendir. Diğer taraftan da; depremin sonuçlarını önlemek için hiçbir tedbir almayan, alamayan bu çürümüş ve köhne iktidarın; başta kadınlar olmak üzere toplumun ihtiyaçlarına cevap olmak yerine, daha ilk saatlerden itibaren, kendi bekasını korumak için yandaş medya aracılığıyla bir algı operasyonu yaratarak seferber olduğuna tanık olduk.

Devletin deprem karşısındaki bu çözümsüzlüğü, bir kez daha yerel yönetimlerin ve örgütlü toplumun önemini bize göstermiştir. Deprem karşısında, Her yerden kadınlar, gençler ve halklar; toplumsal örgütlenme ve dayanışmayı örerken, deprem bölgesini bir toplu katliama, bir toplu mezara çeviren iktidar, OHAL ilanıyla bu toplumsal dayanışmayı kırmaya ve suçlarını gizlemeye çalışmıştır. Yetmemiş, dayanışma merkezlerine kayyum atayarak dayanışmayı ve irademizi bir kez daha gasp etmiştir. Tıpkı, halkların iradesi kadın özgürlükçü HDP’li belediyelerin iktidar tarafından gasp edilmesi gibi… Depremde ailesini kaybetmiş çocukları savunmasız bırakarak militarist güçlerin, tarikatların, çetelerin istismarına açık bırakıyor. Fakat iyi bilinmelidir ki bizler; toplumun özgücüne ve yerellerin gücüne olan inancımızla; çürümüş ve hantallaşmış bu iktidarın, depremi bir fırsata ve toplum kırım aracına çevirmesine izin vermedik, vermeyeceğiz!

Diğer taraftan ise İranda başlayan ve bütün dünyaya yayılan bir isyana şahitlik ediyoruz. Kürt kadın Jîna Mahsa Aminî’yi katleden erkek egemen soykırımcı sisteme karşı, Kürt kadınların yükselttiği “Jin-Jiyan-Azadî” felsefesi; sadece Kürtlerin değil, tüm halkların ve tüm dünya kadınlarının da en büyük umudu oldu. Bu umut; kadın özgürlükçü bir yaşamı savunmanın ve direnmenin yolunu bir kez daha açtı, açıyor. Kadın özgürlük mücadelesine dönüşen bu isyan; faşist iktidarların, yarattığı enkazların ve kadına uygulanan her türlü şiddetin temelini sarsacak ve özgür bir toplumu yeniden inşa edecektir.

Erkek egemen soykırımcı zihniyet ve onun ete kemiğe bürünmüş hali ulus-devlet; devrimin kadın öncülerini özelikle hedefleyerek toplumsal direnişi kırmaya çalışıyor. Bu akıl, Paris’te Evîn Goyî’yi, Süleymaniye’de Nagihan Akarsel’i hain bir suikast ile katlederek, direnen Kürt kadınlar şahsında kadın özgürlük mücadelesini gerileteceğini düşünüyor. Oysaki yanılıyor! Çünkü hepimiz biliyoruz; ulus-devlet aklının, direnen kadınlarla karşılaşabilecek en küçük bir cesareti bile yoktur. 21. yüzyılda dünya kadın devrimine öncülük eden Kürt Kadın Hareketine ve onun özgürlük mücadelesine yönelik açılan bu topyekûn savaşa karşı kadınlar; dünyanın birçok yerinde kararlılıklarını ve öfkelerini ifade ettiler.

Faşist iktidarın; siyasi soykırım operasyonlarıyla çocuk, genç, yaşlı demeden kadınlara, Kürtlere, halklara, basın emekçilerine pervasızca saldırısı, aynı zamanda çaresizliğinin ve çöküşünün de göstergesidir. Çökmekte olan bu iktidar, TJA’yı illegalize ederek, yüzlerce kadını tutuklayarak ve cezalandırarak aslında faşizmin en büyük temsilcisi olmuştur. 8 Mart vesilesiyle bir kez daha, hasta tutsaklar başta olmak üzere; düşmanca politikalarla cezaevlerinde tutulan ve her türlü hukuksuzluğa rağmen içeride de dışarıda da direnmeye devam eden bütün direnişçi kadınları, o kapatılma mekanlarından çıkarana kadar mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz. Bu temelde de erkek-devletin bütün baskı ve yıldırma politikalarına karşı boyun eğmeyen ve direnişte ısrar eden; adalet nöbetiyle kadın direniş sembolü haline gelen Emine Şenyaşar annenin hakikat arayışını selamlıyoruz.

Kadın emeğinin inkârı ve sömürüsü üzerine inşa edilen kapitalist sistem, yoksulluğun esas sebebidir. Karşı karşıya olduğumuz bu kadın yoksulluğundan kurtuluşun yegâne yolu, yine örgütlü kadın mücadelesinin demokratik komünal ekonomiyi inşa edecek gücüdür. Kadın yoksulluğundan beslenen bu sömürü düzeni ise en çok kadını vurmaktadır. Tecavüz başta olmak üzere çocukların her türlü istismarı, kadına karşı şiddet, katliam ve emek sömürüsü arttıkça; bir bütünen toplum ve yaşam kırımdan geçirilmektedir. Her gün taciz ve tecavüze uğrayan ve katledilen kadın şahsında aslında hedef, bütün insanlıktır. Bu temelde de bir kez daha belirtiyoruz; Meryem Sevim, Emine Bulut, Bahar Hezer, Şule Çet, Fatma Altınmakas, Ceren Damar şahsında erkek-devlet işbirlikçiliğiyle katledilen bütün kadınlar mücadele gerekçemizdir!

Kadın kırımcı erkek egemen sistem, diğer taraftan da kirli ve sinsi politikalarla toplumsal dokuyu hedeflemektedir. Kadın varoluşuna karşı başlatılan özel savaş politikalarıyla, kadınlar iradesiz, özsavunmasız bırakılmak isteniyor. Ajanlaştirma, uyuşturucu ve fuhuş başta olmak üzere; bütün toplumsal dinamiklere özel savaş politikaları dayatılarak toplum, ahlaki çöküntüye uğratılmak isteniyor. Özel savaş politikalarına karşı bir kez daha belirtiyoruz; İpek Er, Firdevs Babat, Gülistan Doku şahsında genç Kürt kadınlara yönelik planlı ve sistematik saldırısına karşı; kadın bilinci uyandıkça ve kadınlar örgütlendikçe tecavüzcü, cinsiyetçi ve faşist erkek egemen sistem yenilecektir! Kadınların bu örgütlü gücünün, erkek egemen sistemin kâbusu olduğunun elbette farkındayız.

Erkek-devlet aklıyla oluşturulan sözleşmeler ve anayasalar; kadın özgürlüğünü sağlamadığı gibi toplumsal barışı da getirememektedir. İstanbul sözleşmesi başta olmak üzere; ulus-devlet rejimleri içinde hukuki kazanımlarımızın, iktidarların iki dudağı arasında olduğunu gördük, görüyoruz. Bu temelde de kadınlar olarak; adil, eşit ve özgür bir yaşam için, en geniş kadın ittifaklarını ve kadın dayanışmasını sağlayarak kadın iradesini güçlendirmeyi, tam da bugün bir sorumluluk olarak görüyoruz. Kadın bedenini hedefleyen tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi anayasalara karşı, kadın özgürlüğünü esas alan yeni bir toplumsal sözleşme ile “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü” bir toplum inşasının, 8 Mart’la yeni bir anlama kavuşacağına inanıyoruz.

2023 yılında 8 Mart’la birlikte, kadınların özgürlük mücadelesinin; faşist AKP-MHP iktidarını yıkacağına ve seçimin en büyük kazananı olacağına inancımız tamdır. Erkek egemenliğine karşı Kürt kadınların ilmek ilmek ördüğü eşbaşkanlık modeli ve kadın özgürlüğünü esas alan demokratik siyaset anlayışı, bu iktidarı bitirecektir. Kadınlar; Maraş merkezli depremlerde enkazın altında kalan bu iktidara karşı, hep birlikte büyük bir zaferle yeni bir yaşamı yeniden inşa edecektir.

Bugün gelinen aşamada, en eski sömürgenin başkaldırısı; bütün dünyada bir devrime dönüşmüştür. Özgür bir yaşam ve özgür bir dünya için, bu devrimin bilimi olarak Nagihan’ın temsil ettiği Jineolojî temelinde gelişen kadın özgürlük mücadelesi, kadınlarla birlikte bütün toplumu da özgürleştirecektir. kadın direniş kültüründen devraldığımız mirasla, bulunduğumuz her alanda ve an’da, “Jin, Jiyan Azadî” felsefesi temelinde mücadelemizi büyütme sözü veriyoruz. Ayrıca on binlerce insanın hayatını kaybettiği ve milyonlarca insanın büyük bir travma yaşadığı bu deprem sürecinde, başımıza gelmiş en büyük felaket olan “tek adam” rejimine ve enkaz altında kalan faşist-cinsiyetçi iktidara karşı, kadın öncülüğünde toplumsal dayanışmayı büyütüyor ve dünya kadınlarının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 8 Mart’ı kutluyoruz!