Dengbejlik geleneğini yaşatmaya çalışan grubun üyeleri yaptıkları müziğe dair, “Biz Lawje olarak üç arkadaş, bu stranlara biraz daha modern bir ruh katarak veya aranjesine farklı bir altyapı vererek yeniden sunuyoruz. Ve bunu yaparken tabii ki bu değerlerden, dengbejlerin söylediği kıvamdan uzaklaşmadan işliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Yeni yılın ilk eserini yayımlayan LaWje ile bu vesileyle dünlerini, bugünlerini ve yarınlara dair planlarını konuştuk.
Bize LaWje’den bahsedebilir misiniz? LaWje’nin anlamı nereden geliyor ve nasıl oluştu?
Ali İmran Erin: Ali, Serhat ve ben Hakkari’den çocukluk arkadaşıyız. Çocukluğumuzdan beri yapılan bir müzik geçmişi var. Hakkari’deki arkadaşlarımızın yaptığı derlemelerle birlikte geleneksel Hakkari müziği ile tanışmaya başladık. Zaman zaman onların yaptıkları derlemelere eşlik etmeye başladık. Bununla birlikte Hakkari geleneksel müziğiyle ilgili bir farkındalık oluştu bizde.
LaWje de Hakkari’deki geleneksel müzikle ilgili formlardan biri. Bir diğer anlamı ise stran ve şarkıyla eş anlamda kullanılmasıdır. Hem müzikal bir tınısı olduğu için, hem de yaptığımız işle ilişkili olduğu için LaWje ismini tercih ettik. LaWje hem şarkı anlamına geliyor, hem de odaklandığımız müzik formlarından biri. LaWje, lawjedir. Aynı zamanda klam, stran, şarkı ve türküdür de.
LaWje nasıl bir müzik yapıyor? Hakkari halkı ve kültürüyle nasıl pekiştiğini, dengbejlerle olan etkileşimini anlatabilir misiniz?
Ali Tekbaş: LaWje’ye geleneksel Hakkari müziği diyebiliriz. Hakkari’deki stran ve klamları yaşatan, Hakkari melodileri, ezgileri ve kültürüyle bütünleşmiş bir grubuz. LaWje’nin temel olarak referansı, tüm bu mirası geçmişten günümüze taşıyan dengbejlerdir. Bizler de bu kültür ve geleneği yaşatmaya çalışan bir grubuz. Ürettiklerimizi bu temelden alıyoruz ama biz LaWje olarak üç arkadaş, bu stranlara biraz daha modern bir ruh katarak veya aranjesine farklı bir altyapı vererek yeniden sunuyoruz. Ve bunu yaparken tabii ki bu değerlerden, dengbejlerin söylediği kıvamdan uzaklaşmadan işliyoruz. Halen de buralarda derleme çalışmaları yapan, ileriye dönük daha çok klam, şarkı ve stranın yapılacağı bir hazırlık var.
Bununla beraber bir tek Hakkari müziği yapmıyoruz. Hakkari bölgesi, Botan, Serhad bölgeleri gibi birçok bölgeden alınan çalışmaları da icra etmeye çalışıyoruz. Ayrıca Kürt müziği yapan bir grup olarak da biliniyoruz. LaWje, geleneksel Hakkari müziği ile tanındı ama şu an biraz daha çerçeveyi genişleten bir grup olarak yoluna devam ediyor diyebilirim.
“İnsanlar müziğimizle Hakkari’yi görmüş oluyor”
İlk albümümüzde Hakkari ve çevresindeki illerden ya da yaşayan halklardan stranlar derleyip icra etmeye çalıştık dinleyicilere. Şimdi ise zaman geçtikçe, Güney’de veya Batı’da yaşayan Kürt müzisyenler veya Kürt dengbejler, stranbejlerle aranje yaparak ve düzenleyerek yeni bir çalışma icra ediyoruz. İnsanlar yaptığımız bu çalışmaları duyunca Hakkari müziğine ilgi duyuyor, burayı da görmüş ve dinlemiş oluyor. LaWje’den hep Hakkari müzikleri duymak isteniyor ama LaWje aslında yalnızca Hakkari’den beslenip, üreten bir grup değil. İleride çok farklı yerlerden çalışmalar alıp mutfağında pişirecek ve sunacaktır da.
“Dengbejlerden aldığımız klamları kendi belleğimizden geçirip duyurmaya çalışıyoruz”
Serhat Bostancı: LaWje Hakkari merkezden yola çıkarak etrafını dolaşıp, temelde Kürt müziği nedir, Kürt müziğine nasıl ulaşılır mantığını benimsemiştir aslında. Bunlara erişmenin yolu olarak da ilk yaşadığı, büyüdüğü coğrafyadan başlayıp müzikle iç içe geçmiştir. Müziğe baktığınız zaman da bunların en etkin taşıyıcıları dengbejlerdir. Dolayısıyla dengbejler bu temelin olmazsa olmazları oluyor ve kaynak kişiye erişmek gerekiyor bu durumda da. Dengbejler, kendi geçmişlerinden duydukları klamları günümüze ulaştırdılar.
Zaten dengbejler bir yerde sözlü tarih icracılarıdır. LaWje olarak biz de dengbejlerden aldığımız klamları kendi belleğimizden geçirip duyurmaya çalışıyoruz. Temelde bu işin kaynağı dengbejler olduğu için sürekli etkileşim halindeyiz onlarla. Geçmişten ne aldılarsa biz de yarına taşımaya çalışacağız. Herkes kendi filtresinden geçirdiği için belli başlı yumuşamalara ya da sertliklere neden olabiliyor. Biz LaWje olarak, çok fazla müdahale etmeden müzikal eklentilerle deforme etmeden harmanlamaya çalışıyoruz bu alıntıları. Özellikle bu konuda çok hassasız.
A.İ.E: Aynı çağda yaşadığımız dinleyicilerle, dengbejler aracılığıyla bir köprü kurmaya çalışıyoruz. Köprüyü kurarken de dengbejleri işin dışında tutmadan, dengbejlerin de keyifle dinlemelerini isteyerek yapıyoruz. ‘Bu stran bu şekilde yapılmaz’ demelerini istemiyoruz hiçbir zaman. Dengbejlerle olan etkileşim hem bu anlamda çok kıymetli hem de bizim ilham noktamız.
Kürtçe ve Süryanicenin doğu lehçesinden de stranlarınız mevcut. Örneğin ‘Nirecot’, hayvanların daha verimli çalışması için Süyanicenin doğu lehçesi ve Kürtçe seslendirilen bir stran. LaWje’nin Asuriler ve Kürtlerle sosyo-kültürel, etnik anlamda nasıl pekiştiği ve harmanlandığından bahsedebilir misiniz?
A.İ.E: Nasturilerin geçmişte Hakkari’de hem dini hem de yönetim merkezleri vardı. 1924-25 yıllarına kadar çok yoğun bir nüfusları da mevcuttu. Nasturiler ve Kürtlerin çok yoğun bir iletişimleri var, komşular, birlikte yaşıyorlar ve zaman geçiriyorlar. Nirecot da bizim üzerine özellikle bastığımız bir nokta. ‘Nirecot’, Süryanicenin doğu lehçesi ve Kürtçe bir iş şarkısı, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; demek ki bu insanlar beraber çalışmışlar. Örneğin Hakkari’deki Pinyanişi’lerde çok ciddi bir etkileşim görüyoruz.
Asuri dengbejlerini dinlerken veya günümüz düğünlerini izlerken bir Hakkari düğünü izliyormuşuz gibi bir hissiyata kapılıyoruz. Şarkılarını dinlerken çok yakın melodiler duyuyoruz, bu da çok ciddi köklü bir ortak yaşamın olduğunu gösteriyor bize. Bu zenginliğin ve etkileşimin ön plana çıkarılması lazım, biz de Hakkari’den yola çıkan bir grup olarak bunu görmezden gelemezdik. İleriye dönük üzerinde çalıştığımız projelerimiz de var bu kapsamda. Ayrıca Asurilerle iletişim ve etkileşim halinde olmayı, birlikte çalışabilmeyi de can-ı gönülden istiyoruz.
“Bize yabancı olan o dili anlamak istedik”
A.T: Hakkari merkezde yaşayan Sami Çetin isimli bir amca ile bir araya geldiğimizde bir kıvılcım, merak oluştu bizde. Babasının, çalışırken ve düğünlerde Kürtler ve Asurilerin hep beraber şarkılar söylediklerini ve bir arada yaşadıklarını anlattı bize. Nirecot’u da Sami amcadan aldık.
Muhtemelen 200 yıl önce söylenmiş bir şarkı, sonrasında da bu dil ve şarkının böyle kalıp kalmadığını merak ettik. Bize yabancı olan o dili anlamak istedik. Şarkıda geçen Kürtçe kelimeleri anlarken Süryanicenin doğu lehçesinden birçok kelimeyi anlayamadık, ardından tarlada çalıştırılan öküzlere moral olması için söylenen Nirecot’un peşine düştük. Avusturya’dan Ninep arkadaşımızı bulduk, saatlerce çözümlemeye çalıştık Nirecot’u, deşifrasyonda bize yardımcı olanlardan biriydi kendisi.
Daha sonra Diyarbakır’da Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi’ne gittim, şarkıyı anlattım ve dinlettim fakat orda da anlayan kimse çıkmadı. Bize Hakkari’den göçenlerin çoğunun Irak sınırından geçtiklerini ve bu sebeple de o bölgeden birilerini bulmamızı söylediler. Ben aslen Irak Kürdüyüm, oradaki akrabalarımla irtibata geçtik ve Sersinge’de Hakkari’den göçmüş bir aileye ulaştık. Yanlarına gittim, bana tüm Hakkari köylerini anlattı, anlatırken sanki oradaymışım gibi hissetim çünkü aileleri de kendilerine hep böyle anlatmış nesiller boyunca. Şarkıyı duyunca çok duygulandı, beraber deşifre ettik.
Yani bir şarkı için neler yaptığımızı görüyorsunuz, yaptığımız işi her zaman sahiplendiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Bizim için kendi dilimiz, halkların dilleri çok önemlidir, Kürtçe şarkıların peşine düştüğümüz kadar, Hakkari’de konu komşu dediğimiz, tarlada birlikte şarkılarını söyleyip çalıştığımız, destek olduğumuz insanların şarkılarını anlayabilmek için de özverili bir şekilde çaba gösterdik.
Özellikle Nirecot ve Nimuke Cane’nin çok derin bir hikayesi var, Memyane de yine Kürtçe ve Süryanicenin doğu lehçesinde ortak söylenen şarkılardan biri. Biz çok etkilendik, araştırıp bilgi edinirken bayağı duygulanmıştık. Pinyanişi’ler aslında birer Asuri’dir bize göre, çünkü yaşantıları, kültürleri ve şarkı söyleme biçimleri birebir aynı. Bununla beraber yine derlediğimiz Kürtçe ve Süryanicenin doğu lehçesinden stranlarımız olacak.
Pandemi sürecinden sanatçılar da olumsuz manada etkilendi Peki pandemi süreci, LaWje’yi nasıl etkiledi?
A.İ.E: 11 Mart 2020’de, Türkiye’de ilk vakanın olduğu gün bizim Diyarbakır’da başlayan bir konser turumuz vardı, mecburen yarıda kesmek zorunda kaldık. O tarihten itibaren de tüm müzisyenlerde olduğu gibi seyirciyle bir etkileşimimiz olmadı. Pandeminin ilk sürecinde kendi aramızda ne yapabiliriz diye konuştuk, çünkü sosyal medyada da çok fazla online konserler yapılmaya başlandı.
Bu anlamda LaWje’yi nasıl konumlandırabiliriz diye tartıştık. Sonra Londra’da yayımlanan bir online konser ile ilk deneyimimiz başladı. Çevrimiçi söyleşilerimizin yanında, pandeminin başında yaptığımız konserle ilgili de ufak ufak kayıtlar yayımlamaya başladık. Bu paylaşımlar hem bize iyi geliyordu, hem de dinleyicilerimizin nasıl zor zamanlar yaşadığını bildiğimiz için iyi olabilecek bir şeyler yapmak için çalıştık.
Böylece yavaş yavaş kendi projelerimize odaklanmaya başladık, madem hayat küçüldü, biz de uzun zamandır ertelemek zorunda kaldığımız aranje ve arşiv çalışmalarımıza odaklanacağımız bir süreç başlatalım dedik. Bütün müzisyenler gibi biz de aynı şeyleri yaşadık. Pek iç açıcı bir süreç değildi maalesef ama olabildiğince motive olmaya çalıştık. Hem LaWje’ye hem de kişisel olarak bize iyi gelebilecek etkinliklere yoğunlaşmaya çalıştık.
S.B: 13 Ocak 2021’de online LaWje konseri yapmayı planlıyorduk, bütün hazırlıklarımızı da yapmıştık fakat ses ve görüntülerle ilgili birtakım teknik problemlerin çıkması sebebiyle konseri ertelemek zorunda kaldık. Belki Newroz’da yeniden planlanabilir.
LaWje ileride bir müzik okulu kurmayı düşünüyor mu?
A.T: Biz aslında işin eğitmenlik kısmında çok olamadık, çünkü biz başında derleme yapan bir gruptuk. Daha sonra Diyarbakır’da içinde bulunduğum Kent Konservatuarı’nda, çocuklara geleneksel müziklerle ilgili eğitim vermeye başladıktan sonra neden olmasın dedim. Türkiye’nin farklı yerlerinde çalışmalar yaparak bunu net bir şekilde görebildik. İmkanlar olursa evet mümkün olabilir müzik okulu.
LaWje’nin devamı gelir mi diye bir soru almıştık, çok haklı ve yerinde bir soru. Çünkü biz bunu yapamasak bile birilerinin çıkıp bunu devam ettirmesi gerektiğine inanıyoruz. LaWje bir enerjidir ama ileriki dönemlerde ne olur bilemiyoruz tabii ki. Kendi müzik okullarımızın olmasını, her birimizin bireysel bir öğrencisi olmasını ya da bu işe sevdalı insanların yanımızda olmasını çok isteriz.
Dengbejlik usta çırak ilişkisiyle bugünlere geldi, dengbej söyledi, birileri de ondan dinledi ve bugünlere getirdi. Bizim de müziğimizi birilerine miras olarak bırakıp, ileriki jenerasyonlara yetişmesi adına birilerinin devam ettirmesi gerekiyor. Biliyoruz ki, LaWje’nin kendi derlemelerini ve arşivlerini açabileceği, vokal ve ritim gibi teknikleri öğretebileceği bir okul olsa çok daha sağlıklı ve verimli olacaktır.
2021 yılındaki ilk çalışmanızı bugün yayımladınız, yeni lawjenizden bahsedebilir misiniz bize?
Ali Tekbaş: Planladığımız konserimizle ilgili epey ilgi gördük dinleyicilerimizden ve konserimizi gerçekleştiremediğimiz için hayli üzüldük. Biz de dedik ki madem konseri yapamadık, bu şarkımız için hazırlanmaya başlayalım. Pandeminin başladığı dönemlerde, bugün yayımlanan şarkımıza başlamıştık ve kayıtlarını hep uzaktan yaptık. Görüntülerini Hakkari, Şemdinli, Çukurca ve Yüksekova’dan topladığımız ve arkadaşlarımızdan da görüntüler alarak oluşturduğumuz bir klip yaptık. Klibimizi uzaktan kayıtlarla derleme yaparak toparladık ve bugün de yılbaşı hediyesi olarak dinleyicilerimizle paylaştık.
A.İ.E: Şarkının enerjisi çok yüksek, kendi kendini alıp götürdü diyebiliriz. Umarız dinleyiciler de bu enerjiyi hisseder.
A.T: Avusturya’da yaşayan Kürt müzisyen Sakina Teyna ile yaptık bu çalışmayı ve çok keyifli oldu. Sesiyle ve güler yüzüyle katılmış olması bizi de heyecanlandırdı. LaWje hep erkeklerin olduğu bir grup olarak biliniyor, aslında çoğu şarkımız kadın ağızlı şarkılar ama maalesef ki bir uyumsuzluk problemi yaşıyoruz. Kadın vokal veya bir arada söyleyebileceğimiz kadın arkadaşlar olabilir mi diye denedik fakat dinledikleri veya icra ettikleri müzikler bizden biraz uzak olduğu için o sesi ve rengi kendi tarzımızla bir araya getirip kaynaştırmak oldukça zor, Sakina bu sorunu çözdü.
Hollanda’dan Emrah Oğuztürk duduk ve zurna, İbrahim Odak elektro gitar, Duhok’tan Silêman Yunis düzele, Serkan Çabuk bas gitar ve Burhan Hasdemir da tef çalarak eşlik etti bize. Bize stüdyolarını açtılar, okumalarımızı aldık. Çok yorucu ve keyifli bir işti, her taraftan, her renkten insanlar emek verdi çalışmamıza. Yüksekova’da Erkan Çapraz ve Bülent Sarı’nın arşivinden, Hakkari’de Murat Adıyaman’ın çektiği görüntülerden seçerek derleme yaptık, Baran Bulut da görüntülerin montajlanması ve klibe dönüşmesinde emeği geçen arkadaşlardan biri. Her açıdan kolektif bir çalışma oldu.
S.B: Baktığınız zaman 7-8 aylık bir süreç ve emek var ama 3-4 dakikalık bir şarkı çıkıyor karşınıza. Kimilerince üç dakikalık değersiz bir şarkı gibi görülebilir fakat ardında çok büyük bir emek yatıyor. Bunun saha araştırması, kaydedilmesi, insanlara duyurulma aşamaları da dahil oldukça uzun bir işleyişi var. Dışarıdan üç kişi görünüyoruz belki ama ismini söylemediğimiz, emeği geçen bir sürü insan var, biz yalnızca LaWje’nin görünen ve ileten tarafıyız. LaWje divanında emek veren bir sürü insan var.
A.İ.E: LaWje’den herkese selam olsun.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
A.T: Hakkari çok derin ve zengin bir kültüre sahip bir yer. LaWje olarak bunu bir şekilde kazarak, inceleyerek ve araştırarak ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de Hakkari’de iz bırakmış halkları da gördükçe, anladıkça ve bildikçe bu kültüre daha çok sahip çıkma, icara etme isteği, heyecanı ve mutluluğuyla doluyoruz. Umarız böyle de devam eder.