HDP Yerel Yönetimler Kurulu’nun düzenlediği eş başkanlarla online toplantıda konuşan HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, 8 Şubat’ta yeni kampanya başlatacaklarını duyurdu. HDP’nin başlatacağı kampanyada ana konular tecrit, açlık grevleri, AİHM ve Kobanê davası olacak.

HDP Yerel Yönetimler Kurulu, belediye eş başkanlarıyla online toplantıda bir araya geldi. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında yapılan toplantıda siyasal süreç, yerel yönetimlerin rolü ile sürece katılımı ve planlama gündemleri hakkında değerlendirmelerde bulunuldu. HDP basın bürosu tarafından paylaşılan bilgilendirme notunda HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Sancar’ın açıklamalarına yer verildi.

Toplantının açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, pandemiden kaynaklı yüz yüze toplantı yapma imkânı olmadığına dikkat çekerek, “Bundan sonraki dönemlerde de belli aralıklarla bir araya gelmeyi planlayacağız. Yüz yüze de ilk fırsatta inşallah toplanacağız” dedi.

KAYYIM REJİMİ

Kayyım rejiminin 2016 yılında başladığını hatırlatan Sancar, “15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL ilan edildi ve onunla birlikte yeni bir döneme geçildi. Bu, başlı başına yeni bir dönem değildi, başlangıcı aslında 7 Haziran 2015’te yatıyordu. 7 Haziran 2015’te bizlerin elde ettiği seçim başarısı ve AKP’nin yenilgisi yeni saldırıları gerekli kıldı iktidar odakları açısından. 20 Temmuz’dan itibaren yeni bir aşamaya geçtik ama ondan önce 7 Haziran- 1 Kasım arası var. 7 Haziran seçimlerinin fiilen geçersiz kılınması bir tür siyasi darbeler zincirinin başladığının haberini veriyordu” dedi.

7 HAZİRAN SONRASI SİYASİ DARBE PLANLANDI

7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihlerinde siyasi bir darbe planlandığını kaydeden Sancar, “Bunu her türlü kirli yöntemle hayata geçirmenin zeminleri oluşturuldu ve 1 Kasım’da o şartlarda seçime gidildi. Elde ettiği şaibeli seçim başarısına rağmen hedeflerine tam olarak ulaşmayı başaramadı iktidar. Çünkü karşısında mücadele eden, direnen HDP ve Kürt halkı vardı, birlikte mücadele ettiğimiz diğer halklar ve yapılar vardı. Ama 15 Temmuz darbe girişimi kendilerinin de söylediği ‘Allah’ın lütfu’ olarak değerlendirildi.20 Temmuz’da OHAL ilan edildi ve kısa süre sonra 4 Kasım darbesi gerçekleştirildi ve kayyım politikaları hayata geçirildi” diye konuştu.

‘HAKLI OLDUĞUMUZ ORTAYA ÇIKTI’

“Kayyım uygulamasını iyi bilmek lazım” diyen Sancar, şöyle devam etti: “Hem Türkiye tarihinde hem Kürt halkının karşılaştığı uygulamalar bağlamında çok özel bir yeri olduğunu belirtmek lazım. İktidarın basit bir sindirme operasyonun ötesinde bir anlam içeriyor. Yeni rejimi hem Kürt halkına hem Türkiye toplumunun tümüne dayatmanın yöntemi olduğunu şimdi herkes daha iyi görüyor. Bunu biz en başta söylemiştik, kayyım rejimi yeni bir rejimin inşasının en kritik yöntemi ve can alıcı uygulamasıdır demiştik. Zaman içinde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Keşke bu öngörümüz haklı çıkmasıydı.

İTAAT VE TESLİMİYETE MECBUR ETMEK

Nedir rejimin amacı, tek adam yönetimini inşa etmek, Kürt halkının statü ve hak kazanma ihtimalini bütünüyle bastırmak, tam bir itaat ve teslimiyete mecbur etmek. Kürt halkını itaat ve teslimiyete mecbur etmenin en önemli araçlarından biri de bezdirmek ve iradesini kırmak, siyaseten umudunu kesmeye yöneltmek. Bütün bunlar zaman içinde daha da olgunlaştırıldı. İlk dönem sonrasında kayyım uygulaması yerleşik bir politika haline getirildi ki 2019 seçimlerinden önce de bunun işaretlerini vermişlerdi ve sonra gereğini yaptılar. Bu politikaların anlamını kavrarsak karşı mücadele yollarını çok daha sağlam geliştirebiliriz. Kayyım politikası Kürt halkının iradesini tanımamaktır, gasp etmektir. Milyonlarca insanı temsiliyetsiz bırakmaktır. Kürt halkını itaate ve teslimiyete zorlamanın siyasal ve psikolojik zeminini hazırlamaktır.

PSİKOLOJİK HEDEFLER

Bazen şöyle bir soru ile karşılaşıyoruz; her seferinde belediyeler gasp edilecek seçimlerin ne anlamı katıyor, biz niye seçimlere giriyoruz. Bu soru, işte iktidarın operasyonlarla ulaşmaya çalıştığı psikolojik hedeflerden birini bize açık şekilde gösteriyor. O konuda bir uyarı veriyor. Kürt halkının karşılaştığı zorluklar, baskılar ve zulüm yeni değildir. Pek çok farklı yöntemle yüzyıldır uygulanıyor. Bu da yeni bir aşamaydı, özellikle Kürt halkının kontrolünde kendi iradesiyle seçtiği belediyelerin iktidarın denetiminde varlık bulamayacağı görüşünü yerleştirmekti.

MEŞRU VE SEÇİLMİŞ SİZLERSİNİZ

Bu amaca karşı yapacağımız şey şudur. Her şart altında demokratik siyasete sarılmak, halkımızın iradesine sahip çıkmasını aynı zamanda onuruna sahip çıkmasını anlamak ve bu şekilde anlatmak. Belki bugün belediye başkanlığı görevi elimizden alınmıştır, fiilen yapamıyoruz ama hala bir sonraki aşamaya geçebilmiş değil iktidar. Uygulama belediye başkanlarının açığa alma şeklinde yapılıyor. Şu anda resmen seçilmiş belediye başkanları sizlersiniz, bu gerçeği aklımızdan çıkarmayalım. Evet açığa alındınız, kayyım belediyenin başına geçirildi, evet siz belediye başkanları olarak bu yetkileri kullanmıyorsunuz; ama hukuken de seçilmiş belediye başkanısınız. Halkın gözünde bu iradeyi temsil eden asıl sizlersiniz.

ETKİLİ POLİTİKALAR GELİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Bu çerçevede baktığımızda bize düşen nedir? Kayyım uygulamasını geçersiz kılacak mücadele yöntemleri nelerdir, bunları nasıl hayata geçirebiliriz soruları başından beri önümüzde duruyor. Yeterli olduğumuz, yetersiz kaldığımız yerler var. Sonuç aldığımız, alamadığımız politikalar var; ama şunun altını mutlaka çizelim; kayyım uygulamasını biz de halkımız da kabul etmiyoruz. Çok uzun bir geçmişi yok, Kürt halkının siyasi mücadele tarihine ve buna yönelik saldırılara bakarsanız yüzyıllık bir tarih içinde bu uygulama henüz 4-5 yılı kapsıyor. 4-5 yılda bu konuda etkili bir karşı politikayı gerçekleştirmemiş olmayı büyük bir karamsarlık sebebi saymamak lazım. Bu konuda tecrübelerimizle birlikte çalışma deneyimimizle etkili politikalar geliştirmeye devam edeceğiz.

YENİDEN KAZANMANIN YOLLARINI BİLİYORUZ

HDP olarak önümüze koyduğumuz asıl hedef partiyi Türkiye’nin bütününde etkili olacak bir noktaya taşımaktır. Yani partini daha da büyümesini sağlamaktır. Yerel yönetimlerde şu aşamada, iktidar bloku tarafından gasp edilen belediyelerimizin yeniden nasıl kazanılacağını biz biliyoruz. Bu çalışmalar sürecek. Fakat bu iktidarı değiştirmek için, zihniyetini değiştirmek için daha da büyümek zorundayız. Hem Kürdistan’da hem Türkiye'nin diğer bölgelerinde daha etkili siyasal aktör haline gelmek için çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz.

TÜRKİYE’NİN VAZGEÇİLMEZ AKTÖRÜYÜZ

Böyle de yapıyoruz aslında. Yani HDP’yi Türkiye’yi yönetecek bir güç, yönetim dengelerini etkileyecek bir güç haline taşımamız gerekiyor. Bunun çeşitli formülleri olabilir, illa bir ittifaka dahil olarak gerçekleşecek diye bir şey yok. Tam tersine başka yöntemlerle de Türkiye'de yönetim formüllerinin vazgeçilmez aktörü olarak ortaya çıkmamız ve kendimizi bu şekilde yerleştirmemiz, konumlandırmamız gerekiyor. İşte ancak o zaman hem yerel yönetimlerde hem Türkiye’deki bütün sorun alanlarıyla ilgili politikalarda etkili oluruz.

HDP İLE BAŞ EDEMİYORLAR

Biliyorsunuz çok önemli bir saldırı var bize karşı. Bu saldırı çeşitli formüllerle genişletilmek isteniyor. Mesela partinin kapatılması gündeme geliyor, bunun amacı partiyi sindirmektir. Başta Kürt halkı olmak üzere bütün çevreleri bezdirmektir, politikadan demokratik siyasetten soğutmaktır. HDP’nin bir çare olamayacağı psikolojisini yerleştirmektir. Aslında bu iktidar bloku açısından bir çaresizliğin itirafıdır. İktidar bloku ne yaparsa yapsın HDP’yi politik olarak etkisiz kılamıyor. Politik olarak HDP ile baş edemeyince de yeni oyunlar, yeni yollar açmaya çalışıyor. Ama bunlar nafile.

YOLUMUZA KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİZ

Aranızda daha önceki partilerimizde çalışan arkadaşlarımız da vardır, Ahmet (Türk) abi olsaydı onun deneyimlerini dinlerdik, daha önce partiler de kapatıldı ama bu siyasi hareket ve gelenek yoluna devam etti. Parti kapatmaya fazla kulak asmayınız. Buna karşı siyasi çarelerimiz vardır. Arkamızda güçlü bir birikim ve güçlü bir tecrübe bulunuyor. Bundan yararlanarak yolumuza daha da büyüyerek devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

KOBANÊ DAVASINDA İKTİDARI YARGILAYACAĞIZ

Kobanê davası diye bilinen yeni bir dava açtılar. 6-8 Ekim olaylarının faturasını partimize ve yoldaşlarımıza kesmek istiyorlar. Bu siyasete, bu geleneğe katkı sunmuş bütün değerli arkadaşlarımıza yönelik bir operasyondur. Bunu da boşa çıkaracağız. 26 Nisan’da ilk duruşması yapılacak olan bu davada da bizler hem iktidarın 6-8 Ekim politikalarını açığa çıkaracağız hem de orada sorumluluklarından dolayı bizzat iktidarın kendisini tarih önünde yargılayacağız. O mahkeme salonlarında yargılayacağız. Bize sanık sandalyesini işaret eden iktidara tamda o sandalyeden birer tarih yargıcı olarak halkın vicdanında mahkûm olduklarını göstereceğiz.

HDP VAR OLDUKÇA İKTİDAR TUTUNAMIYOR

Benzer davaları geçmişte de gördük. İktidarın kaybettiği gerçeğinden, çaresiz saldırılarından başka bir anlam ifade etmiyor bu hamleler. Bu iktidarın çökmesine, erimesine ya da sonunun yaklaşmasına en büyük katkıyı HDP yapıyor. HDP var oldukça, bu yolda kararlı bir şekilde devam ettikçe iktidar ne yaparsa yapsın tutunamıyor. Daha önceki dönemlerde iktidarların çöküşünün en önemli nedeninin Kürt Sorununda şiddete dayalı inkarcı tutumları olduklarını biliyoruz. İktidar da buna tutunmuştur ve 2015'ten beri sürekli kaybetmektedir. Kendilerini çok güçlü sandıkları yerde, güçleneceklerine inanarak yaptıkları değişikliklere rağmen kaybettiler. Kaybettiren en önemli güç de bizleriz, sizlersiniz, halkımız, Türkiye halklarıdır. HDP etrafında toplanan iradedir. Onlara nasıl kaybettirdiğimizi gösterdik. 2019’dan itibaren kaybettiklerinin tescilini kendileri de gördüler. Bize düşen kararlı bir şekilde yolumuza devam etmektir.

8 ŞUBAT’TA YENİ MÜCADELE PROGRAMI

Önümüzdeki sürece ilişkin bir mücadele süreci programı hazırlanıyor. 8 Şubat’ta yeni bir mücadele programı ilan edeceğiz. Haklılığımız sürekli çeşitli alanlarda tescil edilmektedir. Bunların son örneği AİHM’in Demirtaş şahsında aldığı kararıdır, iktidar bunu uygulamayacağını belirtiyor ama bizler bu kararın gereğinin yerine gelmesi için hem içeride hem uluslararası alanda çeşitli faaliyetler yürüteceğiz. Kampanyamız var bunları genişleteceğiz. Geçen hafta hem Fransa hem Almanya büyükelçileri ile görüşmeler yaptık. Dün AB Türkiye Delegasyonu Başkanı bir heyetle partimizi ziyaret etti. Bir önceki gün Avrupa Parlamentosunda büyük bir çoğunlukla bizim haklılığımızı teyit eden çok önemli bir karar çıktı. İçeride mücadelemizi yoğunlaştırıyor, dışarıda diplomatik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Başaracağımızı biliyoruz, bu zorlu yolda kazanacağız. Türkiye’ye Demokratik Cumhuriyetin gelmesi için yolumuza devam edeceğiz. Bunların gerçekleşmesi için hepimizin kararlılıkla yola devam etmesi gerekiyor.”

BULDAN: DEMOKRATİK SİYASET SALDIRI ALTINDA

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise, demokratik siyasete yönelik kapsamlı bir saldırı olduğuna dikkati çekti. Buldan, “Aynı zamanda Kürtlerin her yerde varlığına, yaşam alanlarına çok kapsamlı bir saldırı var. Bunu Güney Kürdistan’dan, Rojava’dan, Türkiye’de siyaset kanallarının daraltılmasından ve HDP’ye yapılan saldırılardan görüyoruz. Evet demokratik siyasete yönelik bir saldırı var ve bu demokratik siyaset içerisinde sadece HDP ve Kürtlerin saldırı altında olduğunu söylemek az olur. Demokratik siyasetin bütün kanallarına Türkiye’de barışı, demokrasiyi savunanlara ve bir bütün olarak muhalefete saldırıların olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü AKP-MHP iktidarı kendini ayakta tutmanın yol ve yöntemlerini bize saldırarak bulmaya çalışıyor” ifadelerinde bulundu.

KAYYIM ATAMALARI HDP İLE SINIRLI KALMAYACAK

HDP’li belediye eş başkanlarının seçildiği günden beri kayyım tehdidi ile karşı karşıya kaldığına dikkati çeken Buldan, şunları söyledi: “Kayyım meselesinin, pandemide fırsata çevrilen bu anlayışın devam ettiğini ve farklı kesimlere yöneleceğini söyledik ve bu konuda haklılığımız tescillenmiş durumda. Kayyım HDP’li belediyelere başlarda atandı, öncelikle HDP’li belediyeler hedef seçildi. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne kayyım atanması, yine CHP’li bazı belediyeler üzerinden kayyım atanması söylenti olsa da önümüzdeki süreçte Türkiye’nin her yerine, demokratik kitle örgütlerine sirayet edeceğini gösteriyor. Biz bunu daha önceden söylemiştik ve bugün haklı bir noktada olduğumuzu görüyoruz. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne kayyım atanması, CHP’li belediyelere bir operasyon yapılacağının söylenti olarak yaygın şekilde ifade edilmesi bu işin sadece HDP ile sınırlı kalmayacağını gösteriyor. Meclis'te bazı düzenlemeler de yapıldı. Meclis'te çıkan bazı yasalarla STK’lerle yakın zamanda ve istedikleri zaman iktidarın kendisiyle aynı görüşte olmayan her kuruma, oluşuma, partiye ya da örgüte kayyım atanmasının önünün açıldığını biliyoruz.

HALKIN GÖZÜ BELEDİYE EŞ BAŞKANLARIMIZDA

Özellikle belediye eş başkanlarımızın yerellerde yaptığı çalışmaların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü halk ile birebir, halkın sorunlarını dinleyen, halkın sorunlarına çare bulmaya çalışan insan kimdir, elbette ki belediye eş başkanlarımızdır. Yani milletvekillerimizden, MYK ve PM’mizden belki Eş Genel Başkanlardan daha çok halkın sorunlarıyla temas eden, halka dokunan halkın bütün sıkıntılarını gözlemleyen, onlarla birlikte olmaya çalışanlarlar belediye eşbaşkanlarımızdır. Halk, gözünü belediye eşbaşkanlarımızın yaptığı ya da yapacağı çalışmalara dikmiş durumda. Her yaptığımız çalışmanın, halkın gözünde faturası belediye eşbaşkanlarına çıkıyor. O yüzden sizlerin mahallelerde, sokaklarda, evlerde insanlarla yüz yüze yaptığı yapacağı çalışmaların çok kıymetli çalışmalar olduğunu özellikle bilmenizi istiyorum.

CHP'li Başkan istifa etti: 'Erdoğan'ın emrinde devam edeceğim' CHP'li Başkan istifa etti: 'Erdoğan'ın emrinde devam edeceğim'

SEÇİMLERDE BÜYÜK BAŞARI ELDE ETTİK

Son yerel seçimlerde her türlü hileye, engellemeye, her türlü baskıya rağmen HDP olarak büyük bir başarı elde ettik. Seçimlerde önümüze çok büyük engeller koydular. Belediye kazanmak için kayyım sistemini tekrar gündeme getirdiler. Kayyımları aday yapacak kadar aciz duruma düştüler. Bunların yanında birçok yerde asker sevkiyatı ile oy taşıma gündeme gelmiş olsa bile halkımızın ağırlıklı olarak HDP’ye gönül verdiğini ve oy verdiğini biz bu seçimlerde bir kez daha gördük. Aslında engelleme, baskı olmasaydı demokratik bir seçim olsaydı aldığımız belediye sayısını 2-3 katlama şansımız vardı. Çünkü halkımız her şart ve koşulda HDP’nin yanında olduğunu her zaman ortaya koymuştur.

KÜRTLERE SALDIRI

Saldırılar çok yoğun ve kapsamlı. Özellikle, Kürtlerin yaşam alanlarına saldırıların çok kapsamlı olduğunu başında söyledik. Bu mesele özellikle Kürt halkının tasfiyesini gündeme getiren bir meseledir. Rojava’ya yönelik bir saldırı hazırlığı olduğunu söylüyoruz. Bu risk ve tehlikenin hala var olduğunu hepimiz çok iyi bilmeliyiz ki buna göre de hareket etmeliyiz. Şu an ABD’de yapılan seçimlerden dolayı bir dinginlik var, konu çok fazla gündemde değil ama iki gün önce Biden’ın göreve başlamasıyla birlikte Ortadoğu’da denklemin yeniden kurulması için herkesin kozunu ortaya koyacağı bir sürecin tekrar başlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Yani Rojava’da tehlike her zamanki gibi vardır ama bizim şu kararlılıkla meseleye bakmamız gerekiyor. Her saldırı arasında ortak tavır ve söz birliğine ihtiyaç var. Güney’de özellikle Şengal üzerinde olası bir saldırıyı da her zaman için gündemimizde tutmamız gerekiyor. Özellikle KDP üzerinden yeni yeni saldırılara Türkiye’nin önayak olduğu, Hulusi Akar'ın ziyaretiyle bunun tekrar gündeme alındığını okuyabiliyoruz. Şengal başta olmak üzere bazı alanlara saldırıların gündemde olduğunu ifade etmek isterim.

TECRİDİN KIRILMASINI GÜNDEME ALMALIYIZ

Saldırı bütün boyutuyla devam ediyor. HDP’nin kapatılma meselesi gündemde. Ben de dahil 9 milletvekilinin fezlekesi her an gündeme gelebilir. Kobanî davası Nisan ayının sonunda başlayacak. AİHM kararı çok önemli bir karar, bunların yanında bir tecrit meselesi var. Hala İmralı Cezaevi’nde uzun süredir devam eden bir tecrit var. Gündemimizde olan ancak bir türlü çözüm bulamadığımız bu sorunla ilgili cezaevlerinde açlık grevi var. Şu an itibariyle her ne kadar süreli ve dönüşümlü olsa bile yakın bir zaman içinde çözüm bulunmaz, tecrit kırılmaz ve talepler yerine getirilmezse- ki bu talepler içerisinde öncelikli olarak tecrit var, Kürdistan'a yönelik saldırılar var, cezaevlerindeki hak ihlalleri var-açlık grevi meselesi farklı bir boyuta evrilebilir. Bu da daha fazla zorluk ve sıkıntılara neden olur. Arkadaşlarımızın hayati meselesi gündeme gelir. Biz bu mesele başka bir evreye dönüşmeden tecridin kırılması, Sayın Öcalan ile avukat ve aile görüşlerinin yapılması ve saldırıların durması için kapsamlı olarak bu meseleyi gündemimize almak durumundayız.

YENİ BİR KAMPANYA BAŞLATIYORUZ

8 Şubat’ta yeni bir kampanyayı gündemimize alıyoruz. Haziran ayına kadar sürecek olan 4-5 aylık bir kampanyadan bahsediyoruz. Bu kampanyanın 4 ana konusu tecrit, açlık grevleri, Kobanê davası ve AİHM kararıdır. Bütün bunların hem Kürtlerin hem de demokrasi güçlerinin gündeminde olması önemlidir. Bütün bu meseleler sadece Kürtleri ilgilendiren meseleler değil. Bir bütün olarak Türkiye’yi ilgilendiren meselelerdir. O yüzden her kesimi, genişleye bildiğimiz kadar bizim dışımızdaki insanları katabildiğimiz oranda başarılı olabileceğimizi düşünüyoruz. Sadece bizimle sınırlı kalmayan bir süreci başlatacağız. Yanımıza demokrasi güçleri başta olmak üzere siyasi partileri, STK’leri, demokratik kesimleri alabileceğimiz bir süreci başlatacağız. Her kentin kendi özgününde yanına alabileceği mutlaka farklı kesimler vardır. Bu süreci birlikte ortaklaştırıp eylem ve etkinlikleri birlikte yapıp sonuç alıcı bir şekilde tamamlayacağımıza inanıyoruz.

KAZANACAĞIMIZDAN HİÇ ŞÜPHEMİZ YOK

Bu konuda sizlerin de üzerine çok büyük sorumluluklar ve işler düşmektedir. Halkla daha çok bir araya gelen iç içe olan sizlersiniz. Bu kampanyada da halkımızı birebir motive edecek olan, il ve ilçe örgütlerimizle birlikte eylemsellik içine sokacak olan yine sizler olacaksınız. Bütün arkadaşlara yürekten başarılar diliyorum. Kazanacağımızdan hiçbir şüphemiz yok. Yeter ki moralli olalım, yeter ki kararlı olalım. Her şeye rağmen ayakta olduğumuzu asla diz çökmediğimizi göstermek durumundayız. Parti kapatma meselesi ve fezleke konusu hiçbir şekilde bizlerin gündeminde olmaması gereken bir konudur. Gündemimiz cezaevleri, açlık grevleri, Selahattin Demirtaş şahsında AİHM kararlarının uygulanması meselesidir. Ve Kobanî davasında geldiğinde dik duruşumuzu tarih önünde mahkemelerde sistemi, hükümeti, AKP’yi, MHP’yi yargılama meselesidir.

KURAKLIK

Sizleri bekleyen bir diğer önemli konu kuraklık meselesidir. Çok fazla yağmurun yağmaması halkın,çiftçinin, esnafın gündeminde olacak bir mesele olacaktır önümüzdeki günlerde. Buna da hazırlık yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Aş, iş, yoksulluk, sefalet meselesi daha yoğun bir şekilde halkımızın gündeminde olan meselelerdir. Kuraklık Nisan ve Mayıs ayı itibariyle halkın gündeminde daha çok olacaktır. Bu meselelerle ilgili komisyonlarımız çalışmalar yapıyor. Bütün Komisyonlarda görev yapan arkadaşlarımız kampanya süreci başlatacak. 2 gün önce Diyarbakır'da iş ve aş meselesi üzerinden bir kampanya başlatıldı. Bu Kapsamda diğer kentlerde de buluşmalar yapılacak. Halkın sıkıntıları mutlaka dinlenecektir. Komisyonumuz bu mesele üzerinde kafa yorup çare üretmeye devam edecek.”