“Büyükelçiler krizi, halklarımızın çıkarına aykırıdır, mevcut krizleri örtme çabasıdır” başlıklı açıklama HDP Basın Bürosu tarafından paylaşıldı.
Buldan ve Sancar imzalı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda’nın Ankara büyükelçilerinin ‘istenmeyen adam’ ilan edilmeleri çağrısı, Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırmak, gereksiz çatışmalara ve ekonomik yıkıma sürüklemekten başka bir sonuç vermeyecektir” denildi.
'PARASI SÜREKLİ DEĞER KAYBEDEN BİR ÜLKENİN SON İHTİYACI OLAN ŞEY DÜŞMANLIKTIR'
Dış politikada yeni bir tutarsızlık halkası olan ve ülkelerin savaş halinde bile nadiren başvurdukları bir yöntemle ‘istenmeyen adam’ ilan etme girişiminin halkların çıkarına aykırı olduğuna dikkat çekilen açıklamada şunlar kaydedildi:
“10 büyükelçi içinde yer alan ABD, Kanada ve Yeni Zelanda dışındakilerle Türkiye, Avrupa Konseyi üyeliğini paylaşmaktadır ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne birlikte taraftır. Bu ülkelerin büyükelçilerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın serbest bırakılması kararlarına uyulması çağrısında bulunmaları nedeniyle bu muameleye maruz kalmaları akılla izah edilemez.
Bütün komşularıyla ihtilaf halinde, parası sürekli değer kaybeden, toplam dış borç stoku 400 milyar doları aşmış, kaynaklarının önemli bir bölümünü savaşa ve silahlanmaya ayıran bir ülkenin en son ihtiyacı olan şey yeni düşmanlıklardır.
'YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIK AYAKLAR ALTINDA'
Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ayaklar altındadır. Rejim siyasi rakiplerini rehin tutmakta ve Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tanımadığını açıkça ilan etmektedir. Böyle bir dönemde, Türkiye yargısını bağlayan uluslararası mahkeme kararlarının hatırlatılmasını yargıya müdahale olarak nitelemenin inandırıcı hiçbir yanı yoktur.
Rejim, içine düştüğü çıkmazdan yapay krizler yaratarak çıkma çabası içindedir. Atmaya hazırlandığı adım, ülkeyi yeni çıkmazlara götürecek, şiddetlenecek mali ve iktisadi krizlerin ve Türk Lirasının değersizleşmesinin bedelini her gün yoksullaşan halklarımız ödeyecektir. Türkiye gerçekten de uygar dünyaya ait olduğunu iddia etmeyi sürdürecekse, Cumhurbaşkanı’nın yapabileceği tek doğru şey, AİHM kararlarının uygulanması önündeki siyasi engelleri kaldırmaktır.
'YASALAR ÖNÜNDE SORUMLU TUTACAĞIZ'
Cumhurbaşkanı’nın hukuksuz tutsaklıkları haklı göstermek gayesiyle, önceki dönem eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş ve Başak Demirtaş’a yönelik asılsız, hukuksuz, çirkin suçlama ve hakaretlerini sert biçimde kınıyor ve asla kabul etmediğimizi vurguluyoruz. Kendisini bu sözlerinden kamu vicdanı ve yasalar önünde sorumlu tutacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.” (MA)