Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 104 amiralin yayımladığı bildiriye dair konuşan Beştaş, bildirinin AKP-MHP’nin “sörf” tahtası olduğunu vurgulayarak, “Bununla sörf yapacak, uzunca bir süre bu gündemin etrafında dönecek. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında bir sinevizyon yayınladı.
Uzunca bir sinevizyon. Aslında seçim dönemlerinde yaptığı bir uygulamaydı. Fakat nedense bu dönemde bir sinevizyon ihtiyacı duymuş. Seçim döneminde vizontele gibi bir tespitimiz vardı. Galiba gene vizonteleye ihtiyaç duymaya başladılar. İzledim ama sinevizyon eksikti. Türkiye’deki darbeler tarihi açısından kendilerinin 7 Haziran 2015’ten bu yana ve hatta öncesinden başlayan süreci bu sinevizyona eklemeleri gerekiyor. Eğer eklerlerse sinevizyon Türkiye’deki darbeler tarihini hakikaten anlatıyor diye bir kabul ile hareket edebiliriz” dedi.
‘AKP DARBELERİ SEVİYOR’
Beştaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “O sinevizyonda kayyımlar yoktu, o sinevizyonda 100 binlerce insanın KHK’ler ile ihracı yoktu, milletvekillerinin hukuk dışı işkence yöntemleri ile gözaltına alınması yoktu, o sinevizyonda Kürşatgiller yoktu. O sinevizyonda AKP iktidarının başını çektiği darbelerin hiçbiri yoktu. Bu nedenle o sinevizyonun bir kıymeti har biyesi olduğunu söylemek mümkün değil. AKP darbeleri seviyor. ‘Darbe girişimi’ diye nitelendirebileceği bazı açıklamaları, bildirileri de çok seviyor. Çünkü onları bahane edip ülkeyi yangın yerine dönüştürüyor ve kendi iktidarının bekası için her türlü hukuksuzluğa başvurmaktan sakınca görmüyor. Şunu unutmasınlar biz Montrö tartışmasının çıkması ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin arada kaynamasına asla izin vermeyeceğiz ve gerçek darbeleri her daim teşhir edeceğiz ve darbecilerin kim olduğunu topluma anlatacağız.”
ÖCALAN’IN UYARILARI
Darbelerin Türkiye’de işler olduğunu ve bunun nedenin de demokrasi olamadığından kaynaklandığını belirten Beştaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın darbe konusundaki uyarılarını hatırlattı. Beştaş, “Darbeci dedikleri amiraller arasında 2019’dan bu yana AKP iktidarının sahiplendiği ‘mavi vatan’ doktrini öncüleri var. Erdoğan’ın kendisi de 6 Mart 2021’de mavi vatan tatbikatına canlı olarak bağlanmış ve konuşma yapmıştı. O sahiplendikleri 15 Temmuz darbesine karşı işbirliği yaptıkları ve şimdi bildiride imzası olanların hangi amaçla bunu yaptıkları uzun süre daha tartışılacak ama AKP içerisinden de çatırdadığını, bunun sinyali olduğunu dikkatten kaçırmamak gerekiyor. Çünkü biz yıllardır darbe mekaniğin Türkiye’de zaman işler olduğunu ve bunun asıl sebebinin de demokrasisizlik olduğunu söylüyoruz. Hatta İmralı’dan Abdullah Öcalan da darbe mekaniği konusunda sık sık zamanında uyarılar yapmıştı ve uyarıları gerçek çıktı” şeklinde konuştu.
‘ŞEFFAF BİR YÖNETİME İHTİYAÇ VAR’
Darbe mekaniğinin ortadan kaldırılması için şeffaf bir yönetime ihtiyaç olduğunu belirten Beştaş, “Demokratik ve adil bir yönetime ihtiyacı vardır. Yani cumhuriyeti demokratikleştirmemiz gerekiyor yoksa bu darbe dinamikleri tıpkı kanser hücresi gibi teşebbüsler her zaman tartışılmaya devam edecek. Bildiri üzerinde ciddi bir tartışma ve tepinme hali var. Ama asıl tartışılması gereken Türkiye’nin diğer gündemleridir. Darbe bildirilerini okumayı, okutmayı TV’lerde saatlerce yayın yapmayı çok seviyorlar ama açlıktan yoksulluktan işsizlikten intihar eden yurttaşların mektuplarını bir okusunlar. Türkiye’nin gerçeklerini orada görecekler aksi halde diğeri suni gündem ya da yaratılan gündem olmaya devam edecektir” dedi.
YARGITAY’A TEPKİ
Yargıtay’ın bildiriye dair yaptığı açıklamaya da tepki gösteren Beştaş, “Vekilliklerimizin düşürülmesine sebep olan Yargıtay, en son Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimiz, partimize mesnetsiz kapatma davası açan, siyasi konuşmalara o iddianamede yer veren Yargıtay nasıl bir açıklama yapıyor? Onun önüne gidecek dava dosyalarına ilişkin açıkça önceden iradesini beyan ediyor” diye konuştu.
MUHALEFETE UYARI
Beştaş, şöyle devam etti: “Bizler HDP olarak uzun süredir savunduğumuz 3’üncü yol çizgimizi tam da burada savunmaya devam edeceğiz. Ne askeri ne sivil darbe. HDP darbeci zihniyetten en fazla mağduriyet yaşayan beden ödeyen hem askeri hem sivil darbelere karşı bütün yaşamı boyunca en net tutumu sergileyen patidir. Bu konuda sicilimiz tertemizdir, alnımız açıktır, başımız diktir. AKP-MHP koalisyonundan kurtulmanın tek yolu demokrasi barikatını kurmaktan geçiyor. Muhalefet de bu konuda olanca özeniyle dikkatli olmalı demokrasi barikatını genişletecek girişimlere destek vermelidir. Darbeden medet uman iktidarı her yönüyle teşhir etmelidir. Yoksa bu amiraller bildirisi de AKP’nin ülkeyi çektiği karanlık çukura inen bir merdiven olacaktır. Bu bildiri geleceğimizi karanlık iklimlere taşıyacak diye bunun üzerinde tepiniyorlar. Gelin hep beraber özgür ve aydınlık Türkiye’yi örelim.”
22 KADININ GÖZALTINA ALINMASI
Diyarbakır’da Jinnews muhabiri Beritan Canözer ve TJA aktivistlerinin de yer aldığı 22 kadının gözaltına alınmasının sivil darbe ürünü olduğunu söyleyen Beştaş, “Şu anda gözaltında işkence görüyorlar. Bu kadınların savunduğu ne? Sadece kadın özgür bir yaşamda eşit haklara sahip olmasıdır. Kadın özgürlüğüdür. Kadına yönelik şiddete karşı mücadeledir. Kadın kırımına karşı sözleri ve mücadeleleridir. Bir yandan amiraller bildirilerini televizyondan tartışırken diğer yandan Diyarbakır’da sivil darbe kesintisiz şekilde devam ediyordu” dedi.
‘BAHÇELİ'NİN ÇAĞRILARI BÜYÜK BİR SUÇTUR’
HDP’ye dönük saldırıları değerlendiren Beştaş, şunları söyledi: “MHP uzun süredir partimize karşı konuşuyor. AKP zaten kesintisiz bir HDP karşıtı politika içinde. Dün bir anket yayınlandı şirketi vermeyeyim. Orada AKP’liler ve MHP’liler büyük oranda ne cevap vermişler biliyor musunuz? Temel gündeminiz ne diye sormuşlar, HDP’nin kapatılması demişler. O kadar anlatmışlar ki bu iktidarın başka gündemi yok. HDP’yi kapatarak yollarına devam edeceklerini zannediyorlar. Ama Bahçeli’nin bu çağrıları büyük bir suçtur. Anayasal düzeni ortadan kaldırma çağrısı yapıyor. Dün de grup toplantısında AYM’yi kaldırın diye en üst perdeden konuşmaya devam etti. Senin oyların her gün erirken, yüzde 6’lara kadar gerilemişken seçimden sonra oyların yüzde 5’in altına düşecekken sen hangi gücünle, hangi desteğinle Anayasa Mahkemesi’ni kapatıyorsun.”
‘İŞKENCE İLE CEZAEVİNE GÖTÜRÜLDÜ’
Milletvekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu ile ilgili konuşan Beştaş, “Türkiye tarihinde bir ilktir ve namaz kılmasına abdest almasına müsaade edilmeden pijamaları ile gözaltına alındı. Meclis başkanı da bu yalanına ortak oldu. Sonra da infaz adı altında işkence ile cezaevine götürüldü. Dün Ankara Valiliği’nin aklına gelmiş ve ‘İşkence yoktur, her şey usulüne uygundur’ dedi. Hayır Ankara Valisi. Vali bey işkence var. Bu işkence sen yok deyince ortadan kalkmıyor. Hepimizin gözü önünde işkence yaptınız, darp ettiniz ve canına kast ettiniz. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun onlara tuttuğu ayna kendilerini çok rahatsız etti” diye belirtti.
ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİT
Öcalan üzerindeki tecridin ülkenin değişmeyen gündemi olduğunu belirten Beştaş, “Türkiye’deki hukuksuzluk, darbecilik, işkence İmralı’da start alıyor. Orada başlayan işkence ve tecrit tüm topluma yayılıyor. Çünkü Kürt sorununun çözümünün anahtarı İmralı’da bulunuyor ve o anahtarın kapıyı açmaması için tecrit en ağır hali ile uygulanıyor. 27 Kasım 2020’de başlatılan ve bugün 132’nci gününe giren bir açlık grevi var. Tecrit insanlık suçudur dedik, demeye de devam ediyoruz. Bu konuda hep uyarıcı olduk. Ülkede mevcut rejimin karakterini, savaş siyasetini de maalesef tecrit belirlemeye devam ediyor. Darbe mekaniği konusunda asıl uyarıyı Sayın Öcalan yapmıştı. Darbe mekanikleri canlılığını koruyor” şeklinde konuştu.
‘BU YANGIN HEPİMİZİ YAKIYOR’
Devamında Beştaş, şunları söyledi: “22 yıldır tutulan Öcalan tarafından yangın oyunu olarak ifade edilmişti. ‘Tecrit üzerinden oyun oynamayın’ diye uyarmıştı. Bu yangını söndürmek hepimizin elinde. Bu yangın sadece içinde bulunanı değil hepimizi yakıyor. Canlar toprağa düşmeye devam ediyor. Bu hukuksuzluk zemininde barış isteyenler hedef gösteriliyor, suçlu kabul ediliyor. Ama savaş isteyenler el üstünde tutuluyor, buna toplumun hep birlikte itiraz etmesi lazım. Çünkü bunun bedelini 84 milyon olarak ödüyoruz. En son geçen hafta görüş adı altında 4 dakikalık bir telefon konuşması oldu. Bu asla bir telefon görüşmesi ve iletişim hakkı değildir, kabul etmiyoruz. Bu telefon görüşmesi Öcalan’ın devlet yanlış yapıyor, avukatlar gelmelidir dedikten sonra kesilmesi aslında aklın nasıl işlediğini gösteriyor. Bu yöntemi kabul etmek mümkün değildir. Bu siyasetten vazgeçilmelidir. Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kişiler görüşmenin önünü açmalı engeller kaldırılmalıdır. Böyle 4 dakika 3 dakika ile yılda 1 büyük bedeller ödendiğinde yapılacak görüşmenin adı yasak savma günü, günü kurtarma yaklaşımlarıdır. Bunun kabulü mümkün değildir. Türkiye’nin en önemli meselesinin çözümünün bulunduğu bir adadır. Bunun deneyimlendiği bir siyasal iklimden geldik. Bu nedenle Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır.” (MA)