Görüşülen torba yasa teklifinin 6'ncı maddesi üzerine söz alan HDP'li Dede konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi.

" Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Rehabilitasyon Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun'un 5'inci maddesinde yeni bir düzenleme yapılmak istenmekte ancak ek gelirin bütün sağlık emekçilerini kapsayacak, adil ve eşitsizliği ortadan kaldıracak bir şekilde yapılması daha uygun ve daha hakkaniyetli olurdu.
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın sağlık emekçileri açısından ortaya çıkardığı yıkıcı sorunlar kangrenleşmiş durumdadır. "Sağlıkta dönüşüm" adı altında yapılan şehir hastaneleri şehirlerin yaşam alanlarından çok uzaklara yapılmış, şehir merkezlerinde bulunan hastaneler kapanmıştır. Bu durum yurttaşları hem ekonomik hem de sosyal olarak büyük bir sıkıntıya sokmaktadır. Ayrıca denetimsiz, kontrolsüz özel hastanelerin bir kısmının tamamen ya da kısmen kapanması sonucu işsiz kalan sağlık emekçileri, ödenmeyen ücretler, uzun çalışma saatleri sağlık alanında giderek yaygınlaşan sorunlar hâline gelmiştir.

Öncelikli olarak bir hekim olarak belirtmek isterim ki ebe ve hemşireler, psikologlar, laborantlar, fizyoterapistler, teknisyenler başta olmak üzere tıbbi sekreterinden hasta bakıcısına kadar her sağlık emekçisinin sunduğu hizmet ve harcadığı emek çok değerli ve kutsaldır. Büyük bir özveriyle yürütülen bu hizmet, uygulanan yanlış sağlık politikaları sonucu sağlık hizmeti alanlar ile sağlık hizmetini verenleri çoğu zaman karşı karşıya getirmiştir.

Bakın, pandemi gerekçe gösterilerek hekimlere istifa yasağı getirildi, istifanın yasaklanması demek zorla çalıştırma demektir, bunun başka bir anlamı yoktur. Zorla çalıştırmanın hangi dönemde ve hangi usule göre yapılabileceği anayasal kurallarla belirlenmiştir. Bu konuda, temel hak ve özgürlükler sınırlandığı için yasal bir düzenleme gerekirken Sağlık Bakanlığı yayımladığı genelgeyle istifa yasağını getirdi. İnsanların görev alması ve görevde kalması zorla çalıştırılarak değil; güvenli, sağlıklı, huzurlu çalışma ortamları yaratarak, bütün işlemlerinde bilim ve liyakati esas alarak mümkündür.
Aylardır sağlık hizmetlerinin çok ağır koşullarda sürdürüldüğünü, bu yükü artık taşmakta iyice zorlanan sağlık emekçilerinin bunun altında ezildiklerini defalarca bu kürsüden dile getirdik ama ne yazık ki bu konuda bir adım atılmadı ve sonuç olarak 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla uygulanan istifa yasağının kalkmasıyla beraber sağlık çalışanları istifa etmeye başladı.

Bakın, sadece Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde bir günde 17 doktor istifa etti. 17 doktorun istifası sonucu şu an Yüksekova Devlet Hastanesinde sağlık hizmetleri gereği gibi verilemiyor. Tıbbi ekipman ve araç eksikliğinin had safhada olduğu Yüksekova'da son istifalarla beraber sağlık hizmetinde kalanların iş yükü artmış, hastane koridorları müdahale bekleyen hastalarla dolmuş bir şekilde ortada kalmıştır. Genelde ilk müdahale yapılıp hastalar çoğunlukla ya Van iline ya da Hakkâri Devlet Hastanesine sevk edilmektedir. İkinci tercih Hakkâri Devlet Hastanesi çünkü orada da sağlık envanteri ve teknik ekipman eksikliği bulunmaktadır. Özellikle kış aylarında bu sevkler bazen hava koşullarından dolayı yapılamıyor.

Tam envantere sahip Van'daki hastanelere nakledilen hastaların 200-300 kilometrelik zorlu yolu katetmesi gerekmektedir. Kısa süre içerisinde müdahale ihtiyacı gerektiren hastalıklarda ciddi mağduriyetler yaşanmaktadır. Yandaş medyada ambulans uçaklarla vızır vızır Avrupa'dan Türkiye'ye hasta nakilleri yapıldığı sürekli servis ediliyor.

İş bir ara o kadar ileri boyutlarda algı operasyonlarına vardı ki AKP Genel Başkanı "Sağlık turizmiyle mevsimlik turizmdeki açığımızı kapayacağız." dedi ve devamında "Bütün bu hastanelerin hava ulaşımıyla entegre oluşu sağlık turizminde bir patlama meydana getirecek." dedi. Bunları söylerken Hakkâri'de hem kara hem hava ambulansı sıkıntısı yaşanıyordu ve hâlen de yaşanıyor. Hasta nakil durumu Sağlık Bakanlığının siyasi propaganda olarak lanse ettiğinin aksine bütün standartların dışındadır. Şemdinli'de, Çukurca'da, Derecik'te kalp krizi geçiren, acil müdahale ihtiyacı olan her yurttaş gerekli sağlık tesisi ve teçhizatları olmadığı için Van iline sevk edilmek zorunda kalıyor. Bu nakillerin karayoluyla gerçekleşmesi zaten yurttaşları öldürmeye teşebbüstür, derhâl acil durumlar için hava ambulansları Hakkâri halkının hizmetine sunulmalıdır; en kısa zamanda ise Derecik, Şemdinli, Yüksekova, Çukurca ve Hakkâri hastanelerine hem uzman doktorlar alınmalı hem de her türlü teçhizat sağlanmalıdır.
Hakkâri'nin 2019 yılında ilçe yapılan bir beldesi var; Derecik ilçesi. İlçe yapıldı, tıpkı nasıl her yere üniversite kuruluyorsa bu ilçe de yapılırken hiçbir altyapısı yoktu ve 2015 yılında hastane yapılması için ihale açıldı.
Normalde ihalenin beş yüz günde bitmesi gerekiyordu, hastanenin teslim edilmesi gerekiyordu, yalnız, altı yıldır bir ilçemizde hastane bulunmamaktadır. Derecikliler anayasal hakları olan sağlık haklarından hâlâ yararlanamıyorlar. Sağlık, ne özelleştirilerek ne de şirket mantığıyla yönetilerek hizmet verecek bir kurum değildir ancak her yurttaşa müşteri, her sağlık emekçisine düşük ücret, yüksek performans sağlayan bir köle anlayışıyla yaklaşmak ancak kâr hırsından başka bir şey düşünmeyen bir patronluk anlayışıyla açıklanabilir.

Hakkarili gençler Polis işkencesini anlattılar Hakkarili gençler Polis işkencesini anlattılar

Bu anlayışınızla şirketlerinizi kendiniz yönetip, dilediğiniz gibi batırabilirsiniz ancak halktan olan, halk için kullanılacak, halka hizmet edecek ,halka şeffaf şekilde hesap verecektir. Halkların Demokratik Partisi bunu sağlayacaktır.Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.'diye konuştu.