SİYASET

HDP’li Oluç’tan Diyarbakır’dan iktidar ve muhalefete barış çağrısı: ortak sorumluluk alalım

Diyarbakır’da konuşan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, HDP olarak barışın gelmesi için her türlü fedakârlığı yaparak her türlü bedeli ödemeye hazır olduklarını söyledi.

Abone Ol

Diyarbakır Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü ile ilgili Yenişehir’de bulunan AZC Plaza önünde HDP Milletvekillerinin katılımı ile kitlesel basın açıklaması yapmak için toplandı.

Açıklamaya Diyarbakır Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri temsilcileri, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Milletvekilleri Hişyar Özsoy, Semra Güzel, Pero Dündar, Erdal Aydemir, Garo Paylan, Ebru Günay, Mahmut Toğrul, Remziye Tosun, ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticilerinin katıldığı ile çok sayıda yurttaş katıldı.

POLİS KİTLEYİ KALKANLARLA ÇEMBERE ALDI, KİTLENİN BİR ARAYA GELMESİNİ ENGELLEDİ

Milletvekilleri ve platform bileşenleri temsilcilerinin açıklama yapmak için toplandığı alana çıkan tüm yollar polis tarafından kapatıldı. Alanın çevresine TOMA, zırhlı araç ve çevik kuvvet ekiplerini konuşlandıran polis, toplanan kitlenin etrafını kalkanlarla çembere aldı. Açıklamaya katılmak için alana gelenler gruplar halinde ayrı ayrı noktalarda kalkanlara çembere alan polis, kitlenin bir araya gelmesini engelledi.

Uzun süren görüşmelerin ardından Diyarbakır Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri ve milletvekillerinin bulunduğu kitlenin açıklama yapılmasına izin verildi.

BOZKURT: SAVAŞA KARŞI BARIŞ SAĞLANSIN

Basın açıklamasını Diyarbakır Emek ve Demokrasi Platformu adına KESK dönem sözcüsü BTS Şube Başkanı Süleyman Bozkurt okudu. Konuşmasında barışın öneminden söz eden Süleyman Bozkurt, bu coğrafyada uzun zamandır savaş ve çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Barış ve kardeşliğe olan ihtiyaca rağmen bu ülkenin her geçen gün daha fazla savaşın ve şiddetin parçası haline getirildiğini ifade eden Bozkurt, “Ülkemizde savaş ve güvenlikçi politikaların uygulanması sonucunda yüzlerce sivil insan yaşamını yitirmiş bu durumlarla ilgili etkin bir soruşturma yürütülmemiş, sorumlular cezalandırılmamıştır. En son Şırnak'ın İdil ilçesinde zırhlı aracın ezmesi sonucu yedi yaşındaki Mihraç Miroğlu yaşamını yitirmiştir. İktidarın çözümsüzlüğü derinleştiren savaş politikalarının sonucu daha fazla ölüm ve gözyaşı olmaktadır. Bizler Emek ve Demokrasi güçleri olarak kadınlar, sömürülenler ve tüm ezilenler olarak, insan onuruna Yaraşır Koşullar sağlanmasını, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine son verilmesini, kâr hırsı uğruna doğa talanının durdurulmasını, savaşa karşı barışın ve dayanışmanın sağlanmasını talep ediyoruz” dedi.

Ardından söz alan TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun yerine kayyım atandıktan sonra tutuklanarak cezaevine gönderilen Diyarbakır’ın seçilmiş Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın mektubunu okudu.

ENGELLEMELERE TEPKİ

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, bugün İstasyon Meydanında miting yapmak istediklerini ancak hukuksuz bir şekilde mitinge izin verilmediğini söyledi. Mitingin yasak kararının İçişler Bakanı ve onun bağlı bulunduğu iktidar tarafından alındığını belirten Oluç, yapmak istedikleri basın açıklamasının da engellemelerle karşılaştığını söyledi. İlçelerden gelen arkadaşların Diyarbakır’a alınmadığını, sivil toplum kuruluşlarının kuşatıldığını, partilerinin abluka altına alındığını ifade eden Oluç, “Burada bugün bizler polis ve çevik kuvvet ablukası altında bu açıklamayı yapmak zorunda bırakıldık. Atanmış bir İçişleri Bakan Yardımcısı ve atanmış bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı bizim işgal altında olan il binamızın önünde açıklama yapabiliyor, bu gün burada bizi hukuksuz bir şekilde engelleyen polis kılını kıpırdatmıyor. Neden onları da engellemediniz? Onlar atanmışlar, biz halkın seçilmiş vekilleriyiz, temsilcileriyiz, halkın sesiyiz. Asla susmayız, boyun eğmeyiz” dedi.


'İKTİDAR BARIŞTAN KORKUYOR'

Konuşmasının devamında barışa değinen Oluç, iktidarın barış sözünden ve barış mitinginin yapılmasından korktuğunu söyledi. İktidarın savaş politikası üzerinden koltukta oturduğu için “Barış” sözünden ve ‘Barış Mitinginden” korktuğunu ifade eden Oluç, “İktidar savaş politikaları ve uygulamaları üzerinden iktidarını sürdürüyor ve bekasını sağlıyor. O nedenle barış dediğiniz zaman bu iktidar tir tir titremeye başlıyor. Çünkü barış olsa bu iktidar iktidarını sürdüremeyeceğini biliyor” dedi.

POLİSİN MÜDAHALESİNE TEPKİ: KONUŞMAMI KESEMEZSİN

HDP ve demokrasi güçleri olarak ülkenin her yerinde barış mücadelelerini sürdüreceklerin, barışı elde etmek için her türlü fedakârlığı yaparak her türlü bedeli ödemeye hazır olduklarını ifade eden Oluç’un, “Ben barışı eğer devlet aklı işlemeye başlarsa, bir hafta içinde sağlarım diyen İmralı’daki sese bu devletin kulak veresi gerekir “ sözlerine polis anons yaparak müdahalede bulunmak istedi. Bu müdahaleye sert tepki gösteren Oluç, “Ben milletvekiliyim. Konuşma hakkım var. Eğer bir şey yapacaksa savcınız benim için fezleke gönderir. Benim sesimi kesemezsiniz, böyle bir şey yok ” dedi.

İKTİDAR VE MUHALEFETE BARIŞ ÇAĞRISI: ORTAK SORUMLULUK ALALIM

Konuşmasına kaldığı yerden devam eden Oluç, iktidar ve muhalefete seslendi: “Barış sözünü iktidarıyla, muhalefetiyle herkese bir kez daha duyuruyoruz. Bir kez daha diyoruz ki barışı gerçekleştirmek için ortak sorumluluk alalım. İktidarıyla, muhalefetiyle bu sorumluluğu hep birlikte taşıyalım. Türkiye sınırlarını da, Türkiye sınırlarının dışına da barışı taşıyalım. Türkiye'nin halklarıyla bütün farklı inançları, kimlikleri kültürleriyle, ana dilleriyle barış içinde birlikte yaşamasının imkanını hep beraber sağlayalım. Bunu bir kez daha duyuruyoruz. Barış elini uzatıyoruz. Biz barış elini uzatıyoruz, barış yapmaya hazırız. HDP bunun Ankara'daki, meclisteki siyasi iradesidir. Ama şunu bilin. Biz barış yapmayı zayıflığımızdan istemiyoruz. Biz barış yapmayı Türkiye halklarının umudu, Türkiye halklarının çıkarına olduğu için istiyoruz. Biz barışmak için elimizi uzatmayı biliriz. Ama bizim sesimizi ve sözümüzü kesmek isteyen, bizi demokratik siyasetten partimizi kapatmak yoluyla tasfiye etmek isteyen, kayyımlar atayan bizleri siyasi rehine olarak cezaevinde tutan bir anlayışa karşı da yumruğumuzu sıkıp gerektiğinde mücadele etmesini de çok iyi biliyoruz.”