HDP’li siyasetçilere yönelik Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başlanan Kobanê Davası’nı takip etmeye gelenler arasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) heyeti de yer aldı. CHP adına davayı takip eden 4 kişilik heyet Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyeleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Haydar Hakverdi, Servet Ünsal ile Parti Meclisi’nden Semra Dinçer’den oluştu.
SİYASET BELİRLEYECEK
Kobanê Davası’nın hukuki kaygılarla açılan bir dava olmadığını söyleyen Tanrıkulu, “Siyasi iktidarın yargıyı kullanarak açtığı bir dava, bu dava. HDP’li siyasetçilerin cezaevlerine konulmasını amaçlanıyor. 3 bin 500 sayfalık bir iddianamede sanıklarla gerçekleşen olaylar arasında herhangi bir illiyet bağı kurulmuş değil. Davanın gündemine göre sonradan başka tanıklar yaratmışlar. Bu dava iktidarın siyasi kaygılarla açtığı bir dava. Bu davanın kaderini siyaset belirleyecek. Siyasette dayanışma, mücadele, ortaklık ve kamuoyu bu davanın sonucunu belirleyecek” ifadelerini kullandı.
'BU BİR KUMPAS DAVASIDIR'
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan da yargılama süreci için Evrensel Gazetesi'ne şu değerlendirmelerde bulundu: "İçeride bir yargılama sürmüyor. Maalesef bu iddianame AKP ve MHP Genel Merkezlerinde hazırlandı ve Saray'ın talimatıyla buraya gönderildi. Bu bir kumpas davasıdır. HDP'yi siyaset dışına itmek için oluşturulan bir kumpas davasıdır. Bizler siyasetçileriz ve HDP'nin MYK'si 2014 yılında Kobane'de sonuç olarak IŞİD'in barbarlığına karşı iktidarın aymazlığına karşı bir protesto çağrısı yaptı. 6 Ekim 2014 günü akşamında herkes protestosunu yaptı ve evine gitti, kimsenin burnu kanamadı. Ama 7 Ekim 2014'te Tayyip Erdoğan "Kobane düştü, düşecek" dedikten sonra bu ülkenin karanlık yüzü devreye geçti, provokasyonlar söz konusu oldu, yurttaşlarımız hayatlarını kaybetti ve biz bu provokasyonlara karşı dönemin İçişleri Bakanı ve diğer kamu görevlileri ile birlikte bu provokasyonlara durdurmaya çalıştık. Burada yargılanması gereken birileri varsa o provokasyonları yapanlardır ve yaptıranlardır. Bu açıdan bu yargılama siyasi bir davadır, kumpas davasıdır. Bu yargılama yok hükmündedir. Biz burada işin sorumlularını yargılayacağız"
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede ise, "Biz ayrıldıktan sonra yargılamanın sona ermesi gerekirdi. Müdafisi olmadan hiçbir şekilde kişi hakkında bir işlem yapılamaz. Ceza muhakemesi kanunundan bu kadar bihaber bir hakimin mesleki formasyonu da bu yargıllamayı yapmaya yetmez" diyerek tepki gösterdi.
'DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN DAVASIDIR'
Duruşmayı takip eden Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, davayı Evrensel'e değerlendirdi: "Çok az sayıda avukat içeri girebilmiş. Haklı olarak avukatların buna bir itirazı var ve salonu terk etmek durumunda kaldılar. Bu doğrudan doğruya savunma hakkının ihlalidir. Savunmanın ayaklar altına alındığı bir yerde sanıkların konuşması çok mümkün değil. Sanıklar da haklarını kullanarak kimliklerini dahi beyan etmediler. Mahkeme heyeti buna rağmen duruşmayı sürdürmeye çalışıyor. Anlaşılıyor ki burada çok güçlü bir irade var, iktidarın baskısı var. Bu sadece Kürtlerin demokratik siyasetinin demir parmaklıklar ardına atılması anlamı taşımıyor. Bu aynı zamanda gece kararnameleriyle yönetilen bir ülkede, adliye koridorlarında Soma'dan Ermenek'e Çorlu Tren Kazası Davası'ndan 10 Ekim Davasına kadar adalet talebinin ne kadar önemli olduğunu göstermiş oluyor. Savunma yoksa adil bir yargılamadan söz etmek mümkün değil. Emek Partisi olarak bu davası takip etmeye devam edeceğiz. Çünkü artık demokrasi mücadelesinin davasıdır. İşçi ve emekçilerin uğradıkları haksız uygulamalarla Kürt siyasetçilerin uğradığı haksızlıkların bir yerde buluşması açısından önemlidir. Ekmek, özgürlük, adalet ve demokrasi mücadelesi içiçe geçmiştir."