Açıklamada, “Son Zamanlarda İnsan Hakları Derneği Yöneticileri İle hak savunucularına yönelik yapılan keyfi gözaltılar ve yürütülen yargılamalar ‘adalet’ kavramının sistematik olarak keyfileştirildiğinin göstergesidir” ifadeleri kullanırken, “eş genel başkanlarımız Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan başta olmak üzere İnsan hakları savunuculuğu yapan her bir yoldaşımız için var olan tüm gücümüzle mücadele edeceğimizi bildiriyoruz. Aynı zamanda insan hakları mücadelesi konusunda ilgili mercileri özellikle ‘hukuk’ ve ‘adalet’ noktasında keyfiyetten uzak, politik olmayan, sadece hukukun uygulandığı bir tutumla hareket etmeye davet ediyoruz” denildi.
Ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi;
Son Zamanlarda İnsan Hakları Derneği Yöneticileri İle hak savunucularına yönelik yapılan keyfi gözaltılar ve yürütülen yargılamalar ‘adalet’ kavramının sistematik olarak keyfileştirildiğinin göstergesidir.
İHD eş genel başkanlarımız Öztürk Türkdoğan ve Eren Keskin özelinde, tüm insan hakları savunucularına yönelik yapılan politik yargılamaların ardı arkası kesilmezken, eş genel başkanımız Öztürk Türkdoğan hakkında “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Suçu” isnadıyla Ankara 19. Ağır Ceza mahkemesinde dava açılmıştır. Savcılıkça hazırlanan iddianamede, Türkdoğan’ın dernek faaliyetleri çerçevesinde yapmış olduğu, ifade özgürlüğü kapsamında yer alan ve son derece insani taleplerinin bulunduğu, hasta mahpuslara haklarının verilmesi şeklindeki basında da yer alan açıklamaları, suç unsuru olarak nitelendirilmiştir.
Öztürk Türkdoğan, yıllarca İHD başkanlığı yapmış bir hukukçudur ve ömrünü insan hakları mücadelesine adamış bir insan hakları savunucusudur. Yürütülen bu dava, hak savunucuları nezdinde politik bir davadır ve ne Öztürk Türkdoğan ne de diğer hak savunucuları bu davalarla mücadelesinden vazgeçecektir.
Geçmişten bugüne hak savunucuları üzerindeki baskılar, bizleri asla yıldırmamış, aksine mücadele pratiğimizi daha da arttırmıştır. Temelinde ırk, dil, din, cinsiyet fark etmeksizin her türlü hak ihlallerine karşı mücadele etme olan insan hakları faaliyetlerinin suçlulaştırılmaya çalışılması kabul edilemez.
Son zamanlarda Diyarbakır ve Muş şubeleri başta olmak üzere İHD şubelerine art arda baskınlar yapılmakta, şubelerde haksız ve hukuka aykırı aramalar gerçekleştirilmektedir. Yine birçok İHD üyesi/yöneticisi, dernek çalışmaları nedeni ile gözaltına alınmaktadır.
Avukat Tarık Güneş, İHD Muş Şubesi başkanlığı dönemindeki dernek faaliyetleri ve basın açıklamaları gerekçe gösterilerek haksız ve keyfi bir şekilde tutuklandı. Aynı şekilde Diyarbakır şube sekreteri Ferhat Berkpınarı 8 günün sonunda ve Kars şube sekreteri Ziyattin Can 4 günün sonunda adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar.
Şube yöneticilerimiz ve üyelerimiz hakkında başlatılan ve hukuki hiçbir temeli olmayan bu soruşturmalar, tamamen dernek faaliyetleri ve ifade özgürlüğü kapsamında yapılmış basın açıklamalarına dayandırılmaktadır.
Veyahut salt gizli tanık ifadeleri ile yürütülen soruşturmalar da görülmektedir. Bu soruşturmalarda adeta yargı eliyle gizli tanıklar üzerinden suç ihdas edilmekte ve hukuka aykırı delil oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bilindiği üzere Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararları, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Ancak hukuka aykırı bir eylemi olmayan, yalnızca dernek faaliyetleri sebebiyle yargılanan dernek üyelerine karşı başlatılan bu operasyonlar ve verilen kararlar, salt gizli tanık beyanları gibi hukuka aykırı deliller ile normalize edilmeye çalışılmaktadır.
İnsan Hakları Savunucularının Korunmasına İlişkin Kılavuz İlkelerinde de açıkça belirtildiği üzere; İnsan hakları savunucuları, insan hakları alanındaki çalışmalarından dolayı hukuksal dayanağı olmayan adli ve idari işlemlere veya adli ve idari otoritenin istismar ettiği diğer işlem türlerine, suçlu sayma, keyfi gözaltı veya tutuklama ve başka tür yaptırımlara maruz bırakılmamalıdır. Ancak bugün İHD üzerinden yapılan tutum ve davranışlar, mevcut iktidarın insan hakları savunucularını yıldırmaya yönelik keyfi ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan eylemleridir. Unutulmamalıdır ki, bizler İnsan Hakları Savunucuları olarak var olan zorluklara karşı direnme gücünü, mücadelemizin temel ilkesi olarak benimsemekteyiz.
Bu yüzden eş genel başkanlarımız Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan başta olmak üzere İnsan hakları savunuculuğu yapan her bir yoldaşımız için var olan tüm gücümüzle mücadele edeceğimizi bildiriyoruz. Aynı zamanda insan hakları mücadelesi konusunda ilgili mercileri özellikle ‘hukuk’ ve ‘adalet’ noktasında keyfiyetten uzak, politik olmayan, sadece hukukun uygulandığı bir tutumla hareket etmeye davet ediyoruz" denildi.
ÖZTÜRK TÜRKDOĞAN, EREN KESKİN VE DİĞER TÜM YOLDAŞLARIMIZ YALNIZ DEĞİLDİR!
İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ HER ZAMAN SÜRECEKTİR!