CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sözcü TV'de Uğur Dündar'ın sorularını yanıtladı. Özel, normalleşme, olası yeni süreç tartışmaları, kayyım atamaları, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na siyasi yasak davası ve İstanbul'a kayyım atanması ihtimali gibi gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Normalleşme adımları devam edecek mi yoksa Esenyurt Belediye Başkanı Sayın Profesör Ahmet Özer'in tutuklanması ve kayyum atanmasıyla bu yumuşama dediğimiz süreç sona erdi mi?" sorusunu yanıtlayan Özer "Normalleşme lafının yumuşama diye bir şeyi asla kabul etmem. Kim kime yumuşamış? Tayyip Bey iki kere denedi o lafı kullanmayı. Muhalefetin yumuşamasıdır. Öyle bir şey bekliyorlarsa, çok beklerler" ifadesini kullandı. Özel devamında şunları belirtti:

'NORMALLEŞMENİN İSİM BABASI BENİM'

"Bu mu yumuşak siyaset, yumuşak muhalefet? Normalleşmenin isim babası benim. Ben, 1 Ocak günü, pardon 31 Aralık günü, Erdoğan beni aramadığı için seçildiğimde, genel başkan seçildiğimde, beni arayan genel başkan örneğin Sayın Bahçeli aramıştı ve oyumuzun birden daha düşük olan bütün partileri, 17 partinin genel başkanını aradım. Bir tek Erdoğan'ı aramadım, partisinin beni arayan en düz yetkilisi olan grup başkanını aradım.

31 Mart'ta birinci parti olduk. Aramak artık birinci partiye düşer. Nisan ayının ilk haftası veya ikinci haftasının başında malum bayram vardı. Bayramda Erdoğan dahil bütün liderleri aradım. Birinci partinin lideri olarak bayram telefonunu bütün partilerin seçmenlerine ve üyelerine hürmeten aramak lazım. Bunu da telefonda Sayın Erdoğan'a söyledim. Bana düşerdi, ben aradım dedim. Uygun görürseniz bir randevu talep ederek, Çankaya Köşkü'nde, Meclis'te ya da partinizde sizi ziyaret etmek isterim, dedim. Kendileri bana bir randevu vereceklerini, memnun olacaklarını söylediler. Bir ziyarete gittim. Sonra da iade-i ziyaret yaptılar.

Sürekli Erdoğan ve Bahçeli hakaret edip yok demleniyorsun, yok bilmem nesin, ne dedim? Sizinle kavga etmeyeceğim. Edeceksem de emekli ve emekçi işim edeceğim, esnaf ve çiftçi işim edeceğim dedim. 31 Mayıs seçiminde partimizin aldığı hem Kapsayıcı Türkiye İttifakı söyleminin, hem de polemik yerine dönüp doğru meseleleri konuşmanın, adayı anlatmanın."

DİLRUBA KAYSERİOĞLU'NUN PROTOKOLDE OTURMASI

Sokak röportajında kullandığı ifadeler nedeniyle 'cumhurbaşkanına hakaretten' yargılanan Kayserilioğlu'nun 93'üncü İzmir Enternasyonal Fuarı'na protokolde oturarak katılması hatırlatılan Özel, "'Size bir sürpriz var' dediler. Dilruba, geldi ve oturdu. AKP'ye hakaret ettiği düşünülen birisinin protokole oturması ve sözlerini düzeltmeden oturması yanlış oldu. Gönül kırdı" dedi.

'KENDİSİNE OY VERMEYEN KÜRT SEÇMENİ CEZALANDIRIYOR'

Kayyım atamalarına ilişkin konuşan Özel, "Türkiye 80 yıldır verdikleri oylarla şehirleri kimin yöneteceğine karar verdiği bir ülke" dedi. Özel, devamında şunları söyledi:

"Hiçbir süreçte kimse böyle bir şeye cüret etmemişken, tenezzül etmemişken bu iktidar kazanamadığı belediyeleri kayyum eliyle ele almak ya da kendisine oy vermeyen Kürt seçmeni özellikle cezalandırmak ve bütün belediye meclis üyelerine de belediye başkanını bir kere normalde bir suçu olursa belediye başkanı, suçu kesinleştiğinde düşüyor zaten. O zaman da belediye meclisinden seçiliyor. Ama bir kanun hükmünde kararnameyle bunu eğer suçlama terörse yargılama beklenmeden yani suçlandığı anda kayyum atıyor. Belki beraat edecek. Mahkemenin kararını beklemeden atıyor ve onun yerine de belediye meclis üyeleri içinden seçmek yerine onlara siz de hepiniz teröristsiniz diyor ve beş kişilik bir kurul atıyor yoluna bakıyor.

'AHMET ÖZER'E ÜÇ BÜYÜK YALANLA KAYYUM ATANDI'

Bugün Esenyurt'ta yapılan bu. Ahmet Özer üç büyük yalanla kayyum atandı. Esas şey şu: Kürtlere kızıyorlar. Esenyurt'ta neden CHP'nin adayına oy verdiniz diye. Hatta iddialar var, yalanlar var. Onu da şuradaysa göstereyim bakın bunu gösterdim bakın. Üç büyük yalan var. Ahmet Özer DEM'lidir yalanı. On yıldır üye Ahmet Özer. Belediye Milletvekili adayı olduğunda benim odama gelip destek istemiş kişidir yani. Ahmet Özer. Remzi Kartal'la görüştürüyorlar. Iddiası var, kanıtı yok. Ne günü belli, ne saati. Oysa iki AKP'linin birisi Ayşenur Bahçakalı, birisi Hüseyin Hüseyin yemek yiyen deyince söz almış kendine savunacak. Ben onu gazeteci ve akademisyen kimliğimle yaptım demiş.

Bizim Ahmet Özel, akademisyenden başka bir şey değil ki, belediye başkanı olduktan sonra görüşmemiş. 10 yıl önce görüşme yaptığı iddia ediliyor. Günü, saati, tarihi belli değil. Üçüncü büyük yalan, hesabına kaynağı belirsiz para geliyor. Yatan para kızının kira bedeli. İspatlandı. Şimdi, bu kişiye kayyum atadılar. Ayrıca Mardin gibi, Ahmet Türk gibi, ömrü barış demekle geçmiş. Ömrü çözüm demekle geçmiş. Ömrü kardeşlik demekle geçmiş. Bugün bile çözümden bahsetmiş. Hep öyle. 73'te CHP milletvekili. Ben daha hayatta yokken, iki dönem CHP'de milletvekilliği yapmış. Yani ben hayatta yokken başlamış, ben küçücük bebekken de ikinci dönemini yapmış çocukken de. İki dönem CHP'de yapmış. İki dönem DEM Parti ya da işte önceki isimleri BDP'de, HDP'de falan yapmış. Defalarca belediye başkanı seçiliyor, kayyum atıyorlar. Geçen hafta Adalet ve Kalkınma Partililerle bir kan davasının sonuçlanması için barış yemeğinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Selçuklu'yla oturmuş.

Ben gittim ve Mardin'de zaten ziyaret edeceğim Ahmet Türk'ü, TUSAŞ'ımıza yapılan saldırıdan dolayı etmemiştim. Yarım kesip Diyarbakır'dan dönmüştüm. Ziyaret ettim ve dedim ki Mardin'in şehri emininin kim olduğuna Tayyip Bey değil Mardinliler karar verir. Bu konudaki tavrımız da son derece net. Tabi bu işi kriminalize etmeye çalışanlar var. Yok efendim demin otobüsüne çıktı, otobüs sivil bir otobüs. Evet. Efendim Tuncer Bakırhan'la birlikte miting yaptı. Tuncer Bakırhan ben gitmeden önce aynı otobüs üzerinden konuşmuş, inmiş. Ben Ahmet Türk'ten birlikte çıktım, yanımda Tuncer Bakırhan yok."

İBB'YE KAYYIM İHTİMALİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) kayyım atanabileceğine ilişkin ihtimale de değinen Özel, şu ifadeleri kullandı: "Hiç tavsiye etmem bunu. Biz ne yapacağımızı çalıştık uzun uzun. Ne yapacağımızla ilgili ilk dakikadan itibaren parti ne yapacak, il ne yapacak, diğer iller ne yapacak, İBB ne yapacak, Ekrem Bey ne yapacak? Gün gün, dakika dakika, 4 hafta kadar seri toplantılar yaparak çalıştık duruyor. Ama biz bunu gerçekleşmesini olası ve olanaklı görmüyoruz. Kimseyi de böyle bir şeyi ihtimal dahilinde gören bir tondan herkesi uzak durmaya davet ediyoruz.

Bugün yaptıkları bile Türkiye'ye büyük kötülük! Avrupa konseyi Parlamenteler Meclisi Yerel Yönetimler Komiteler Başkanı kınama mesajı yayınlamış, Türkiye raportörü Atina'dan meseleyi eleştiren bir şeyler paylaşmış.Olmaz böyle bir şey. Böyle işleri yapmamaları lazım. Türkiye Demokrasi Endeksleri'nin tamamında baş aşağıya gidiyor. Bu ülkeye böyle yaparsanız yatırım gelmez, para gelmez, turist gelmez, yaptığınız ihracat değerini bulmaz, kapılar yüzümüze kapanır. Bunu yapmamaları lazım. Hele hele yani İstanbul'un dünyanın en bildiği Türkiye'nin metropolü İstanbul'a böyle bir şeye yeltendiklerinde yani Türkiye ekonomisini çekip alnından vursunlar dahi. Böyle saçmalık olmaz. Biz böyle bir şeyde onlara yaptığını yanlarına bırakmayız. Ama şunu hatırlatırım, bir kez daha hatırlatırım. Siz bu hazımsızlığı 2019'da yaptınız. Kazanılmış seçimi göz göre göre iptal ettirdiniz. Ve o iptal edilen seçimden sonra tekrar sandığa gittik. Fark 13 binkrm 806 bine çıktı. Bu milletin ferasetiyle çünkü haksızlığa uğrandı. Bu millet bunu affetmez.

"Vatanı Kurana Yemin Ettik": "Yine Yapardım" "Vatanı Kurana Yemin Ettik": "Yine Yapardım"

BAHÇELİ'NİN ÖCALAN'A UMUT HAKKI ÇAĞRISI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'ı Meclis'te konuşmaya davet etmesine ilişkin soruyu yanıtlayan Özel, "Zaten artık ağzından baklayı çıkardı Sayın Bahçeli. Şimdi Sayın Bahçeli diyor ki, Abdullah Öcalan gelsin, DEM Parti kürsüsünde konuşsun diyor, ama DEM ile MHP kürsüsü aynı kürsü bu arada, oku kürsüden diyor, konuşsun diyor, ve örgüt silah bıraksın, kendi de umut hakkından yararlansın. Bir kere o kısmında hukuki bir sorun var, yani umut hakkı meselesi... Umut hakkından yararlanmadan çıkıp oraya gelemez. Bir affa uğraması lazım. O öyle bir şey değil. Umut hakkıyla ilgili meseleyi de tersinden kuruyor ama, sanki şey gibi de, işime gelirse umut hakkından yararlansın falan. Bir kere bu iş, en olmayacak lafı en başta söylemek, samimi ve sonuç alıcı bir süreç tarif etmekten çok uzak. Biz CHP olarak şöyle koyduk, Meclis olmalı, bütün partilerin katılımına açık olmalı, samimi olmalı, şeffaf olmalı ve toplumsal mütabakatta olmalı. CHP olarak da ilk gün Bahçeli konuştuktan bir saat sonra kürsü derken söylediğim sözü tekrar ediyorum. Bizim kırmızı çizgimiz toplumsal mütabakattır ve şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeyin içinde olmayı istedik. Onları da ikna edecek bir çatışmasızlık, bir silah bırakma, şehitlerin gelmemesi, annelerin gözünün yaşının dinmesi, ama şehit ailelerinin de rencide edilmemesi, onların da rızasıyla, onların kabul edilmesi. Şimdi deniyor ki Kürt sorunu yoktur, Abdullah Öcalan gelsin, konuşsun, serbest kalsın ya da villasına çekilsin, o sırada da anayasa değiştirelim, Tayyip Erdoğan da bir daha sessizsin. Bir kere burada şu var, ben böyle bir şeyde şehit ailelerinin gözünün içine bakamam.