HDP Eş Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın açıkladığı 11 maddelik deklarasyonda, cumhurbaşkanlığı için doğrudan bir isme işaret edilmedi ama adaya ilişkin ilke ve yöntemlerin tartışılması sürecinde aktör olarak var olma isteği vurgulandı. Sahanın ve seçmenin nabzını yakından tutan kamuoyu araştırmacıları İYİ Parti lideri Akşener’in açıklamasını ve HDP’nin deklarasyonunu değerlendirdi.

‘HDP, MUHALEFET BLOĞUNU BÖLEN PARTİ KONUMUNA GELMEK İSTEMİYOR’
Serkan Alan'ın Gazete Duvar'da yer alan haberine göre, seçimlerin zor bir matematiğinin olduğunu, siyasi partilerin tek başlarına hareket ettiklerinde ciddi bir dezavantajla karşı karşıya kaldıklarını belirten Siyasal İletişim Uzmanı İbrahim Uslu’ya göre HDP son açıkladığı deklarasyonla rasyonel bir adım attı.

HDP’nin deklarasyonla, bir taraftan seçimlerde bağımsız hareket edebilme imtiyazını kullandığını, bir taraftan da muhalefete seslenerek, “11 maddelik prensiple uyuşan bir adayınız olursa destekleyebilirim” dediğini ifade eden Uslu, “HDP, kapatma davasının açıldığı süreçte hem kendi başını belaya sokmayacak hem de daha geniş toplum kesimleriyle diyalog kurmasını sağlayacak bir tutum takındı. Bir taraftan da HDP muhalefet bloğunu bölen parti konumuna gelmek istemiyor” diye konuştu.
‘ORTAYA ÇIKAN YENİ DURUM DEVA VE GELECEK ÜZERİNDE BASKI YARATACAK’

HDP’nin deklarasyonuyla muhalefet bloğu açısından değerli bir adım attığını ifade eden Uslu’ya göre bu adım, DEVA ve Gelecek Partileri’nin ittifak konusunda karar vermesi durumunu da zorlama anlamına geliyor. Ortaya çıkan yeni durumun DEVA ve Gelecek Partileri üzerinde baskı yaratacağını belirten Uslu şunları söyledi:



“Baraj şu an yüzde yediye düşmedi. DEVA ve Gelecek Partileri şu ana kadar hiçbir ittifaka dahil olmadılar ve bağımsız duruyorlar. Yüzde on barajı önlerinde duruyor. Seçmen yerel seçimlerde Millet İttifakı’yla HDP’nin bir araya geldiğinde seçim kazanabildiğini gördü. Bu tabloda DEVA ve Gelecek Partisi üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşacak. Kazanabilecek bir ittifak varken, gerekçesi çok belli olmayan bir biçimde ittifakın dışında kalmayı iki partinin tabanlarına açıklaması o kadar da kolay değil. O nedenle süreç ilerledikçe ‘Niye siz ittifak dışındasınız’ sorusuna daha fazla muhatap olacaklarını düşünüyorum. Kimse Cumhur İttifakı’na dahil olmalarını beklemiyor ama Millet İttifakı’na dahil olmaları yönünde tabandan baskılar artacaktır.”

‘HDP MUHALEFETE AÇIK ÇEK VERDİ’

İYİ Parti lideri Akşener’in “adaylık” açıklamasının ardından Millet İttifakı içerisinde cumhurbaşkanlığı yarışında bir kriz potansiyelinin kalmadığını belirten Uslu, “Bu Millet İttifakı’nın bütünlüğünü ve ahengini koruması açısından olumlu bir gelişmeydi” dedi.

Millet İttifakı’nın ahengini korumasının yanı sıra dışarıdan oya da ihtiyacının olduğunu ifade eden Uslu, HDP’nin deklarasyonuyla evrensel prensipleri sıraladığını, bu prensipleri kabul eden bir adayı destekleyebileceğini ifade ettiğini vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:



“Tabiri caizse HDP muhalefete, Millet İttifakı’na açık çek verdi. Herhangi bir dayatmada bulunmadı. Sadece 'demokrasiye hukuka inanan birisi olursa ben bunu desteklerim' dedi. HDP, 11 evrensel nitelikte prensiple Millet İttifakı’nın önüne zor bir koşul sunmadı. Hatta elini rahatlattı. HDP’nin dahil olmaması nedeniyle muhalefetin dezavantaj yaşaması olasılığı da azalmış oldu .”

‘MUHALEFET BLOKU AÇISINDAN İŞLER YOLUNDA GİDİYOR’

Akşener’in aday açıklaması ve HDP’nin deklarasyonunun seçmenlerde nasıl bir etki yaratacağı da merak konusu. Son yaşanan iki gelişmeyle birlikte muhalefet seçmeninin, “iktidarı yenebileceğine ve kazanabileceğine” dair motivasyonu ile ümidinin artacağını belirten İbrahim Uslu, “Seçime doğru giderken seçmenin motive olması, inanması partiler açısından çok önemli. Şimdiden sonra muhalefet seçmeninin daha yüksek bir motivasyonla sandığı bekleyeceğini düşünüyorum” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“HDP, ‘Asla Millet İttifakı’yla birlikte hareket etmeyiz. Kendi cumhurbaşkanı adayımızla çıkacağız ve ikinci turda da boykot edeceğiz’ gibi radikal bir tutum gösterseydi, bu moral bozucu bir durum olabilirdi. Çünkü 12 puan koptuğu zaman ‘Yüzde 50+1’i nasıl sağlayacağız’ diyerek insanlar karamsarlığa düşebilirdi. Muhalefet bloku açısından işler yolunda gidiyor. İttifak sistemini muhalefet çok iyi değerlendirdi. Normal şartlar altında tek başlarına rekabet etmeleri çok mümkün değilken bu sistemin avantajlarını iyi kullandılar. Muhalefet yerel seçimden bu yana oyun kuruyor ve kazanma olasılığı olan bir seçenek haline geldiler. HDP’nin açıklamasının ardından bu pozisyonları iyice pekişti. İktidar kanadı hangi havuzdan oy alacak? Onların da oya ihtiyacı var ve birinci turda yüzde 50’yi bulamıyorlar. Şimdiden sonra muhalefetten çok iktidarı tartışmamız gerekiyor.”

‘HDP’NİN NEYİ TALEP ETTİĞİNİ BELİRLEMESİ OLUMLU BİR KATKI SAĞLAR’

Aksoy Araştırma Müdürü Ertan Aksoy’a göre Akşener’in açıklaması ve HDP deklarasyonu muhalefetteki bütün bileşenlerin, büyük olgunluk içerisinde kişilere veya siyasi yapılara takılmadan Türkiye’nin sorunlarını ve ihtiyaçlarını öncelediğini gösteriyor.

Muhalefet adına bugün en önemli durumu “iktidarın değişmesi, birlikte yönetim anlayışının iktidara geliyor olması” sözleriyle açıklayan Aksoy, “CHP’nin de İYİ Parti’nin de HDP’nin de diğer muhalefet kanadının açıklamaları da bunu önceliyor. Seçmene eskiden olduğu gibi muhalefetin anlaşamaması nedeniyle iktidar değişikliğinin olmaması durumunun gerçekleşmeyeceğini göstermiş oluyorlar” dedi. Aksoy sözlerini şöyle sürdürdü:

Önder’den Soylu’ya Barış Gelsin ‘Helallik’ Kolay İş Önder’den Soylu’ya Barış Gelsin ‘Helallik’ Kolay İş

“Millet İttifakı İYİ Parti, CHP, Demokrat Parti ve SAADET arasında görünüyor. HDP ayrı bir yapı olarak seçime girecek. Şu an için herhangi bir baraj sorunu yok. HDP’nin de kendini ayrı olarak tanımlaması bir kayıp getirmez. Zannediliyor ki muhalefetteki bütün partiler ortak söylem üretirse muhalefet büyür. Ben buna şiddetle karşıyım. Muhalefetteki tüm partiler kendi renklerine, ideolojilerine bağlı bir siyaseti devam ettirmek zorunda ki büyüyebilsinler. Benzeme siyasal olarak ölüm getirir. HDP’nin de ayrı bir dinamik olarak tanımlaması, neyi talep ettiğini belirlemesi son derece olumlu bir katkı sağlar.”

‘MORAL ÜSTÜNLÜĞÜ MUHALEFETE GEÇMİŞ DURUMDA’
Muhalefetin kişiler ve ideolojilere takılmadan Türkiye’nin ihtiyaçları üzerinden ilerleyeceklerini taahhüt ettiğini belirten Aksoy, bu durumun seçmende yarattığı etkiye dair ise şunları söyledi:

“İktidara gelmek için siyasi partilerin çok şeye ihtiyacı var ama bunlardan en önemlisi, onların iktidara geleceğine inanmış bir seçmen grubunun olması. Yerel seçimler öncesinde bu inanç yeterince olmadığı için adaylar seçim kazanmakta zorlandılar ve daha az farklarla kazandılar. Muhalefetin bu açıklamaları sürece katkı veriyor. Muhalefetin iktidara geleceğine daha fazla inanan bir seçmen kitlesi yaratıyor. Moral üstünlüğü muhalefete geçmişti, daha da kalıcılaşması için de önemli bir katkıya dönüşmüş durumda. Bugün muhalefet hem strateji kurabiliyor, oyunun kurallarını belirleyebiliyor hem de iktidarın güçlü olduğu alanlarda mücadele etmek yerine kendi oyun alanlarını açıyor. İktidar ısrarla, inanç ve kimlik siyasetine, kutuplaşmaya çekmeye çalışırken muhalefet iktidara geldiğinde ne yapacağına ve bugün seçmenin gerçek sorunlarına konsantre olmayı tercih ediyor. Bu da iktidarın düşüşünü sağladığı gibi muhalefetin de yükselmesini sağlıyor.”

‘MUHALEFET ÇÖZÜM SÜRECİ FORMASYONUNA NE KADAR YAKLAŞACAK’

Millet İttifakı’nın yürüttüğü tartışmalarla “seçime nasıl gidilir”in cevabını aradığını belirten GENAR Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’a göre HDP’nin desteği olmadan Millet İttifakı’nın bir anlamı yok.

Bazı araştırma şirketlerinin yüksek çabalar göstererek Cumhur İttifakı’nın oylarıyla CHP ve İYİ Parti’nin oylarının eşitlendiğini söylediklerini, bugün için CHP ve İYİ Parti’nin oylarının toplamının AK Parti’nin oylarına ulaşmadığını belirten Aktaş, Millet İttifakı’nın attığı tüm adımların, “HDP’yle ilgili nasıl bir çerçeve çizebiliriz çabası” olduğunu söyledi.

HDP’nin açıkladığı deklarasyonun önemli olduğunu belirten Aktaş, HDP ile Millet İttifakı temsilcilerinin oturacağı masaya işaret etti. Oluşacak masaya “Çözüm süreci çıtasıyla” oturulacağını, Millet İttifakı’nın bu çıtaya ne kadar yaklaşıp yaklaşamayacağının belirleyici olacağını belirten Aktaş şunları kaydetti:

“Tarihinde hiç özgürlük vermemiş, daha çok kısıtlama yapmış, sistem partileri de denebilir, CHP ve İYİ Parti’nin özgürlük verme eğilimi ne kadar? Bu müzakerelerin en kıymetli tarafı. Meral Akşener başbakan olacak, Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı mı olacak! Bu hesap kendi başına yetmiyor. Bütün mesele HDP’yi sürece nerede ve nasıl katacakları meselesi. O zaman muhalefet anlam kazanabilir. Muhalefet çözüm süreci formasyonuna ne kadar yaklaşacak, muhalefetin genetiği buna ne kadar yatkın, bunlar belirleyici olacak. Üç mülteciye karşı ırkçılığa varan bir siyasi yaklaşım Kürt’ün hakkını ve hukukunu nasıl sağlayacak bu zihnimizdeki sorular.”

‘AK PARTİ BUNDAN SONRA DAHA ÇOK “AK PARTİ DİLİ” KULLANACAK’

Seçimlerde ekonomik, sosyal ve uluslararası meselelerin etkili olduğunu fakat seçim psikolojisinin bugünden yarına oluşmayacağını belirten Aktaş’a göre AK Parti’nin tutumu gelecekte belirleyici olacak. AK Parti’nin, cumhurbaşkanlığı seçimi için HDP oylarını almaya dönük atacağı adımların önemli olduğunu belirten Aktaş, “Dışarıdan baktığımız zaman HDP üzerinden muhalefeti köşeye sıkıştırmak keyifli gibi duruyor. Ama bu nihayetinde HDP seçmenini Millet İttifakı’na yaklaştıran bir tutum oluyor” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“HDP seçmeni içerisinde AK Parti’ye kültürel olarak yatkın yüzde 3’lük bir kitle var. Fakat AK Parti son yerel seçimlerde bu yüzde 3’lük kesimden istifade edemedi. Tarih boyunca yüzde 3 yüzde 4 oranında HDP seçmeni, AK Parti’nin belediye başkanı adayına oy vermişti. Son yerel seçimde bu oran sıfıra yaklaştı ve AK Parti için büyük bir kayıptı. AK Parti bundan sonra AK Parti dili kuracak MHP de MHP dili kuracak. HDP seçmeni zaten MHP’nin kurduğu dilden rahatsız olmaz, biliniyor. AK Parti’nin normal dili herkesi bu ülke çatısı altında tutmaya çalışan bir dil. Dolayısıyla AK Parti bundan sonra daha çok AK Parti dili kullanacak.”