CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla CHP gelen merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedef aldığı ve ‘terörist’ suçlamasında bulunduğu CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Hayatımda bu kadar saçma bir şey duymadım. Bunlar bizim gündemimiz değil. Onlar Türkiye'yi unuttular. Onların hedefinde sadece ve sadece CHP var” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklaması şu şekilde:
Yıpranma hakkını elde ettiniz. 24 saat çalışıyorsunuz. Karda kışta, yağmurda çamurda çalışıyorsunuz. Savaş meydanında görev alıyorsunuz, terörle mücadelede, mücadeleyi yapan insanlarla beraber koşturuyorsunuz, sel oluyor fırtına oluyor sizler yine oradasınız. Bir yıpranma hakkınız var ve bu hak elinizden alındı. Yine sizin mücadelenizle bu hak teslim edilmek istendi, ama basın kartına bağlandı. Anayasa Mahkemesi'ne gittik, iptal ettiler. Yeni düzenleme yaptılar, eski düzenlemeyi aratmıyor. Dolayısıyla biz yine sizin hakkınızı savunmak için yeniden Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız.
BASIN İNFAZ KURUMU
2020 yılında, gazeteciler 479 kez hakim karşısına çıkarılıyorsa orada sorun var demektir. Yine 2020 yılında, 78 gözaltı, 25 tutuklama, 17 darp ve tehditle gazeteci karşı karşıya kalıyorsa orada bir sorun vardır. 2020 yılında 68 gazeteci devletin hapishanelerindeyse oturup düşünmemiz lazım. Yine 2020 yılında televizyonlara karatma, gazetelere ilan ambargosu, doğru habere erişim engeli getiriliyorsa oturup düşünmemiz lazım. Basın İlan Kurumu'nca beş gazeteye doğru haber yaptıkları için 333 gün ilan kesme cezası veriliyorsa, yani Basın İlan Kurumu bir anlamda basın infaz kurumuna dönüşüyorsa, oturup düşünmemiz gerekiyor.
‘ERDOĞAN’IN 'SÖZCÜ GAZETESİNİ OKUMAYIN' SÖZÜNÜ HATIRLATTI’
Yine 2020 yılında bir ülkenin sözde cumhurbaşkanı, bir gazeteyi doğrudan hedef gösterip 'ben o gazeteyi okumuyorum, siz de satın almayıp, okumayın' diye çağrı yapıyorsa orada medya üzerindeki vesayeti ve baskıyı düşünün. Sıradan bir kişi bunu söylemiyor, devleti yöneten en tepedeki koltukta oturan zat söylüyor.
Bizim cumhuriyet tarihinde bir ilktir ve 21. yüzyılda söylenmiştir. Yine gerçekleri anlatan televizyon kanallarına 10 gün karartma 54 yaptırım cezası uygulanıyorsa oturup düşünmemiz lazım. Bir ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı görevinden istifa ettiği halde 1775 radyo ve televizyon kanalı, 27 saat bakanın istifasını talimat alamadıkları için veremiyorsa oturup düşünmemiz lazım.
Sıradan bir insan değil. Hem aileden hem damat hem saraya yakın hem hazineden hem maliyeden sorumlu, istifa ediyor açıklıyor, ‘açıklamayın’ diye talimat gidiyor. 1775 radyo ve televizyon kanalı 27 saat bu haberi vermiyor. Hangi demokrasiden hangi insan haklarından söz edeceğiz?
‘MEDYA PATRONUNU CEZALANDIRMAMIZ LAZIM’
Birinci kanal Basın İlan Kurumu, adını söyledik basın infaz kurumuna dönüştü. Efendim, ‘şu gazetelere benim ile ilgili haber yaptılar diye şu kadar süre ilan kesme cezası veriyorum para vermeyeceğiz.’ Basın İlan Kurumu ne zamandan beri birilerinin babasının çiftliği oldu. İkincisi RTÜK aracılığıyla. Talimat üzerine görev yapıyorlar. Para cezaları ve karartma cezaları veriyorlar. Yaptıkları işlem de yasa dışı. Talimat üzerine değil vicdani kanaatine göre yasalara göre vermesi lazım. Medyanın evrensel kuralları var. Evrensel kuralları görev ermesi lazım.
Üçüncüsü medya sahiplerine vergi denetimi. Gazeteye baskı yapıyor olmadı, RTÜK’ten ceza veriyorum, ilan para cezası veriyorum olmuyor, o zaman bir şey yapmamız lazım. Ne yapmamız lazım? Medya patronun cezalandırmamız lazım. Müfettişler görevlendireceğiz, cezalar yağdıracağız. Ta ki susuncaya kadar. Bunu da bize demokrasi diye yutturmaya çalışıyorlar.
Bir dikta yönetiminde, bir sivil darbe yönetiminde her türlü baskıya rağmen direnen, kalemini satmayan bir medya grubumuz var. Bunlara yürekten teşekkür ederim. 12 Eylül askeri darbesinde bile bu kadar ağır bir tablo görmemiştik. Eleştiriyi yaptık. Peki sistemi nasıl düzeltebiliriz. Neler yapmalıyız. Neleri yapılmalı.
CHP’NİN 10 MADDELİK ÖNERİSİ
Dostlarımızla iktidar olduğumuzda medya konusunda neler yapacağız? 10 maddelik bir tabloyu bilgilerinize sunmak isterim. Bu on madde hayata geçirildiğinde gazetecilerin güvencesi olacak. Doğru haber yaptıkları için kimse cezalandırılmayacak.
Doğru haberlere erişim engelleri olmayacak, gazeteciler siyasal baskı ile tutuklanma, gözaltına alınma, hapse atılma gibi bir olayla karşılaşmayacak. Evrensel kurallara uygun olarak görevlerini yapmış olacak. Medya özgürlüğü için asgari 10 koşul…
1- Herhangi bir medya organı sahibi, bu faaliyeti dışında başka bir ticari faaliyette bulunmamalı; aktif siyasetle uğraşmamalı. Temel işi sadece medya olmalı. Çünkü böyle bir yapılanma, medya sahibini siyasal baskılar karşısında daha güçlü kılar.
2- Gazetelerin dağıtımı bütün medya sahiplerinin ortak olduğu bir şirket tarafından yapılmalı. Çünkü bir gazetenin patronajına gazetelerin dağıtımı teslim edildiğinde, dağıtım konusu rakip gazeteler için tehdit olarak kullanılabilir.
3- Medyada sendikalaşma şart olmalı. Çünkü gazeteci, patronuna karşı da özgür olmalı. Sendikadan güç alarak haberinin arkasında durabilmeli.
4- RTÜK yeniden yapılandırılmalı. RTÜK’ün, üye yapısı meslek örgütleri ile üniversitelerin temsilini sağlayacak doğrultuda değiştirilmeli, siyasi partilere tanınan kontenjan sayısı azaltılmalı. RTÜK, cezalandırmayı değil, evrensel yayıncılık ilkeleri çerçevesinde hareket etmeyi amaçlayan yönlendirici bir kurula dönüşmeli.
5-Hiçbir gazeteci, gazetecilik faaliyetinden kaynaklı iddialarla tutuklanmamalı. Olası yargılamalarda, tutuksuz yargılanma esas olmalı.
6- Basın İlan Kurumu, internet medyasını da kapsayacak şekilde yeniden yapılanmalı; meslek örgütlerinin temsil sayısı arttırılmalı. Gazete tirajları ve internet sitelerinin izlenme trafiği bağımsız bir denetim kuruluşu tarafından denetlenmeli. Basın İlan Kurumu’nun ilan kesme yetkisine son verilmeli. Kamu ilanlarının fiyat tarifesi, objektif kıstaslara bağlanarak, siyasal iktidarın keyfi tutumuna bırakılmamalı. Basın İlan Kurumu, yerel medyanın desteklenmesi konusunda pozitif ayrımcılık yapmalı.
7- Evrensel kriterlere uygun, şeffaf ve denetlenebilir bir reyting ölçüm sistemine geçilmeli. Televizyonlarda gösterilen ve “zorunlu ilan” olarak sunumu yapılan tanıtım filmlerinin ücretsiz yayınlanmasından vazgeçilmeli.
8- Basın kartı, meslek örgütlerinin ortak katılımıyla oluşturulacak bir kurul tarafından verilmeli. Devlet bu alandan tümüyle çekilmeli. Kimin gazeteci olup olmadığına devlet değil, gazeteciler karar vermeli.
9- Basın ve ifade özgürlüğüne sınırlama getiren evrensel kriterler hariç, her ne koşulda olursa olsun sansür yasaklanmalı.
10. Sosyal medya, yeni medya veya alternatif medya olarak nitelendirilen mecralarda yayınlanan haberlerin doğruluğuyla ilgili bağımsız denetim/teyit mekanizmaları oluşturulmalı.
Kılıçdaroğlu, toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı:
KAFTANCIOĞLU AÇIKLAMASI
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında 'terörist' suçlamasında bulundu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin çok ağır bir gündeminin olduğunu, işçinin, emeklinin, esnafın sorunlarının bulunduğunu, milyonlarca işsizin söz konusu olduğunu, bunlarla yapay gündem oluşturulduğunu belirterek şunları söyledi:
“Efendim 'CHP İl Başkanı şöyleymiş, böyleymiş...' Hayatımda bu kadar saçma bir şey duymadım. Bunlar bizim gündemimiz değil. İstanbul İl Başkanı'nın gündemi de benim gündemim de bütün arkadaşlarımın gündemi de işsizlik, esnafın, çiftçinin, evine ekmek götüremeyen işsizin sorunu, yatağa aç giren yüzbinler, çöp konteynırlarından yemek, ekmek toplayan, ekmek kırıntılarıyla beslenen yüzbinler. Bizim sorunumuz bu. Onların gündemi ayrı. Onlar çünkü Türkiye'yi unuttular. Onların hedefinde sadece ve sadece CHP var. Çünkü CHP'nin doğruları söylemesine tahammül edemiyorlar. Edecekler, söyleyeceğiz. Hangi baskıyı kurarlarsa kursunlar, doğruları söyleyeceğiz."
ERDOĞAN’IN ASİLTÜRK’Ü ZİYARETİ
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Saadet Partisinden Oğuzhan Asiltürk'ü ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna ise Kılıçdaroğlu, bunun, partilerin iç işi olduğunu, hiçbir partinin iç işine karışmadıklarını söyledi.
"Sizler gazeteciler olarak ne kadar büyük bir dikkatle izliyorsanız, biz de o kadar büyük bir dikkatle izliyoruz." ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şu görüşleri paylaştı:
"Erdoğan, gideceğini görüyor, biliyor. 'Acaba nasıl kurtulabilirim, nasıl iktidarımı sürdürebilirim?' Zulüm ile iktidar olunmaz. Zulüm ile iktidar olanın sonu erken gelir. Erdoğan, kendi sonunu görüyor. Bu millete zulmetti, kendi partililerine zulmetti. Yoksulluğun en fazla olduğu yerler AK Parti'ye en fazla oyun çıktığı yerler. Onların hakkını, hukukunu kim savunuyor? Biz savunuyoruz, o savunmuyor, savunamıyor da zaten."
SAAD HARİRİ
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Telekom vurgunuyla bilinen Saad Hariri'yi kabul etti. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Açıkça Türkiye Cumhuriyeti devletini soydular, soyan adam şimdi gelmiş Erdoğan ile yan yana. Devleti, Türk Telekom'u soyan adam, faturasını bizim bankalara çıkaran adam senin muhatabın oluyor. Sen ona şu soruyu sordun mu, 'Neden bankaların borcunu ödemediniz?' Bu çok ağır bir tablo" değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, bu tablonun faturasının salgın sürecinde çocuklara çıktığını, 3 milyonu aşkın çocuğun internete ulaşamadığını ifade ederek, "Bunu yapacak olan kimdi? Türk Telekom'du. Ağır bir fatura. Onunla Erdoğan'ın bir araya gelip konuşması bile başlı başına bir dramdır. " dedi.
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
"Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlerin" de sorulduğu Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Erdoğan'ın gündemi çok farklı. Erdoğan'ın gündeminde Türkiye yok, fakir, fukara, işsiz, esnaf, çiftçi, sanayici yok. Çünkü Erdoğan halkın gündemini çalmak, kendi gündemini halka dayatmak istiyor. Böyle bir yapısı var. Neden? İşsizlik sorununu çözemiyor, esnafın sorununu, üretim sorununu çözemiyor. Bastırdılar 'faizi yükselt' diye, yükseltti. Kim bastırdı? Tefeciler bastırdı. Tefecilerin talebini yerine getiren kim? Erdoğan. Peki esnafın, çiftçinin, işsizin talebini yerine getirdi mi? Hayır. Gündemi başka bir yere çekmek istiyor. Boğaziçi'nde öğrenciler eylem yapmışlar, 'Efendim bunlar terörist.' Ne yaptı bu öğrenciler? Şiddet mi uyguladılar? Hayır, öğrencilerin ayağı kırıldı."
Öğrencilerin müzikle eylem yaptığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Şunu sormak gerekir? Bu öğrenciler ne istiyorlar? Bunlar delikanlı, bizim evlatlarımız, çocuklarımız. Neden bu rektör atamasından rahatsızlar? Asıl devleti yöneten bir kişinin bu soruyu sorması lazım. Bu soruyu sormuyorsunuz, herkesi terörist ilan ediyorsunuz. Ne kadar güzel, herkes terörist, o pirüpak bir yerde duruyor. Çaresizlik buraya getirdi." ifadesini kullandı.