Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek HDP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’na devam edildi.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın 20’nci duruşmasının ikinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutukluların bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde bulunan tutuklu siyasetçiler, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
'RÜŞTÜOVALIOĞLU HEYETİ KADIRDI'
Duruşma Avukat Kenan Maçoğlu’nun söz almasıyla başladı. Şeyma Kantarcı ve Pervin Oduncu’ya dair mali dosyada bulunan teşhis tutanağında, gizli tanık Ulaş’ın aynı beyanları olduğunu söyleyen Maçoğlu, bu durumu söyledikleri savcının, alelacele kağıtları değiştirdiğini anlattı. Maçoğlu’nun konuşması sırasında mahkeme heyeti, "18’nci Ağır’da görülecek davada bunları sorarsınız" dedi. Mahkeme heyetinin söylemlerine karşı Maçoğlu, tutuk devam kararında gizli tanık Ulaş’ın ifadelerinin esas alındığını yeniledi.
Önce gizli, ardından açık tanık olan Merdan Rüştüovalıoğlu’nun bütün beyanlarının yalan olduğunu ifade eden Maçoğlu, Rüştüovalıoğlu’nun heyeti kandırdığını söyledi. Rüştüovalıoğlu’nun beyanlarının yeniden incelenmesini isteyen Maçoğlu, tutuk devam kararında beyanlarını esas alınmasından vazgeçilmesini talep etti.
‘İÇİŞLERİ BAKANI HEM MÜŞTEKİ HEM DE DELİL TOPLUYOR’
Maçoğlu’nun ardından avukat Cihan Aydın, dosyaya gelen evraklara dair söz aldı. Mahkeme heyetinin çok karmaşık bir yargılama sistemini izlediğine dikkat çeken Aydın, müştekilerin dosyaya dair net bilgilendirip bilgilendirilmediğine dair kuşkulu olduklarını söyledi. Cihan, “İçişleri Bakanı hem bu davanın katılanı, hem müştekisi hem de delil toplayanı. Bu ahlaki ve hukuki olarak değerlendirilebilir mi? Bu davanın özgün durumu gereğinde müşteki beyanlarını kabul etmiyoruz. CMK’daki usul beyanlarına aykırı bir şekilde alındığı için kabul etmiyoruz” dedi.
Ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, savunmasına kaldığı yerden devam etti.
‘TUTUKLANMASAYDIM DBB’YE KAYYIM ATANMAYACAKTI’
Mahkeme heyetinin geçen celsede aldığı kararlara değinen Kışanak, kendisinin de taleplerinin olduğunu belirtti. Kışanak, şöyle konuştu:
"Siyasi saiklerle açılan bir dava olduğunu herkes biliyor ve AİHM kararıyla netleşti. Neden siyasi saiklerle açıldığına dair size taleplerimi ilettim ama hepsini reddettiniz. Bir çetenin liderinin kabul ettiği iddianameyi kendime zul olarak görüyorum ve reddediyorum. Adalete olan saygınız varsa, bu işlemlerin yeniden baştan başlatılması gerekiyor. Size hangi belediyelere, hangi kayyımların atandığını sordum ve burada ayrımcılık bir durum var. Demokrasi için mücadele eden bir partinin önünü kesmek ve kendi bekasını sürdürmek isteyen bir iktidar var. Eğer ben tutuklanmasaydım, iktidar DBB’ye kayyım atamayacaktı. Belediyeye el koyan iktidar, beni cezaevine gönderen, sahte delil çıkaran kim? Polis, emniyet bunları araştırın diyorum, reddediyorsunuz."
‘BİR TANE YOLSUZLUK İDDİASI BULAMAMIŞTI'
Mahkeme heyetine, “Türkiye’de demokrasi ve hukuku savunmak sadece bizim mi görevimiz” diye soran Kışanak, şöyle devam etti:
"Bu dava olmazsa kayyım şu an orada oturamayacak. İçişleri Bakanına yazın; ‘2015’ten bu yana DBB’ye kaç müfettiş görevlendirdi?’ Ama bir tane yolsuzluk, hırsızlık iddiası bulamamıştı. O yüzden bu kumpas dosyaları hazırlanarak hakkımızda tutuklama kararı verildi. Anayasa orada dururken, demokrasi kılıfına bürünen ve faşizmini bunlara rağmen dayatanlara biz de hesap sorarız. Türkiye’de denetim diye bir şey yok. Bu ülkenin altına gerçekten dinamit koyuyorsunuz. 6 yıldan beri kamuoyunun gözü önünde siyasi operasyon yapılırken, İmamoğlu'na yapılan şeyin de siyasi bir karar olduğunu söylemek gerek. Dünyanın hiçbir yerinde yerel demokrasiye bu kadar müdahale edilmemişti. Türkiye’de yerel demokrasi yok. Bize kayyım darbesi yaptıklarında maddeler eklediler. Türkiye kurulduğundan bugüne sit alanlarının yönetimi ile ilgili yerel yönetimlerin dahil olduğu yerel komiteler vardı, bunu da değiştirdiler."
‘FAŞİZM KAPIMIZA GELDİĞİNDE SESİNİ ÇIKARACAK KİMSE KALMAZ'
Halka yardım yapıldığında hesapların bloke edildiğini, başka birine yapıldığında “teröriste yardım” olarak lanse edildiğine vurgu yapan Kışanak, Türkiye’de 81 vilayetinin güvencesi olmadığını dile getirdi.
Kışanak, “Merkezi iktidarın onları görevden alma bahaneleri çoktur. Yargının ne kadar siyasallaştığını Cumhurbaşkanı adayları tartışılırken görüyoruz. 6 yıldan beri Gültan Kışanak’ı, Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı cezaevinde tutanlara güveniyorlar. Bugün bunlara karşı sesimizi çıkarmazsak, faşizm yarın kapımıza geldiğinde sesini çıkaracak kimse kalmaz. Yerelde demokrasi yoksa, bu ülkede demokrasi yoktur. Türkiye’de bir bölünme korkusu oluşturulmuş ve her türlü kirli işlerini bunun üzerinden yürütüyorlar. Bunu defalarca söyledik; bölünme derdimiz yok, eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz. Tüm Türkiye halklarına sesleniyorum; Bu ülkede bir bölünme sorunu yok, bu ülkede bölünme korkusu yaratılarak iktidarı yürütme sorunu var” şeklinde konuştu.
'KAYYIMLARINIZDAN HESAP SORUN'
DBB’ye atanan kayyımların ihalelere dönük usulsüzlüklerini anlatan Kışanak, şöyle ekledi: “Bu kadar çürümüş bir sisteme sadece Kürtlerin iradesini yok sayanlara rıza gösterenlere de yuh olsun. Ben kendim iki liralık faturasız bir harcama gördüm ve buna tepki gösterdim. Bu tepkim için bugün buradayım. Ama kayyımlar sahte fatura düzenleyip parayı cebine indirdiler ama hesap sormadılar. Yazık değil mi bu halkın parasına, yandaşlara peşkeş çekilsin diye mi alınıyor. Hırsızları, kayyımları, yolsuzları doldurdunuz oraya, halkın iradesini gasp ettiniz ama bana ‘terörist’ diyorsunuz. Önce gidin alnızdaki kara lekeyi temizleyin, kayyımlarınızdan hesap sorun. Ben belediye eşbaşkanı olduğumda ailemden tek bir kişi bile gelmedi, izin vermedim. Sorun bakalım ne kadar yandaş doldurmuşlar oraya, neleri çarçur etmişler. Bunun hesabını soramazsınız bu çürümüş yönetim her şeyi bitirir. Her şey bir yalanla başlar, bir hırsızlıkla başlar. Halkın iradesini gasp ettiler, yerel demokrasiyi rafa kaldırırlar, barış ihtimalini kaldırmaya teşebbüs ettiler."
Kışanak’ın beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi. (MA)