IŞİD'in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 9’uncu duruşması, verilen iki günlük aranın ardından beşinci gününde görülmeye başlandı.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, HDP MYK üyeleri, milletvekilleri ve HDP Ankara İl Örgütü temsilcileri ile çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulundu. Farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı. Duruşma, kimlik tespitinin ardından HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın savunmasıyla başladı.
'BİZ ÜRETİMİ VE SINIFSAL ANALİZİ ESAS ALIRIZ'
Vedat Türkali’nin İstanbul şiirine atıfta bulunan Parkmaksız, “Türkali, İstanbul’u çok güzel anlatır ve emekçilerin İstanbul’u diye bahseder. İstanbul’un 3 bin yıllık tarihi var ancak kapitalizm ve sanayinin gelişmesiyle büyük göçler aldı. Daha sonra devlet elitleri Ankara’ya taşındı. Şimdi İstanbul’un emekçi silüetini bozmaya çalışıyorlar” dedi. İnsanları sömürenlerin gerici, sömürüye karşı olanların ise ilerici olduğunu belirten Parmaksız, “Türkiye’de ilericiler, emekçileri uyutmak için birkaç başlık altında saflaştırdı. Bu saflaşma yalandır, yanlıştır. Biz üretimi ve sınıfsal analizi esas alırız. Bir ayrıştırma olacaksa, sınıfsallık ve ezen-ezilen bakımından olmalı. Onun dışında kalan bütün ayrıştırmalar kayıkçı kavgası gibidir, biz kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
'İSLAM İLE DEĞİL İSLAMCILARLA KAVGALIYIZ'
“Marks’ın ‘Din afyondur’ sözü, algı yönetimiyle farklı yorumlandırıldı” diyen Parmaksız, “Marks, kapitalizmin ilk zamanlarında ortaya çıkan yoksulluğa karşı, halkın dine sarılıp yaşama tahammül edebilmesine ilişkin bu sözü söylemiştir. Din insanlara yaşama direnci verir, acıları hafifleten bir yerde görür. Ancak bu sözü egemenler farklı şekillerde kullandı. Marks dinle uğraşmaz, ortaya çıkan nedenlerle uğraşır. Biz İslam’la değil İslamcılarla kavgalıyız. Ne Süleymaniye’ye ne Hz. Muhammed'in mezarına ne de diğer dini kutsallara saldırılmasını doğru buluyoruz” diye aktardı.
Cumhuriyetin birikimlerine de sahip çıktıklarını vurgulayan Parmaksız, sosyalistler olarak ileride bir sosyalist Türkiye kuracaklarının altını çizdi. Parmaksız, “Her şey hareket eder, hiçbir şey durmaz. Büyük acılar çekerek savaşta yer alan halklar var, Kürtler, Çerkezler, Araplar var. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkıyoruz ama bu bize yetmez. Daha da aşacağız. Biz yurtseveriz, topraklarımıza bağlıyız ama başka halklara düşmanlığa karşıyız” şeklinde konuştu.
'BİZ BÖYLE BİR ÜLKE MİYİZ?'
Artan kadın cinayetlerine dikkat çeken Parmaksız, bu cinayetlerin çürümüşlüğün sonucu olduğunu söyledi. Parmaksız, “Artık katlettikleri kadınların başında fotoğraf çekiyorlar. Alçaklıkta sınır yok. Dün kılıcı alıp kadını katlettiler, bugün katlettikleri kadınların başında fotoğraf çekiyorlar. Kapitalizm insanı delirtti. Biz, insanları bu hale getiren sistemi ve bu insanları sevmiyoruz. ‘Kanlarından banyo yapacağız’ dediler, sonra ne yaptılar, yurtlarda öğrencilerin kafasını kestiler, çocuklara tecavüz ettiler. ‘Beyinlerine sıkar, inlerine gireriz’ diyorlar. Mezarları tahrip ediyorlar. Nasıl bir Türkiye bu? Biz buna layık mıyız? Biz böyle bir ülke miyiz? Bunu kendimize layık görmüyoruz. Egemenler, patronlar, kapitalizm insanları çıldırttı, biz bunu kabul etmiyoruz” diye konuştu.
'MODERNLEŞME HAREKETİNİ ONLARIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE KABUL ETMEYİZ'
Geçtiğimiz günlerde hükümetin hedefi olan Sezen Aksu’nun “Işık Doğudan Yükselir” isimli albümünü hatırlatan Parmaksız, uygarlığın Mezopotamya'da kurulduğunu; pusula, kâğıt ve para dahil çoğu icadın doğudan çıktığını ifade etti. Parmaksız, devamında şunları söyledi: “Batı ise 500 yıllık bir hikayedir. Ondan önce ise her şey doğudaydı. Uygarlık oynaktır, oradan oraya hareket ediyor. Doğudan başladı, yüzlerce, binlerce yıl devam etti sonra batıya kaydı şimdi ise Pasifik’e doğru gidiyor. Tarihimizden korkmuyoruz. Oryantalizmi reddederken, doğuculuk-batıcılık da yapmıyoruz. Egemenlerin bir ideolojisi haline gelen çağdaşlaşma, modernleşme hareketini onların istediği şekilde kabul etmeyiz.”