KÜLTÜR SANAT

Memê Alan’ın göğün yedinci katında aradığı Zîn’e sevdası

Memê Alan destanı diğer Kürt aşk ve kahramanlık destanlarından birçok özelliğiyle ayrılır. Destanın sınırlarını aşan, Kürt kozmolojisinin ana kaynak ve anlatılarından biridir. Yoğun fantastik karakter ve öğeler ihtiva eder. Bu yönüyle Kürt mitolojisinin en büyük şaheseridir. Destansı muhtevası tarihin akışı içinde nesilden nesile sözlü olarak aktarılmasıyla değişime uğramıştır.

Abone Ol

Fantastik, kozmolojik ve uhrevi öğelerin yerini daha dünyevi, gerçekçi ve güncel öğeler almıştır. Destandaki tekerleme ve yer yer ağırlık kazanan kafiyeli anlatı, cin, peri, pirhebok (cadı), hızır, kanatlı at, gökyüzüne çıkma ve gaipten haber veren rüyalar gibi öğe ve betimlemeler Kürt kozmolojinin temel unsurlarıdır. Aynı yoğunluk ve kapsayıcılıkta olmazsa da bu kozmolojik, inançsal, kültürel ve dilsel söylem ve kavramları diğer tüm Kürt destanlarına geçmiş ve etkilemiştir. Bu yönüyle bilinen en eski Kürt destanıdır.

Tarihsel, toplumsal akış ve değişimin getirdiği değişimin yanı sıra bir de bilinçli bir güncellemeye de tabi kalmış bir destandır. En kapsamlı değişiklikler de Ehmedê Xanî tarafından yapılmıştır.

Xanî, destanı dönemin siyasi ve toplumsal ihtiyaçlarına göre edebi bir anlatımla yeniden yorumlamıştır. Ezidilik kozmolojisini anlatan inançsal öğelere gönderme yapan fantastik karakter ve içerikleri olabildiğince ayıklamış, 17’nci yüzyılın politik, sosyolojik ve dini vizyonuna uygun olarak Mem û Zîn adıyla güncellemiştir. Bu yönüyle destanın iki versiyonu arasında birçok fark vardır.

Dengbej söylemlerindeki anlatılar ana öğeleri birbiriyle aynı ya da çok yakındır. Ancak Mem û Zîn versiyonuyla yer yer farklılık ve çelişkiler arz eder. Bu farklılıklar sadece temel karakterler ve içerikle ilgili değildir. Aynı zamanda mekan ve zaman bağlamında da farklılıklar vardır.

Destan asıl olarak tarihsel ismiyle Samusat, Semsur ya da güncel adıyla Adıyaman şehrinin hükümdarı Memê Alan ile Cizre hükümdarının kız kardeşi Zina Zedan’ın trajik aşk serüvenini anlatır.

Sözlü edebiyatın sürekli değişen ve güncellenen yönünden kaynaklı zamanla Semsur ismi destandan çıkmıştır. Kimi versiyonlarda ‘Mıxrıbyan’ olarak geçmiş, kimi anlatılarda da Mem ve Zin’in ikisi de Cizreli sayılmıştır. Oysa destanın orijinal anlatılarına bakıldığında Mem’in yüz yıllarca Kummuhu ve sonradan Komagene adıyla Kürtlere siyasal merkezlik eden Semsurlu olduğu genel kanaattir.

Diğer bir fark ise destanın kimi sözlü ya da yazılı anlatımında zamanın belirtilmesidir. Memê Alan destanının belli bir zamana sabitlenmesi imkansızdır. Mitolojik anlatıların ne zaman çıktığı bilinmez. Memê Alan destanı da Kürt kozmolojisini içeren mitolojik bir anlatımdır. Bunun nedeni büyük çoğunlukla Memê Alan ve Mem û Zîn anlatımları arasındaki farkın gözetilmemesidir.

Mem û Zîn anlatımı Ehmedê Xanî tarafından kültürel geçmişe dayanan bir gelecek tahayyülüdür. Xanî mitolojik öğeleri belli bir mantık kapsamında Kürt ananesine uygun olarak kültürel, toplumsal ve siyasal gerekliliklere göre güncel karakterlerle değiştirmiştir. Bir anlamda inançsal kozmoloji gereği göklerde olan karakterleri pratik yaşama uygun yere indirmiş ve günlük yaşamın bir parçası yapmıştır. Melek, periler, pirheboklar, kanatlı atlar ayıklanmış, Sti, Heyzebun, Arif, Çeko ve Tajdin gibi yeni karakterler eklenmiştir.

Kürtlerin o dönem politik formu olan Mirlik mekanizmasının analizi ve eleştirisi üzerinden bir gelecek tahayyülü kurgulamıştır. Her bir karakteri toplumun özlem duyduğu meziyetlerle örmüş ve gelecek nesillerin rol modelini tasarlamıştır. Mitolojik ve tarihsel olanın güncel ve gelecek bağlamında harmanlanınca da haliyle Memê Alan ve Mem û Zîn versiyonları arasında kaçınılmaz farklılıklar ve hatta kimi çelişkiler ortaya çıkmıştır.

Mem û Zîn versiyonu yeterince bilindiğinden burada daha çok destanın orijinal anlatımı olan Memê Alan versiyonunu aktaracağız. Destana göre evvel zamanda yedi tepe üzerine kurulmuş Mıxrıbyan denilen insanlığın görüp göreceği en büyük şehri varmış. Şehrin 366 şehre açılan 366 kapısı varmış. Her şehrin 366 ilçesi, her ilçenin 366 köyü varmış. Bu diyar Alan, Emer ve Elmaz kardeşler tarafından yönetilirmiş. İnsanları birbirini sever, mutlu ve mesut yaşarmış.

Bu diyarda fakirlik, kavga ve savaş bilinmezmiş. Ancak bu diyarın bir derdi ve kaygısı varmış. Zira Alan, Emer ve Elmaz kardeşlerin hiç çocuğu olmamış. Üç kardeşten sonra yönetime gelecek bir varis yokmuş. Yaşları ilerledikçe hem üç kardeşin hem de mutlu mesut yaşayan halkın kaygıları giderek artmış. Üç kardeş bir çare bulmak için ülkeyi gezmeye karar vermişler. Her biri bir yöne revan olmuş. Gezmedik yer, görmedikleri hekim, kahin, falcı ve alim bırakmamışlar. Dertlerine deva olacak bir çare bulamayınca umutsuz bir şekilde Mıxrıbyan şehrine dönmüşler.

Dönüşte Mir Alan, yolu üstünde bir Pirhebok (cadı) ile karşılaşır. Derdini anlatır ve Pirhebok’tan, “Senin kaderin peri şahının kızına yazılmıştır. Kavuşmanız için tüm servetinizi satacak ve halka hizmet edeceksiniz. Bunu yaptıktan sonra zamanı geldiğinde bir çocuğun olur” cevabını alır.

Alan eve döner ve bu meseleyi kardeşlerine anlatır. Hemen at, katır, koyun, sığır sürülerini ile tüm hazine ve servetlerini satarak tüm Mıxrıbyan’da inşa ettikleri ibadethanelere, kervansaraylara, köprülere, han ve hamamlara yenilerini eklerler. Pirhebok’un dediği üzere dokuz ay, dokuz gün, dokuz saat, dokuz dakika sonra bir Newroz günü Alan Bey’in bir oğlu olur. Ülkede kırk gün kırk gece kutlamalar yapılır. Kırk diyardan misafirler davet edilir. Şarkılar söylenir, halaylar çekilir. Çocuğa Mem ismi konulur.

Gel zaman git zaman Mem gençlik çağına gelir. Boylu poslu, pehlivan bir civanmert olur. Babasının ölümü üzerine Meme Alan tahtın varisi olarak Mıxrıbyan diyarının padişahı olur. Günün birinde Mıxrıbyan diyarına su sağlayan gölde bir yaratık peydah olur. Kimse göle yaklaşamaz olur. Ülkede kuraklık baş gösterir. Ülkenin dört bir yanında insanlar toplanır. Bu yaratığı yakalamak için büyük ağlar ve kafesler yapılarak göle atılır. Ancak yaratık bir çırpıda ağları ve demir kafesleri paramparça eder, göle yaklaşanları öldürür.

Memê Alan çaresiz bu yaratıkla karşılaşmak zorundadır. Gölün kenarına gelir ve meraklı gözler altında kılıcını çekerek suya dalar. Kısa bir sessizliğin ardından aniden mahşeri bir gürültü kopar. Gölden kanatları gümüşten bir at çıkar. Demir kafesleri parçalayan at ehlileşmiş bir şekilde gelir ve Memê Alan’ın önünde durur.

Mem ata Boze Rewan ismini verir ve bir çırpıda sırtına atlar. Gümüşi kanatlarını çırpan Boze Rewan, Memê Alan’ı göğün yedinci katına çıkarır. Burada meleklerin aracılığıyla hurilerden, perilerden daha güzel bir kızla bir gece muhabbet eder ve birbirine aşık olur. Aşklarının sembolü olarak birbirlerine üzerinde isimleri olduğu yüzüklerini verirler.

Ne var ki güzeller güzeli kız birden ortadan kaybolur. Mem odasında aşk ateşinden hasta bir halde uyanır. Gördüklerinin rüya olduğunu düşünür ancak parmağına bakınca yüzüğü ve üzerindeki Zîn ismini görür. O günden sonra Mem için hayatın anlamı değişir. Ne padişahlık, ne mal ne de mülk umurundadır artık. İstediği tek şey var o da bir daha Zîn’i görmektir.

Mıxrıbyan şehrinin tamamının karşı çıkmasına rağmen Boze Rewan’a binerek Zîn’i aramaya koyulur. Haftalarca, aylarca, yıllarca diyar diyar gezerek Zîn’i bulmaya çalışır. Başında birçok olay geçer ancak asla vazgeçmez. Babası Alan gibi çaresiz kaldığı bir anda bir Pirhebok ile karşılaşır ve derdini anlatır. Pirhebok aradığı güzelin Cizre padişahının kız kardeşi, yiğitler yiğidi Çeko’nun üç yıllık nişanlısı Zîna Zedan olduğunu söyler. Mirin yardımcısı Bekoye Ewan’ın (Fesat Beko), Zîn’e ulaşmasını engellemeye çalışacağını ve dikkat etmesini tembihler. Boze Rewan’ın onu götürdüğü kapıya misafir olmasını ister.

Mem, Pirhebok’un dediğini yapar. Boze Rewan, Cizre’nin dışındaki bir evin önünde durur. Evin sahibi Arif, Çeko ve Tajdin kardeşlerdir. Mirin amcazadeleridir. Kürt töresi gereği üç gün boyunca soru sormazlar Mem’e. Üçüncü günün sonunda büyük kardeş Tajdin, Mem’e kim olduğunu, nereden geldiğini ve ne istediğini sorar. Mem meseleyi üç kardeşe anlatır. Mem’in aşık olduğu Zîn, kardeşinin üç yıllık nişanlısıdır. Kürt töresine göre nişanlı kadına kem gözle bakılmaz. Bir yandan kardeşi, öte yandan ne olursa olsun yardım edilmesi gereken misafiri Mem.

Çeko, Zîn’in de Mem’e aşık olduğunu öğrenir ve Zîn’den vazgeçer. Üç kardeş misafirleri Mem’i destebıra (manevi kardeş) olarak beller. Muradına ermesi için yardım sözü verir ve Zîn’i istemeye giderler. Mir yiğitlikleriyle nam salan üç kardeşi sever ve sayar. Zîn’i Mem’e vermeye rızası vardır. Ancak Beko Ewan boş durmaz. Üç kardeşle ezeli düşmanlığı vardır. Sürekli oyunlar oynar ve Mir’in kafasını karıştırır. Üç kardeşin tahtta gözleri olduğu ve Çeko’nun Zîn’den vazgeçmesinin sebebinin Mıxrıbyan padişahı Memê Alan ile işbirliği yaparak Cizre’nin hükümdarlığını almak olduğunu söyler. Mir, Beko’nun dediklerine inanır ve bu izdivaca izin vermemeye yemin eder. Birçok şart koşar. Hangi şartı koşarsa koşsun Mem yerine getirir, ancak Mir yeni bir şart koşar.

Bu şartlardan biri de satranç oynamaktır. Satranç ustası olan Mir, Mem’in oyunu kazanması halinde istediğini kabul edeceğini, aksi halde onu ölene kadar zindana kapatacağını söyler. Mem ile Mir Ezdin satranca oturur. Mir’in yenilmek üzere olduğunu öğrenen Beko, Zîn’i Mem’in göreceği pencerenin önüne getirir. Zîn’in güzelliğinin seyrine dalan Mem oyunu kaybeder ve zindana atılır. Çeko, Hesen ve Tajdin’in çabalarıyla Mir Ezdin evliliğe razı olur ve Mem’i af eder.

Ancak Beko öncesinden davranarak kızını Zîn’in kılığına sokar ve zindana gönderir. Beko’nun kızı kendini Zîn olarak takdim eder ve müjdeli haberi Mem’e verir. Açlıktan bitap düşen ve gözleri görmeyen Mem, Zîn’in geldiğine sevinir ve kendisine verilen zehirli narı ısırarak ölür. Buna dayanamayan Zîn de canına kıyar.

Mir Ezdin yaptıklarına pişmandır. Beko’nun ölüm fermanını çıkarır ve Beko öldürülür. Mem ile Zîn aynı mezara defnedilir. Ancak bu dünyada onların kavuşmasını engelleyen Beko öte dünyada da rahat bırakmaz. İki sevdalının arasında bir karaçalı olarak boy verir. Böylece iki aşığın serüveni trajik bir şekilde son bulur.