Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ortaklığında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla Beyoğlu’nda bulunan Nippon Otel’de “Propaganda Günlerinde Hakikat” isimli panel düzenlendi. Panelde Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, Artı Gerçek Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz, T24 Yazarı Çiğdem Toker, Gazete Duvar Genel Yayın Yönetmeni Barış Avşar ve Gazeteci İpek Özbey konuşmacı olarak yer aldı. Panele gazeteciler ve çok sayıda kişi katılım gösterdi.
 
Panel, gazetecilere ilişkin bir sinevizyonla başladı. İlk olarak söz alan TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, 1 yıllık rapor hazırladıklarını söyledi. 2023 Nisan- 2024 Nisan ayını kapsayan raporla ilgili Durmuş, kaç gazetecinin gözaltında alındığı, tutuklandığı, yargılandığına ilişkin verilerin açıklandığı belirtildi. Bu yıl gazetecilerin ekonomik koşullarına ilişkin konulara değindiklerini ifade eden Durmuş, sendikanın önemine vurgu yaptı.  
 
‘GAZETECİLER KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMİYOR’
 
Ardından konuşan MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş, gazetecilere hukuk ve daha birçok alanda destek verdiklerini ve bu konuda araştırmalar yaptıklarını söyledi. Altıntaş, “Gazeteciler kendini hiçbir zaman güvenli hissetmiyor. Türkiye’de çalışan her 10 gazeteciden 9’u kendini güvende hissetmiyor. Bu en büyük utançtır. Yine gazetecilerin yüzde 70’i tutuklanma ve gözaltına alınmaktan dolayı korku içinde. Gazeteciler kolluk şiddetine karşı bir girişimde bulunmamalarının nedeni ise yargıya olan güvensizliktir. Ve gerçekten de bu konuda haklılar” diye konuştu. Altıntaş, en çok Kürt gazetecilerin yargı hedefinde olduğunu vurguladı.
 
‘GAZETECİLER SÜREKLİ YARGI TACİZİNDE’
 
DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu ise hayatını kaybeden Gazeteci Celal Başlangıç’ı anarak, sözlerine başladı. Müftüoğlu, gazetelerin ve gazetecilerin sürekli yargı tacizi ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Kürt gazetecilerin iktidarın baskısıyla karşılaştıklarını belirten Müftüoğlu, “Mesela Wan’daki helikopterden atma olayını yazan gazeteciler, tutuklandı ve 6 ay içeride kaldılar. Sonradan serbest bırakıldılar ama 6 ay içeride kaldılar. Yine Ankara ve Amed merkezli operasyonlarda çok sayıda gazeteci gözaltına alındı ve uzun bir süre neden tutuklandıklarını bile öğrenemedi. Daha sonra dosyalara baktığımızda sadece haberler ve tanık ifadeleri yer aldı. Tanıklar bizim için gazeteci olduğumuzu söylediler ancak bizi kriminalize etmeye çalıştılar. Örneğin benim için ‘Dicle, Mezopotamya Ajansı’nda (MA) çalışıyor, DFG Eş Başkanı’dır’ diyordu. Tanık ‘Ben onun örgütle çalıştığını düşünüyorum’ diyordu. Ancak ortada bir kanıt yok” dedi.
 
‘HAKİKATİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
 
Müftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz görünmeyeni göstermeye çalıştığımız için hedef alınıyoruz. Bunun son örneğini taşımalı seçmenlerde gördük. Orada oy oranlarının nasıl değiştiğini gördük. İktidarın halkın kendini yönetecekleri seçmelere bile ne kadar müdahale ettiğini gördük. Tabi İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyon Birimi yanıt verdi ve ‘güvenlik’ dedi. Biz gazeteciyiz, bulunduğumuz yerde toplumu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Yazdığımız hakikat birilerini rahatsız edebilir. Ama biz hakikati savunmaya ve onu yazmaya devam edeceğiz.”
 
‘İKTİDARIN FÜTURSUZ GAZETECİLİK GELENEĞİ’
 
Gazete Duvar Genel Yayın Yönetmeni Barış Avşar, Celal Başlangıç, Metin Göktepe ve Musa Anter’in gazetecilikleri sayesinde bugünlere geldiklerini belirtti. Başlangıç, Göktepe, Anter gibi gazetecilerin örgütle bağlantılı kılınmaya çalışıldığını belirten Avşar, sürekli haberlerin “gerçek” olmadığı gibi algıların yaratılmaya çalışıldığını söyledi. İktidar geçmişten bugüne gazetecilik anlamında “fütursuz” bir gelenek yürüttüğünü söyleyen Avşar, günümüzde internet medyasına değinerek, sanal medyanın önemli olduğunu belirtti. Avşar, internet gazeteciliğinin Gezi Direnişi öneminin ortaya çıktığını vurguladı.
 
‘İKTİDAR MEDYANIN GÜCÜNÜN FARKINDA’
 
T24 yazarı Çiğdem Toker de Celal Başlangıç’ı andığını belirtti. Bugün yaşanılan birçok sorunun 1990’lı yıllara dayandığını ifade eden Toker, o dönem medya patronların “kirli” bir ilişki olduğunu söyledi. Bu yüzden AKP’nin iktidara geldiğinde çok kırılgan bir medyayla karşılaştığını dile getiren Toker, 2008, 2013, 2018 yıllarında iktidarın kendi medyasını kurduğunu sözlerine ekledi. Toker, “İktidar bugünleri görerek, bunu yaptı. Çünkü iktidar medyanın gücünün farkındaydı” dedi.
 
‘ANA AKIM SERMAYENİN YAYINIDIR’
 
Artı Gerçek Genel Yayın Yönetmeni Ali Topuz, “İki bilgi türü var. Akademik ve gazetecilik yani enformasyon bilgi. İçinde olduğumuz dönem hem siyasal hem ekonomik ve hem teknolojiyi dikkate almak gerekiyor. Mesela ana akım diyorduk ama artık demiyoruz. Ana akım sermayenin yayınıdır. Türkiye’nin ana akımı Cumhuriyet Gazetesi oldu” diye konuştu.

Topuz, konuşmasının devamında gazeteciliğin geçmişteki durumuna değindi.