Rojava halkının gözü tüm bu konularda siyasi taraflar üzerinde. Kamışlo’daki Rûdaw stüdyosunda Omer Kalo’nun konuğu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Enver Müslim, gündemdeki konulara ilişkin özel açıklamalarda bulundu.

Müslim, Suriye Ulusal Kürt Konseyi (ENKS) ile Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) arasındaki müzakerelerden diğer Kürt partilerin tavrına, Suriye hükümeti ile olan ilişkilerden Türkiye ile yaşanan sorunlara, yeni ABD yönetiminden beklentilerinden PYD’nin ulusal kimliğine kadar geniş bir yelpazede sorulara yanıt verdi.

Diyalog süreci uzun bir süredir devam ediyor. Birçok konuyu görüştünüz. Özellikle de siyasi konularda ortak bir bakış açısı yakaladınız. Şimdi de ABD heyeti ülkedeki iktidar değişikliği ve yeni yıl tatili nedeniyle burada hazır değil. Tüm bu süre içerisinde siz kendi aranızda arabulucu olmadan diyaloğu sürdürebilecek aşamaya ulaşamadınız mı ki Amerikalı heyeti bekliyorsunuz?

Elbette biz birlikte diyaloğu sürdürebiliriz fakat başlangıçta diyalog Amerika ve Demokratik Suriye Güçleri’nin arabuluculuğunda başladı. Birinci ve ikinci aşamalarda çok önemli bir düzey yakaladık. Üçüncü aşamada ise ABD’de ve koalisyon güçleri içerisinde bazı değişiklikler gündeme geldi. DSG veya ABD temsilcisinin bir daveti olursa hazır bulunacağız. Fakat bununla birlikte önümüzdeki süreçte diyaloğa başlamak için çabalarımız da sürecek.

ABD tarafı kendi işleri ile meşgul olur ve süreç uzarsa eğer, karşı tarafla ilişki kurmak ve diyaloğu sürdürmek gibi bir planınız var mı?

Bizim ve tüm halkımız açısından diyalog önemli olduğu için çabalarımız olacak. ABD’li temsilciler hazır bulunmasa bile DSG aracılığıyla yada doğrudan diyaloğu başlatabiliriz.

Rojava’da uzun bir süreç yaşandı, Kürt taraflar ayrıydı, birlik değillerdi. Özellikle bu süreçte bu diyaloğun nasım bir anlam ve önem yüklüyorsunuz? Yani siz bu diyalog üzerinden Suriye’ye ve yine uluslararası kamuoyuna ne mesaj vermek istiyorsunuz?

Herkes Ortadoğu’da büyük bir kargaşa olduğunu biliyor. Gerek Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da ve gerekse Lübnan’da. Dolayısıyla bu durumu çok iyi tahlil edebilmeliyiz. Bu diyaloğun başarıya ulaşması gerekiyor. Çünkü Rojava’daki Kürt halkı çok acı çekti. Efrin işgal edildi, ardından Gire Spi, Sere Kani işgal edildi ve çok göç yaşandı. Bölge üzerinde hala bir sürü tehdit var. Bu nedenle diyalog sonuca ulaşmalı. Diyalog başarıya ulaşırsa diğer bileşenler için de olumlu sonuçları olacak. Kürtler kendi aralarında ne kadar dağınık olursa bu durum onlar kadar diğer bileşenlere de zarar verir. Biz kendi aramızda bir sonuca varabiliriz. Böyle olursa demokratikleşen Suriye içerisinde tüm bileşenlerin katılımı sağlanır. Kürtlerin kendi aralarındaki durumu hem komşuları ve hem de bölgeyi etkiler.

Son süreçte yeni olaylar yaşandı. ENKS ofisleri yakıldı. İlkin bunu sormak istiyorum; bu olaylar diyaloğu nasıl etkiledi? Bu tür olaylar diyaloğu olumsuz etkilemez mi?

Tabi bu olaylar kasıtlıydı. Sadece ENKS’ye bağlı partilerin değil, PYNK’ye bağlı partilerin de bazı ofisleri yakıldı. Bu çok önemli bir durumdur ve elbet bir mesaj içeriyor. Mesaj da bu diyaloğun sonuçsuz bırakılmasıdır. Bu nedenle bizim sorumluluk ruhu ile yaklaşmamız gerekiyor. Yani bu olaylarının amacı diyaloğu sekteye uğratmaksa bize düşen de en kısa zamanda bu diyalog başarıya ulaşmatırmak için sorumluluk almaktır. Ne kadar geç kalırsak genel durum da o kadar olumsuz etkilenir, halk zarar eder, tabi siyasi partiler de zarar görür.

Bazen basında konuşuluyor, bazı taraflar da bu yakma olaylarına karışanların size yakın gruplar yada PYD’ye bağlı örgütlerdir diyorlar. Bu iddiaların gerçek payı var mıdır? Buna yanıtınız nedir?

Maalesef, bu tür konuşmalar çok yapılıyor. Özerk Yönetim de açıklama yaptı ve bu işi yapanlar hakkında inceleme başlatılacağını duyurdu. PYNK partileri ve biz de bunu kınadık. Fakat bu tür itham ve iftiraları ortaya atmak çok kolaydır. Buna daha fazla dikkat etmeliyiz. Çünkü kimsenin bunda bir yararı yoktur. Bu diyaloğun bozulmasında kimin çıkarı olur? Kürt halkının düşmanlarının tabi, diyaloğun amacına ulaşıp birlik sağlanmasını istemeyenlerin olur. Dolayısıyla bu tür iftiralara başvurmadan önce, kimin bunda çıkarı var, hangi taraf zarar görüyor buna bakmak lazım. Şimdi bölgemizde bu yakma olayları oldu, elbette asayiş soruşturacak. Biz PYD olarak bu olayları kınıyoruz ve doğru bulmuyoruz. Bu nedenle diyaloğa doğru hızlıca atacağımız her adımla bu tür olayların önüne geçmiş olacak ve ortalığı karşıştırmak isteyenleri engellemiş olacağız.

Bizim çıkarımıza değil, ENKS’nin de çıkarına değil diyorsunuz yani?

Evet, evet, Kürt halkının düşmanlarının çıkarınadır.

Diğer taraftan Suriye Kürtleri, yani sadece sizin partiniz veya diğer partiler değil, tüm Suriye Kürtleri sözlerine sahip çıkmıyorlar, Suriye Kürtleri kendi kararlarını verebilecek düzeye ulaşmamışlar, Suriye içerisinde karar sahibi değiller deniyor. Bu doğru mu sizce?

Bu söyleyenler çok mübalağa yapıyor. Suriye Kürtleri büyük adımlar attılar, siyasi partiler bir çatı altında toplanabildi. Şimdi PYNK çatısı altında 25 parti bulunuyor, Kürt Vatan Meclisi çatısı altında birleşmeler var, ayrıca başka çatılar altında bir araya geliyorlar. Kararlar Rojava’a alınıyor, Kürtlerin çıkarları Kamışlo’da belirleniyor. Bu nedenle, bu tür iddiaları kimin için söylüyorlar bilmiyoruz ama biz PYNK bileşenleri olarak kararlarımızı Kamışo’da, Kürt halkının çıkarlarına göre alıyoruz.

Kürdistani tarafların Rojava’daki taraflar üzerindeki etkisi nedir? Destek mi olunuyor yoksa taraflar çıkarlarını mı gözetiyor? Diyalog sürecinin başarıya ulaşmamasının sebebi diğer Kürt tarafların müdahalesine bağlanıyor ve kendi aralarındaki çelişkileri Rojava’ya taşıdıkları söyleniyor.

Rojava’nın diğer tüm Kürt partileri ile ilişkileri vardır. Bu bir realitedir ve bunu inkar edemeyiz. Kürdistani partilerin Kürtler arasındaki diyalog hakkındaki tavrı daha çok ön açıcıydı. Başarılı olmasını destekliyorlar. Gerek Kuzey’den, gerek Güney’den yapılan açıklamalarda hep Rojava’daki diyaloğun desteklendiği mesajı verildi. PYNK içerisinde yer alan PDY olarak bizim Kürdistani partilerle ilişkilerimiz var. Fakat bu Kürdistani partilerin müzakereye müdahale edecekleri veya sonuca ulaşmasına engel olabilecekleri anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu diyalog Kürdistani partilerin desteği ile yürüyor. Rojava partileri olarak bizim de Suriye içerisinde Kürt halkının birlik arzusunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bir çatı altında bir araya gelip ilerisi için ulusal birlik yönünde adımlar atmamız lazım. Rojava’da Kürtler arasındaki diyalog başarıya ulaşırsa eğer ulusal kongre için mücadele etmeliyiz ki ortak ve doğru bir kararla bölgede yaşayan diğer bileşenlerle birlikte kazanımlarımızı koruyabilelim.

Peki sizin Kürdistani taraflardan talebiniz nedir? Kuzey ve Güney Kürdistan’daki taraflar Rojava ile daha alakalı. Yani razı olmadığını noktalar nelerdir, ya da ne gibi bir zarar veya etkileri oluyor?

Bebeği Çekmecede 3 Yıl Boyunca Tutan Anneye Cezası Verildi Bebeği Çekmecede 3 Yıl Boyunca Tutan Anneye Cezası Verildi

Bazen bazı olaylar yaşanıyor ve ister istemez rahatsız oluyorsunuz. Mesela görüş ayrılıklarının sebep verdiği olaylar bizi üzüyor. Ancak ne olursa olsun, hangi sorunlar yaşanırsa yaşansın sonuçta diyalog yoluyla çözülmelidirler. Onlarca yıl kargaşa yaratıldığını gördük. 20’inci yüzyılda kardeş kavgası yaşandı, tüm bunlar bizi çok incitti. İster Rojava, ister Kuzey, ister Güney’de olsun bu olaylar bizi incitti. Biz gençlerimize zarar gelsin istemiyoruz. Kan dökülmesini istemiyoruz. Bu yüzden Kürdistani taraflardan beklentimiz sorunlarını diyalog yoluyla çözmeleridir. Suriye’de Kürt sorununun çözümü için Rojava Kürtlerine verecekleri destek bizi mutlu eder.

Ne değişti? Kim Kürdistani taraflar arasındaki ilişkilerin bozulmasını istiyor? Hatırlarsak eğer Kobani savaşı sürecinde gerek HDP ve gerekse diğer Kürdistani taraflar ellerinden geleni yaptı, Kobani’ye büyük bir hizmet sundular. Ayrıca Güney Kürdistan’dan Peşmeger gönderildi. 2015’ten bu yana ne değişti de ilişkiler halkın tasvip etmediği düzeye geldi?

Kanaatimce 21’inci yüzyılda, özellikle de 2021’de Kürtler gerek Güney ve gerekse de Kuzey Kürdistan’da bazı kazanmlar elde edebilir. Fakat bazı taraflar kargaşa yaratmak istiyorlar. Kobani’de yaşananlar herkesi çok mutlu etti. Yüzlerde Peşmerge Kobani’ye geldiğinde, binlerce Kuzey Kürdistanlı sınıra gelip çember oluşturduğunda ve Kürdistan’ın dört bir yanından gelenler Kobani topraklarında şehit düştüklerinde birlik umudu da doğdu. Kürt sorununun diyalog yoluyla, el ele vererek çözme umudu doğdu. Bu nedenle bazen geriye dönüp baktığımızda bazen şunu düşünüyoruz; ortalığı karıştırmak kimin çıkarına hizmet ediyor, her iki tarafın kanının akması kimin çıkarına? Güney’deki jkazanımlar tehdit altında kalsa ve zarar görse kim fayda sağlar? Aynı zamanda, Kürdistan’ın diğer üç parsaındaki Kürtler de Rojava’da elde edilen kazanımlar karşısında aynı mutluluğu yaşıyor. Bu nedenle, kimin çıkarına olduğunu düşünmeliyiz. Bugün AKP hükumeti ortalığı karıştırmak için çok çabalıyor. Fakat bizim bunun farkında olmamız lazım. Halkımızın düşmanları çoktur. Ne olursa olsun bize yönelik planlara karşı duyarlı olmalıyız. Bir kez daha yineliyorum, biz müzakere ile diyalog ile sorunlarımızı çözebiliriz.

Suriye meselesine, sizin Suriye hükumeti ile ilişkilerinize, diyaloğunuza gelelim. Son dönemde Suriye Devlet Başkanı danışmanı Buseyna Şaban’ın sizi veya DSG’yi kastederek şöyle bir açıklaması oldu; “bizimle görüşmeye gelen heyet anlaşma imzalayabilecek düzeyde yetkili değildi” dedi. Bu ne kadar doğru? İlişkileriniz ne düzeyde, böyle bir ilişki var mı, yok mu?

2011’den beri biz siyaseten de Suriye’deki sorunların Suriyelilerin kendi aralarında silaha başvurmadan çözmelerinden yanaydık. Fakat maalesef, hem Suriye hükumeti yani Baas rejimi ve hem de muhalefet askeri yolu tercih etti. Buna rağmen bugüne kadar da biz diyaloğa açık olduğumuzu dile getirdik. Diyalogla ilgilenen taraflar Demokratik Suriye Meclisi ve Özerk Yönetim’dir. Biz de bu çatı altında temsil ediliyoruz. Bildiğimiz kadarıyla bu ilişkilerimiz şu an durmuş durumda. Rejim ile bir yıldan fazla bir süredir diyalog durmuş bulunuyor. Çünkü rejim ciddiyetle yaklaşmıyor, halkların haklarından bahsetmiyor, var olan problemleri görmezden geliyor. Suriye’deki kriz ve karmaşayı neden çözmek istemiyor? Bu rejimin geleceğin Suriyesi için bir görüşü bir çözüm projesi yok. Sadece anayasanın 107’in maddesi etrafında gidip geliyor. O da yerel yönetimlerle alakalı bir madde. Biz âdemi merkeziyetçilik üzerine anlaşma sağlanmasını savunuyoruz. Merkezi olmayan bir Suriye yani. Bazı konularda farklı görüşlerimiz olabilir, fakat diyalog yolu ile çözüme kavuşturabiliriz. Her şeyden önce Kürt sorunu çözülmelidir. Aynı zamandan Suriye’nin iç sorunları, ne varsa çözülmeli. Arap, Türkmen, Süryanilerle de ilişkimiz var, onlara dair sorunlar da çözülmeli. Biz tüm Suriyeli tarafları kapsayan bir anayasa istiyoruz, tüm bileşenlerin haklarını gözetleyen demokratik bir anayasa olmalı.

Suriye krizinin başlangıcında, 2012 yılında hükumet güçleri savaşsız Kürt coğrafyasından çekildi. Bu konuda aranızda bir anlaşma var mıydı, varsa neydi? O dönem bir problem yoksa şimdi ne değişti ki Suriye hükumeti söylem değişikliğine gitti, sert konuşmaya başladı? O dönem kendi aranızda bir konuda uzlaşmanız oldu mu, ki siz de siyasi bir parti olarak bölgede oluşan güç içerisinde önemli bir parçasınız?

Maalesef, bahsettiğiniz 2012’deki zihniyet ile şimdiki zihniyet aynı. Bu zihniyet 1963’ten beri süregeliyor ve bugüne kadar da değişmedi. Baas rejimi hata yaptığını kabul etmiyor, Suriye’de yaşayan diğer bileşenlerin varlığını ve Arap olmadıklarını benimsemiyor. Baas Partisi dışında olduklarını hazmedemiyor. Bu topraklarda yaşayan farklı bileşenler var, mesela Suryaniler binlerce yıldır burada yaşıyor. Kürtler ve Araplar yine öyle. Fakat Baas Partisi sürekli 2011 öncesine dönülmesini hayal ediyor. Yine bölgeye kendi güvenlik güçleri ile istihbaratını getirmek istiyor. Şimdi artık kendi bildiği gibi halkı denetimi altına alacak bir devlet kalmadı. Bu devlet 2012’de halkı koruyamadı, şimdi de koruyamaz. Şimdi Ayn İasa saldırı altında, Suriye ordusu neden orayı savunmuyor? Belli çünkü. Kobani’dedirler, her yerdedirler, fakat buna rağmen Türk devletinin ve çetelerinin saldırılarına karşı Suriye hükumeti sessiz kalıyor. Bu her şeyi belli ediyor zaten. 2012 yılında sorunlara vurdumduymaz yaklaşıyordu, şimdi de aynen öyle yaklaşmak istiyor. Bu nedenle Suriye içerisindeki diyaloğumuz, Demokratik Suriye Meclisi adına yürütülen diyalog durmuş vaziyette. Fakat eğer Suriye hükumeti ciddiyet gösterirse, biz görüşmeye açığız, Suriye sorununun erkenden çözülmesi için biz hazırız.

Kürt sorununun çözümü ve Kürt halkının hakları konusunda bazen PYD’nin ulusal bir projeye sahip olmadığı söyleniyor. Sizce Suriye’de Kürtlerin hakları nelerdir?

Çok uzun bir tarihten beri Kürtler bu topraklarda yaşıyor ve haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması en temel haklarıdır. Partimizin Kürt halkların haklarına sahip çıkmadığı şeklindeki söylemler gerçeği yansıtmıyor. Biz demokrasiden, merkezi olmayan bir sistemden bahsediyoruz. Diğer bileşenlerin haklarından bahsediyoruz. Ancak demokratik bir anayasa hazırlandığında Kürt halkının hakları da sağlanmış olur. Kürt halkının da kendi toprakları içerisinde, kendi dili, medeniyeti ve tarihi ile Suriye’de yaşamaya hakkı vardır. Aynı şekilde binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan Süryanilerin de hakkı var. Arapların da var. biz Suriye’nin demokratikleştirilmesinden bahsediyoruz. Suriye demokratikleşir ve tüm bileşenlerin haklarını, katılımını gözeten demokratik bir anayasa hazırlanırsa o zaman Kürtlerin hakları da korunmuş olur. Suriye’de 1963’te ve 1973’te yapılan darbelerle çıkarılan şövenist kararlar Kürtlerin inkârı üzerinedir. Bu meselenin anayasada nasıl bir çözüme kavuşturulacağı açık bir şekilde belirtilmelidir.

Şimdi de bölgesel konulara değinelim, Türkiye ile Özerk Yönetim ve partiniz arasındaki sorundan bahsedelim. 2015’ten önceki süreçte ilişkileriniz iyiydi. Türkiye sınır kapılarını açmıştı, Rojava ile Kuzey ve Türkiye arasında ticaret akışı vardı. Sonra bu ilişkiler bozuldu. Siz bu burumdan zararlı olan taraf olduğunuzu düşünüyor musunuz? İlişkilerin tekrardan iyileştirilmesini, hiç olmazsa şu an ki durumdan daha iyi hale gelmesini, huzura kavuşturulmasını, tehditlerin azalmasını düşünüyor musunuz?

Bir Kürt atasözü var, “niyet açık olunca her şey olduğuna kavuşur” diye. Maalesef Türkiye devleti her zaman Kürtlere düşman gözü ile bakıyor. Bir Kürt fobisine sahip. Kürtlerin her şeyi karıştırdığını ve ülkeyi bölmek istediğini düşünüyorlar. Bu nedenle Efrin’i işgal ettiler, göçler yaşandı. Bu nedenle Gire Spi’yi, Sere Kani’yi işgal ettiler ve şimdi de Ayn İsa’ya saldırıyorlar. Gerekçe ne? Güvenliğimize yönelik tehdit var diyorlar. Fakat PYD olarak biz Suriye’nin bütün komşuları ile iyi ilişkiler içerisinde olmak istiyoruz. O da Kürt halkının, Suriye halklarının çıkarlarının korunması temelinde olmalı tabi ki. Şu anda bile Türkiye Efrin’den, Suriye’den çekilir, Kürt halkına karşı düşmanca tavırlarından vazgeçer ve Suriye halkına karşı tavrını değiştirirse biz yine de hazırız. İstiyoruz. Biz Türkiye halkları ile binlerce yıl birlikte yaşadık. Fakat maalesef, iktidara gelen rejim ve sistemler, her daim halklara üstten bir gözle bakmışlardır. Bu doğru bir bakış değil. Dolayısıyla bu bakış açısı değişirse biz diyaloğa ve barışa hazırız. Barış için nerede olursa olsun elimizden ne gelirse bir yardımcı olmaya hazırız.

Bölgesel gelişmeleri nasıl okuyorsunuz? Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile olan ilişkilerini nasıl görüyorsunuz? Sizce süreç Kürtlerin çıkarına mı işliyor yoksa üzerlerindeki tehdit gittikçe artıyor mu?

Tehditler var, bu gerçeği söylemek lazım. Kürtler ve tüm bölge üzerinde bir tehdit var. İdlib’de, Azaz, Bab’da, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, Efrin, Gire Spi’de tehditler var. fakat bu tehditlerin aza indirilmesi için de Kürtlerin kendi arasındaki müzakerelerin başarıya ulaşması gerekiyor. Ayrıca Suriye ve Baas rejimi de görevlerine sahip çıkmalı. Öte yandan Suriye’de varlık gösteren devletlerin de 2254 sayılı karara göre hareket etmeli ve sorunun çözümü için çabalamalı. Böyle olursa tehditler azalır. Türkiye devletine de bir sınır konulmalı. Milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı. Savaşla sorunlar çözülmez. Diyalog yoluyla, uluslararası güçlerin de Suriye’deki kararlara katılımı ile çözülür.

Uluslararası alanda Rojava’ya, Özerk Yönetime ve Demokratik Suriye Güçleri’ne açık destek veren ülke ABD’dir. ABD’de yıl başından sonra önemli değişiklikler olacak, iktidar değişecek., yeni bir ekip iş başına geçecek. Siz yeni yönetimi karşılamak adına ne tür hazırlıklar yapıyorsunuz? Kendinizi tanıtmak ve ilişkileri Rojava’nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde geliştirmek gibi mesela…

ABD ve Koalisyon ile ilişkilerimiz DSG aracılığıyla IŞİD’e karşı mücadele üzerinden kuruldu. ABD’de gerçekleştirilen seçimlerden ve yaşanan değişiklikten sonra da biz ilişkilerimizin ABD’nin inandığı değerler temelinde, anayasalarında bahsettikleri gibi demokratik değerler temelinde olmasını, aynı değerler ışığında Ortadoğu’ya ve özellikle de Kürt halkına bakmalarını istiyoruz. Ortadoğu’da yaşananlar ve Kürtlerin içinde bulunduğu durum gerçekten de içimizi yakıyor. Bu nedenle ABD politikalarının bu durumu gözeterek, Ortadoğu ve Kürtlere bu temelde yaklaşılmasını ümit ediyoruz.

Sizce, ABD’de şu an iktidarda olan yönetim mi, önümüzdeki günlerde devralacak yönetim mi daha çok sizin çıkarlarınızı gözetecek?

Sayın Biden projelerini açıkladığında, özellikle de Ortadoğu ve Kürtlere dair çözüm önerileri vardı. Biz bu projeleri hayata geçirmesi halinde Kürt halkının durumunun daha iyi olacağını tahmin ediyoruz.

ABD, IŞİD’e karşı savaşta Özerk Yönetime ve DSG’ye destek verdi ancak hep siyasi destekten uzak durmayı yeğledi. ABD neden size siyasi destek vermiyor, bu konuda yorumunuz nedir? Cenevre gibi Suriye krizinin çözümü için düzenlenen uluslararası toplantılara katılabilmeniz için neden destek vermiyor?

DSG’nin ABD ve koalisyon güçleri ile alış-verişi IŞİD’e karşı yürütülen mücadele kapsamındadır. Bir özerk yönetim var ve bu bölgede 5 milyon insan yaşıyor. Sorunun tartışıldığı Cenevre gibi toplantılarda bu özerk yönetimin de temsilcileri olmalı. Çünkü dediğim gibi 5 milyon insan burada yaşıyor, Tabka, Deyrezor, Raka, Minbic, Fırat, Şehba ve Cizre bölgeleri olmak üzere 7 bölgede yönetimleri var. fakat maalesef şimdiye kadar bu insanların temsilcileri toplantılara katılamamıştır. Tüm tarafların katılımı olmadan Suriye’nin sorunları çözümsüz kalır. Bir taraf uzaklaştırılırsa sorun çözülemez. Bu nedenle tüm taraflar Cenevre toplantılarına katılmalı, Doğu ve Kuzey Suriye yönetimi de. Biz katılmazsak Suriye sorunları çözümsüz kalır. Fakat yine de biz koalisyon nezdinde girişimlerimizi devam ettireceğiz. Özerk Yönetim’in sahip olduğu diplomatik kaynaklar üzerinden Suriye’nin sorunlarının bir parçası olarak görüşme ve müzakerelere katılmaya çalışacağız.

ABD’nin bölgedeki varlığı Rojava’da Kürtlerin korunması için bir güvencedir. Geçen yıl Sere Kani ve Gire Spi’de yaşanan çatışmaların ardından Rus askerler de bölgeye yerleşti. Kürtlerin buradaki varlığının ve yine haklarının garantisi ABD’nin bölgedeki varlığına mı bağlıdır?

Uluslararası güçlerin Suriye topraklarındaki varlığı da bir bakıma Kürtler arasındaki diyaloğa bağlıdır. Biz diyaloğu ne kadar başarıyla sonuçlandırırsak o kadar tehditleri bertaraf etmiş oluruz. Kürtler ne kadar bölünmüş olsa tehditte o kadar büyük olur. İstesek de istemesek de ABD ve Rusya bölgede bulunuyor. Suriye krizinin çözümü de uluslararası güçlerin elinde. Suriye topraklarında birçok güç var. Fakat biz Kürtlerin kendi arasındaki görüşmelere güveniyoruz. Tüm uluslararası güçlerden, başta da ABD ve Rusya’dan beklentimiz Suriye krizinin çözümünde bizim de göz önünde bulundurulmamızdır.

Halkın beklentisi de bu, siyasi partiler ve uluslararası güçler tarafından korunmak istiyorlar. Bu söyleşiyi soft bir soru ile sonlandırmak istiyorum. Çoğu kişi PYD’de Kürtlere ait herhangi bir işaret yok diyor. Hatta ne ulusal kimliği belli ki hangi ulustan olduğu anlaşıldın, ne de vatanı belli ki hangi vatandan olduğu bilinsin. Demokratik birlik Partisi nerede duruyor. Siz ne diyorsunuz?

İyi, iyi bir soru. Demokratik Birlik partisi PYD, bu Kürt olduğunu gösteriyor fakat ırkçı olduğu anlamına gelmiyor, çünkü içinde Süryaniler ve Araplar da var. demokratik bir projemiz var ve tüm Suriye’yi içine alan bir proje. Biz Suriyeli bir parti gibi büyük bir rol oynamak istiyoruz. Özellikle Kürtler için demeden tüm kesimlerin içinde yer aldığı bir oluşum. PYD Kürtler, Süryaniler ve Araplar içindir aynı zamanda. Bu nedenle biz mücadelemizi kendi prensiplerimize göre yürüteceğiz. Bizim prensiplerimiz insanidir, herkes de bunu biliyor. Kavmiyetçiliğin ömrü çok kalmamış deniyor, biz de bunu doğru görüyoruz. Her kes “benim ulusum” derse o zaman bu bir sorun olur. Fakat biz farklı renklerin varlığını savunuyoruz. Kürt halkı binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Varlığını nasıl koruyabiliriz? Bunun yanında Süryaniler var, Araplar var. Bir parti programı içerisinde tüm halkların varlığını nasıl muhafaza edebiliriz, buna bakıyoruz. Bazıları bunu kasıtlı söylüyor ama ben yine de Demokratik Birlik Partisi PYD isminin Kürtçe olduğunu söylüyorum.