Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: "Türkiye, Barışın Güvencesi Olmaya Devam Edecek" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: "Türkiye, Barışın Güvencesi Olmaya Devam Edecek"

Şirnex’ın Qileban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî köyünde 28 Aralık 2011 yılında 19’u çocuk 34 kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçakları ile bombalanarak katledildi. Roboskî Katliamı’nda kardeşlerini, arkadaşlarını ve yakınlarını kaybeden o zamanın çocukları, aradan geçen yıllara rağmen katliamı dün gibi hatırlıyor.

Cansel Encü, katliamın yaşandığı gün 10 yaşındaydı. Kendisinden 3 yaş büyük olan ağabeyi Muhammed Encü’yü (13) Roboskî katliamında kaybetti. Evin en büyüğü olan ağabeyinden “en iyi arkadaşımdı” diye söz eden Cansel Encü, gülümseyerek evden çıkan ağabeyinin soğuk cenazesinin bir traktörün kasasında eve dönmesinin travmasını henüz atlatmış değil. O günü asla unutmadığını ifade eden Encü, "Katliamdan sonra çocukluğum darmadağın oldu" dedi.

'GİTMESİN DİYE KIYAFETLERİNİ VERMEDİM'

Katliam gününü anlatan Encü, “10 yaşındaydım. O gece babam evde değildi. Ağabeyim anneme, ‘ben sınıra gideceğim' dedi. Annem ona, ‘gitme baban kızıyor' dedi. O da, ‘bu son gidişim bir daha gitmeyeceğim' dedi. Daha sonra abim gitmesin diye biz annemle katırı bağladık. O da gidip komşumuzun katırını aldı. Ağabeyime, ‘gitme bu soğukta gidip ne yapacaksın' dedim. O gitmesin diye kıyafetlerini dahi ona vermedim ama bizi dinlemedi ve gitti. Giderken de gülerek arkasından bize el sallayıp gitti. Akşam saat 21.00 gibi annem yerinde hiç durmuyordu ve içinde çok kötü bir his vardı. Daha sonra bir ses geldi. Annem dışarıya çıktı ve ‘bir şey oldu' dedi. Aradan 20 dakika geçti çığlıklar her yerde yankıladı. O çığlıkların gelmesiyle birlikte kendimi dışarıya attım. Herkes dışarıdaydı. Daha sonra kuzenim geldi ve bana, ‘eldivenlerimi getirin, ışığı verin gideceğiz' dedi. Dışarıda çığlıklar dinmek bilmiyordu. Herkes bir şey diyordu, her biri, 'benim oğlum öldü' diyordu.”

Traktörlere yüklenen cenazeleri gördüğünü söyleyen Encü, o günden sonra çocukluğunu yaşayamadığını belirtti. Encü, "Travma yaşadım. Herkes can havliyle yanına battaniye alıp olay yerine koştu. Çok kötü bir süreçti. Annem de gitti ve 1 yaşında ki kardeşimi de bana emanet etti. Korkudan ellerim titriyordu ve sürekli ‘Allah'ım ne olur abimi koru' diye dua ettim. Daha sonra haber geldi ve hepsinin öldürüldüğünü söylediler” şeklinde anlattı.

'TRAKTÖRLER DOLUSU CENAZELER ÖNÜMÜZDEN GEÇİYORDU'

Ağabeyinin bombardıman sırasında aynı zamanda katırını da kurtarmaya çalıştığını belirterek, “Babam ağabeyimin cenazesini buldu, bir elinde katırının ipi vardı. Katırı da kurtarmaya çalışmış. Bizim mahalleden dört kişinin cenazesini traktöre koyup getirdiler. Sabah kalktık traktörler dolusu cenazeler önümüzden geçiyor. Babamın o çaresizliğini hiç unutmuyorum. Annem ısrarla cenazesine bakmak istedi. Ama babam ona, ‘nesine bakacaksın ondan geriye bir şey kalmamış' dedi. Çocuktum ve gittim cenazeye dokundum. Cenazeyi taşıyan traktör geçtiğinde bende arkasından koşa koşa gittim" ifadelerini kullandı.

'BİR DAHA GERİ GELMEYECEKTİ'

Encü, ağabeyinin cenazesini dokunduğunda hissettiği duyguyu ise şu şekilde dile getirdi: "Cenazeye dokundum, soğuktu. Odun gibi sertti, tarif edemeyeceğim hisler oluştu. O anda hissettiğim şeyi dile getiremiyorum. Sadece bir şey değil, çok şey hissettim. Onun bir daha gelmeyeceğini hissettim. Çok zor bir çocukluk geçirdik. Düşünsenize traktör üstünde bir sürü cenaze önünüzden geçiyor. O olaydan sonra darmadağın bir çocukluk geçirdim. O günden beri kendimize gelmiş değiliz. Adalete inancım da yok. Adalet olsaydı bunca yılda gelirdi."

Encü, son olarak üniversiteye hazırlık yaptığını ve avukat olmak istediğini, bu adaletsizliğin hesabını sormak için çalışacağını söyledi.

MA / Zeynep Durgut