Kobanê Davası'nda yargılanan HDP ve DBP’nin eski eş başkanlarından Sebahat Tuncel, esas hakkındaki savunmasına başlayarak “Yasin Börü’yü kullanıyorsunuz. Soruşturulsun, dedik. Reddedildi. Siz, özel yetkili mahkemenin özel yetkili heyetisiniz!” dedi. Tuncel ayrıca dava sürecine dair 'tanık' hatırlatması yaparak "Siz, yalan ifadeler üzerinden, ‘bu bir kadrodur’ diyen yalancı tanık üzerinden bizi cezalandırmaya çalışıyorsunuz. Sağcıların, AKP’nin, MHP’nin kadrosu olunca sorun olmuyor da; HDP’nin kadrosu olunca mı sorun oluyor?" diye sordu.
Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) siyasetçilere, 6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobanê’ye saldırılarını protesto eylemleri gerekçe gösterilerek açılan dava, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor.
T24'ten Yıldız Tar'ın haberine göre, duruşma öncesi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi, Sincan Cezaevi önünde açıklama yaptı. HEDEP Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel’in savunması öncesi yaptığı açıklamada, “Bugün Türkiye’nin birçok yerinden, Amed’ten, İstanbul’dan Ankara’dan kadın mücadelesi yürüten, feminist mücadele yürüten birçok kadın Sebahat Tuncel’in davasında dayanışma için gelmiş bulunmaktayız” dedi.
'KADINLARA AÇILMIŞ BİR DAVA'
Türkoğlu, “Sebahat yoldaşımızın erkek egemen iktidarı nasıl yargılayacağının tanıkları olacağız” diyerek Kobanê Davasını “kumpas davası” olarak niteledi, “Kobanê Davası, Kobanê’de IŞİD’e karşı mücadele yürüten kadınlara karşı bir davadır” ifadelerini kullandı. Açıklamaya DBP Eş Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar da katıldı.
Kadın örgütü temsilcileri ve feministler açıklamanın ardından davayı takip etmek üzere duruşma salonuna geçti.
HDP eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı davada, siyasetçiler hakkında “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
Duruşmaya HDP’nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS yöntemiyle bağlandı. Demirtaş’ın görüntüsü salona yansıdığında izleyiciler, “Amed seninle gurur duyuyor” sloganları attı. Aralarında Sebahat Tuncel’in de olduğu kadın siyasetçileri ise izleyiciler, “Jin, jiyan, azadî” sloganları ve alkışlarla karşıladı. Tuncel, salona girdiğinde zafer işareti yaparak kadın örgütü temsilcileri ve feministleri selamladı, izleyicilere dönerek “Hoş geldiniz arkadaşlar” dedi.
'NEFRETİN ETRAFINDA BİRLEŞENLER...'
Davanın bugün görülen duruşmasında HDP ve DBP’nin eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel, esas hakkında savunmasını yaptı. Tuncel savunmasına davayı izlemek için gelen kadın örgütlerinin isimlerini sayıp, selamlayarak başladı.
Tuncel’in savunmasından satırbaşları şöyle:
“Kürt halkı, Ortadoğu’daki tüm kültürlerin barış içinde bir araya yaşayabileceğini savunuyor. Biz bunu savunduğumuz için erkek egemen iktidar bize saldırıyor. Nefretin etrafında birleşenler, Kürtleri terörist ilan ederek demokratik bir cumhuriyeti ilan etmeyi engelliyor. Biz de buna karşı inatla sevginin etrafında birleşiyoruz. Onun için buradayız. Nefretin etrafında birleşenler bizi yargılıyorlar. Başından beri bu davanın siyasi bir dava olduğunu söyledik.
Savcı, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle yaptığımız bir açıklamayı mütalaasına koymuş. Yine 10 Aralık İnsan Hakları Haftası’ndayız. Ben o yazıyı okudum, 2015’te yapmışız açıklamayı. 2015’te söylediklerimizin ardından 2023’te hiçbir şey değişmemiş. O zaman da uyarmışız. Tek adam diktatörlüğü kurulacağını söylemişiz. Tam olarak öyle oldu. Yaşayanlar kadar ölüler de bu şiddetin hedefinde. Kadınların ölü bedenleri çırılçıplak soyularak meydanlara atılıyor, demişiz. Hasta mahpusların serbest bırakılmasını istemişiz. Hâlâ aynı sorun devam ediyor.
'MAFYA CİRİT ATIYOR'
Vartinis davası düşürüldü, Sivas davası düşürüldü. Devletin savaş uçaklarıyla katledilen insanlar 28 Aralık’ta Roboski’de katledildi. Kürtlere cezasızlık uygulanıyor. İktidar, Filistin’in yanındaymış gibi davranıyor. Önce kendi evine bakacaksın. İsrail’in Gazze işgaline karşısınız ama Afrin’i kim işgal etti?
Bu ülkeyi mafya düzenine dönüştürdüler. Türkiye’yi uyuşturucu rotasına dönüştürdünüz. Barış istedi diye, bir tweet attı diye insanları alıyorsunuz. Mafya cirit atıyor ortalıkta. Çeteler elini kolunu sallayarak geziyor. Gazetecileri tutukluyorsunuz. İktidar ortağı mafya lideriyle görüntü veriyor. Düzen yok, kural yok, hiçbir şey yok. Bütün katliam davaları artık zaman aşımına uğruyor. Bütün bunlar değişmeden Türkiye’ye demokrasi ve insan haklarının gelmesi mümkün değil.
Yasin Börü’yü kullanıyorsunuz, HÜDA-PAR da bu davada müşteki. Bizim arkadaşlarımız Meclis’te kaç kere önerge verdi, soruşturulsun dendi. Engellendi. Biz ısrarla soruyoruz: Kim, demokratik gösterileri provoke ederek insanların yaşam hakkını elinden aldı. Devlet o zaman neredeydi? Niye görevini yapmadı? İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı bizim karşımızda müşteki. Devlet orada, Kürtler burada.
'KADINA ŞİDDETE HAYIR DEDİK'
Biz kadınlar olarak yıllarca savaşa karşı eylemler yaptık. Özel alan politiktir, kadına yönelik şiddete hayır dedik. Bir de savaşa hayır dedik. Savaşın kadınlar için çok daha korkunç boyutları var. Kadın bedeni bir savaş alanına dönüşüyor. Dün, İsrail askerlerinin Hamaslıları soyduğu görüntüleri gördük, Türkiye’de benzer şeyler yaşandı. Bu, erkeklik gösterisidir. 18 bin insan yaşamını yitirdi Filistin’de. Yahudi halkı da dahil halklar, savaşa hayır diyor. Tıpkı Kobanê’de olduğu gibi sokağa çıkan, ‘savaşa hayır’ diyen herkesi selamlıyorum. Bu direniş, bu dayanışma IŞİD vahşetini yenilgiye uğrattı. Ve inanıyorum ki halkların dayanışması, Filistin’deki savaşı da durdurmayı sağlayacak.
Bu cumhuriyeti birlikte kurduk, 1921 anayasasını birlikte yaptık. Sonra 1924 anayasasında bizi yok saydınız. O günden beri savaş sürüyor. Kürtlere karşı insanlık suçu işlenmiştir. Asimilasyon, insanlık suçudur. Yurttaşlık haklarımız yok.
MAHKEME HEYETİNE TEPKİ
Hakkımızdaki dosyalarda ne var biliyor musunuz? KCK dosyaları da bu davayla birleşti. Ben hepsine baktım, ne yapmışız diye. Konuşmuşuz. Kürt sorunu hakkında konuşmuşuz. Kadınların yaşadıkları hakkında konuşmuşuz.
Bu davanın neden kumpas davası olduğunu arkadaşlarımız anlattı. Bu dava bir kere başlamamış bir dava. CMK ne diyor? Kimlik tespiti yapılır, iddianame okunur, dava başlar. Bu davada kimlik tespiti yapılmadı. Çete üyesi çıkan Bahtiyar Çolak yönetiyordu ilk duruşmada. Kimlik tespiti yapılmadı. Bu dava daha başlamamıştır. Siz, bu hukuksuzluğu devam ettiriyorsunuz. Buraya birisini getirdiniz, kavga gürültü içerisinde iddianameyi okudu. Ama duymadık bile. Reddi hakim talebinde bulunduk. Çete üyesi çıkan biri gitti. Diğerleri buradasınız. Aynı kararlara imza attınız.
Reddettiğim bir heyet karşısında konuşmamayı da düşündüm. Ama halkımıza karşı sorumluluğumdan dolayı karşınızda konuşuyoruz. Dava devam ederken Bahtiyar Çolak’ın “Atadedeler Çetesi” üyesi olduğu ortaya çıktı. Normal koşullarda bu kadar şüpheli bir durumda bu iddianameyi geri göndermeniz, sizin el çekmeniz lazımdı. O cübbenin onuru için el çekmeniz lazımdı. Cübbe giymeyince benim gibi bir yurttaşsınız. Size o onuru cübbe veriyor. O cübbe onuru için çekilmeniz lazımdı ama çekilmezsiniz. Çünkü siz özel yetkili mahkemenin, özel yetkili heyetisiniz.
Sayın başkan, dava başladığından beri maskenizi çıkartmadınız. Pandemi bitti, yüz yüzelik ilkesi gereği yüzünüzü gösterin. Siz maskeyi indirmiyorsunuz ama erkeklik gösterisi yapıp, bağırıp çağırıyorsunuz. Bizim yıllarımız bu erkek egemen sistemle mücadeleyle geçti. Sadece devlete, sisteme karşı değil kendi yoldaşlarımıza karşı bile mücadele etmişiz biz, size karşı mı etmeyeceğiz?
'HALKIN ÇOCUKLARINA KURDA YEM ETTİNİZ'
Siz, yalan ifadeler üzerinden, ‘bu bir kadrodur’ diyen yalancı tanık üzerinden bizi cezalandırmaya çalışıyorsunuz. Sağcıların, AKP’nin, MHP’nin kadrosu olunca sorun olmuyor da; HDP’nin kadrosu olunca mı sorun oluyor?
Bu halkın çocuklarını kurda kuşa yem ettiniz. Taybet anne, Cemile, Hatun anne… Biz bunları konuştuğumuz için yargılanıyoruz. Kürt halkının çocuklarının cenazelerini kutularda veriyorsunuz. Kimin yası tutulabilir, kimin tutulamaz? Bütün mesele bu. Bu ritüeller topluma dair değerlerdir. O ritüele katılmak, onun toplumla bağını kurar.
Siz, bu davada bizi yıllardır burada tutarak yas tutma hakkımızı da elimizden aldınız. Ne acımızı, ne sevincimizi yaşatmadınız. Bu, özel olarak devletin uyguladığı bir şiddet yöntemidir. Toplumla bağımızı koparmak için 8 yıldır tutukluyuz. Yakınınızı gömememe, çocuklarınızın, sevdiklerinizin güzel anlarında eşlik edememek çok acı. Sayın heyet, umarım sizin başınıza gelmez.”