Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında "Hukuksuzluğun Sıradanlaşması: Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Yargılamaları Raporunu sundu.
Siyasi nefretle yargı üzerinde oluşturulan baskı nedeniyle hukuk devletine verilen en ciddi zararlardan birinin ceza yargılamaları olduğunu söyleyen Yeneroğlu, Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı Adalet İstatistiklerine dikkat çekti. Yeneroğlu şöyle devam etti:
“2016-2020 yılları arasında silahlı terör örgütü suçundan en az 1 milyon 576 bin 566 soruşturma başlatılmıştır. Bir buçuk milyondan fazla insandan bahsediyorum. Bir Kayseri’den, bir Manisa’dan, bir Samsun’dan daha fazla bir nüfustan bahsediyorum. 1,5 milyondan fazla terörist olasılığı… 1 milyon 576 bin insanı aileleri ile birlikte hesap edelim. 5 kişilik çekirdek aileyi temel alalım. Bu soruşturmalardan etkilenen insan sayısı nerdeyse 8 milyon ediyor. Hırvatistan, Danimarka, Norveç, Finlandiya gibi ülkeleri geçtim, komşumuz Bulgaristan’ın toplam nüfusundan daha fazla insan bizde terör örgütü soruşturmalarının doğrudan etkisi altında. Bu akıl tutulmasını, her türlü aklıselimi aşan bu deliliği bir ülke ne kadar kaldırabilir?”
‘HERKESİ TERÖR SORUŞTURMASI AÇMAK TOPLUMDA TRAVMA YARATIYOR’
Yeneroğlu, Gülen grubu ile bağlantılı herkesi terör soruşturmasına tabi tutmanın toplumda travma yaratacağını ve bunun gelecek nesiller üzerinde de etkisini sürdürebileceğini belirtti. Devletin birimlerinin Gülen grubunu 15 Temmuz darbe girişiminden sadece günler önce 'terör örgütü' olarak nitelendirdiğine dikkat çeken Yeneroğlu sözlerine şöyle devam etti:
"FETÖ soruşturması geçirenlerin büyük çoğunluğu bu örgüte dini saiklerle girmiştir. Örgütün dini cemaat olarak bilindiği ve bu şekilde görüldüğü ve devletin en tepesi tarafından desteklendiği bir dönemde, insanların Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğretmenlik yapması ya da çocuklarını bu okullara göndermesi, gazetelerine abone olunması suç değildir."
Yeneroğlu, FETÖ ile etkin mücadelenin ancak hukuk zeminde kalarak sağlanabileceğini söyleyerek, “FETÖ ile etkin mücadele ancak hukuk zemininde kalarak, adaleti sağlayarak sağlanabilir" diyen Yeneroğlu, "Topluma FETÖ ile etkin mücadele ettiklerini söylüyorlar ama aslında tam tersine hizmet ediyorlar. FETÖ ile mücadele ancak hukuk zemininde kalarak, adaleti sağlayarak ve insanları mücadele esaslarına ve yöntemlerine ikna ederek olabilir” dedi.
‘YARGI ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMIŞ MIDIR?’
En az 1,5 milyon kişi hakkında silahlı terör örgütü soruşturması açıldığını belirten Yeneroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Sokaktaki 1,5 milyon insana, 'sen bu örgütün terör örgütü olduğunu bilmedin' diyen yargı kendi üstüne düşeni yapmış mıdır? Savcılar o zaman neredeymiş? Yargıya yönelik baskı ile bu zulme sebep olan yürütme mensupları neden üzerine düşeni 15 temmuz öncesi yapmamışlar? Neden beklemişler? Devletin en üst mercinin bilediğini sokaktaki insanın bilmesi neden gerekiyormuş?"
"Yürütmenin birimi olan mili güvenlik kurumu, darbe teşebbüsünden 50 gün önce, FETÖ ile ilgili terör yapımı tanımını kullanıyor. Ayrıca, bu örgüt, darbe teşebbüsüne kadar, açıkça darbe teşebbüsüne başvurmamış. Yargı ise bu örgütün bir silahlı örgüt olduğunu ilk kez darbe teşebbüsünden sadece 29 gün önce kabul etmiştir. Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi, bu yapılanmanın silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul etmiştir bu tarihte."
Benzer şekilde bylock kullanımı, belirleyici delil kabul eden yargıtay ve hatta AYM suçun maddi ve manevi yönlerini yok saymıştır. Oysa bu içerikler tespit edilmeliydi ve örgüt bağlamında değerlendirilmesi gerekliydi. O zaman o dönemde Fethullah Gülen ile görüşen herkesin terör örgütü üyeliyle yargılanması gerekmez miydi? İçerikleri tespit edilmediği sürece, kişinin örgüt hiyerarşisine dahil olduğunun göstergesi olamaz."