Ülke olarak sosyolojinin ne olduğu ya da ne yaptığı hakkında pek bir bilgi yok. Bunun nedeni sosyologların kendilerini tanımlayamadıkları ve ya kendilerini tanımlarken karşısındakilerin anlayamayacağı bir dil kullanmaları veyahut kendilerini tanımlamak isterken basit cümlelerle çok uzun cümle kullanarak karşısındakileri sıkıp dinlemelerine engel olmalarıdır.
Sosyoloji ne? Dendiğinde en basitinden sociology kelimesinin yunanca (bilim anlamına gelen logy ve insan ya da toplumu işaret eden socia) kökenine inmenin bir faydası yok. Ya da comtevari bir deyişle toplum mühendisliği demenin de bir anlamı yok, çünkü bir bilimi başka bir bilime dayandırmak başka bilimi ön plana çıkarmakta. Sosyoloji bilimini anlatamamanın bşir sebebi de başka bilimlerin gölgesinde bırakmamız oysaki bütün bilimler felsefeden doğar tuplumun normlarına dayandırarak sosyolojinin incelemeleri ile toplumsal düzeye iner.
Sosyoloji bilimini bilim sınırları dışına atarak ve gerek akademisyenlerin gerek mezunlara gerek yeni okuyan öğrencilere ekonomik bir çerçevede sınır çizdirmesiyle hiçe çevrildi. Örneğin bir akademisyenin öğrencisine bu bölümün bir geleceği yok okuma atanma olanağınız kısıtlı deyişiyle bu bilime gerekli özenin gösterilmemesi. Sosyoloji bilimini kavramsal bir kıtlığa mahkum edilmesi. Toplumun anlayabileceği bir dilde anlatılamaması, sosyoloji bilimini bir teori eğitiminin dışına çıkarılamaması ve uygulamalı bir şekilde öğretilememesi. Öğrenciler ve akademisyenin bir kollektivite bilincine varamaması ve bu bilimi gerekli yerlere duyuramaması. Bunların hepsi bir hiçliğin nedenleridir. Başka bir sebebi de sosyologların başka bilimlerin gölgesinde bırakmasıdır. En büyük kötülüğü de perspektif, pencere kelimeleri (kavramları) ve bütüncül bir olaya farklı açılardan bakarak bir bütün halinde değerlendiremememizdir. Perspektif olayı bir yönüyle ele almak ve bir yönüyle bakmaktan geçer. Bir bütünün parçalarını farklı açılardan birleştirmek bir noksanlıktır. Perspektif ya da pencerenin yanlışlığı farklı kavram ve kuramların birbirlerini tamamlayamama ya da birbirlerine karşı çıkmaları ve karşı kuramların geliştirilmesiyle de anlayabiliriz.
Literatürlerde sosyoloji insan ilişkilerini inceleyen bilim dalı olarak geçmekte insanın sadece insanlarla olan ilişkilerini değil bireyin çevresinde bulunan metalarla ve görünen-görünmeyen her şeyle olan sosyalizasyonunu inceler, analiz eder. Bunları yaparken tarihten, felsefeden, toplumun örf ve adetlerinden, coğrafyasından,… bilim dallarından da yararlanır. Sosyal davranışları olay ve olguları oluşturmaktan çok (icat etme) nitel ve nicel verilere dayanarak inceler, analiz eder. Sosyolojinin içeriği insan ve insana dair olan her şeydir. Odak noktası insan birlikteliği ve sosyal ilişkileridir. İnsan ve etkileşimlerine yapılan gözlemleri bilimsel bir kulvarda incelenmesidir. Bir sosyoloğun alet çantasında birey(ler), etkileşimleri, geçmişi, günümüzü, nitel ve nicel araştırmaları, tümden gelim ve tümevarım olay örgüsünün akışı ve sebep ve sonuçları mikro ve makro ölçekleri bulunur.
Aguste Comte’nin sölemiş olduğu ve sosyoloji mezunlarının yaygın olarak kullandığı ‘‘Toplum Mühendisliği’’ kavramı çok yanlış ve sosyoloji biliminin altına döşenmiş bir dinamittir. Bir sosyolog toplum mühendis değildir. Mühendislik insanların kullanımına yeni teknik ve sistemleri geliştirmek ve üretmek iken sosyoloji bilimi toplumsal bir yapıyı incelemek, analiz etmek ve bilimsel bir çerçeveye indirmektir. Sosyolog yeni bir toplum yaratmaz ya da olan bir toplumu dizayn(restore) etmez. Sosyoloji bilimi var olan toplumları bilimsel açıdan inceler, analiz eder, çözümler ve var olan problemleri toplumun yapısına, normlarına, örf ve adetlerine göre sebep sonuç ilişkisine dayanarak kaynak, kanal, alıcı arasındaki ilişkileri inceler analiz eder. Bunu yaparken de geçmiş, günümüz ve gelecek ile bağlantıların neler olabileceğine değiinr ama tedavi etmez, reçete yazmaz sonuçları bilimsel açıdan değerlendirir başka bilimlerin hizmetine sunar. Yani sosyolog toplumun doktur da değildir. Sosyoloji bilimi hasta olan bir doktor gibi toplumu tedavi etme çabasına girmez. Toplumu bilimsel araştırmalarıyla hastalığın sebeplerini ve hastalık ile toplum arasındaki ilişkiyi inceler analiz eder. Kısaca sosyoloji bilimi toplum bilimi ya da toplum analizcisi ve yahut toplum araştırmacısı incelemecisidir.
Sosyolog bir olaya tüme varımsal bir şekilde bakarak, inceleyerek, analiz ederek ele alır. Bir olguyu öğrenmek içinde tümden gelim yöntemini uygulayabilir. Buna çok klasikleşmiş bir biçimde ‘‘çek gezen mi çok okuyan mı’’ sorusu üzerinden de değerlendirebiliriz. Çok okuyan okuduğu yeri, coğrafi koşulları, toplumunu, normunu, yapısını, sosyalizasyonunu ve sosyalizasyon sürecini o toplum içinde analiz etmeden ve geçmişine değinmeden o havayı solumadan bir şey bilemez. Çok gezenin de tarihsel tarihsel döngüsünü tümevarımsal sonuçlarını, tümdengelimsel tarihini yapısını yazılı normlarına değinmeden okumadan bilemez. Bunları bir arada yapmamak bir sosyoloğu pencereler iter ya da çatıdan baktırır. Bunların yerine toplumun temellerine inmek daha doğru olur. Kuramların hepsini tek çatı altında birleştirmek bütünsel bir bakış açısıyla analiz etmek, incelemek daha dıoğru olur. Simmelin gözünden somut bir gerçekliği toplumda soyutlayarak tecrübe ederek birey, grup, topluluk, kent, inanç, … gibi başlıkların soyutlamasıyla kurumsal çatı altında birleşmesi ile gerçekleşir.
Ailevi, toplumsak ve toplumu oluşturan bütün kurumsal sorunların çözümünün bulunamamasının temel sebeplerinden bir tanesi bu kurumları (toplumları) sorunların sebeplerini irdeleyen, inceleyen, analiz eden toplum bilimcilerinden yoksun bırakılmasıdır. Sebep ve sonuç ilişkisine değinmeden üretilen her çözüm noksan ve eksik kalır yeni sorunların da başlangıcı çözümden çok kaosu oluşturur.
Toplum bilimcilerinin kendilerini topluma kabul ettirememesinin bir tanesi de tek kavramla kendilerini ifade edememeleri ve sosyoloji ve sosyolog kavramlarının bir popülasyonunun olmayışıdır. Toplum bilimcileri toplumda var olan bütün bilimleri etkileyen ama onlardan ayrı olan bir bilim olması nedeni ile her bilim ile aynı cümlede kullanılmasına sebep olur ve sosyoloji biliminin çalışmaları diğer bilimlerinin bilinçsizce gaspına sebep olur.