Suriye ve Rojava’da Beşar Esed yönetimine karşı ayaklanma ile başlayan ve ardından ülkenin her tarafını saran bir savaşa dönüşen krizin üzerinden 10 yıl geçti.
Uluslararası ve bölgesel güçlerin de müdahil olduğu bu kriz, milyonlarca kişinin yaşamını alt üst ederken, ülkenin ekonomisine de büyük darbe vurdu. Rakamlar savaşın, gerek insani gerek mali açıdan Suriye’nin ne hale geldiğini açıkça ortaya koyuyor.
Kriz nasıl başladı?
Afrika ülkelerinde hükumetlere karşı başlayan ayaklanmaların ardından Suriye’de de iktidarın değişmesini isteyen seslerin yükselmesi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed yönetimini kızdırdı.
15 Mart 2011’de Şam ve Dera'da bazı öğrencilerinin gözaltına alınması ve ailelerine şiddet uygulanmasınına tepki gösteren gruplar, Cuma namazı çıkışında protesto gösterileri düzenlendi.
Suriye hükumet güçleri göstericilere sert karşılık verdi, onlarca sivil hayatını kaybetti. Bu olaylar üzerine gösteriler Suriye ve Rojava’nın diğer kentlerine yayıldı. Göstericiler Esad’ın yönetimden gitmesi çağrısında bulundu.
Ancak Şam hükümeti, Şam ve Dera’da olduğu gibi diğer yerlerde de şiddet kullanmaktan sakınmadı.
Muhalifler silahlandı
Protestolara güvenlik güçlerinin müdahalesinde onlarca insan öldü, protestolar şiddetlendi. Bunun üzerine hapishanelerden kaçan tutuklulkar ve ordudan ayrılan askerler muhaliflere katıldığını duyurdu.
30 Temmuz'da, aralarında ordudan ayrılan subayların da bulunduğu bir grup, Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) kurulduklarını duyurdu. Başta ABD ve Türkiye olmak üzere, diğer Körfez ülkeleri muhaliflere desteğini duyurdu.
Beşar Esad yönetimi ise, bu grubu, “dışardan finanse edilen teröristler” olarak adlandırarak ortadan kaldıracağına dair sözü verdi.
Bu arada, El Kaide’nin Suriye kolu olan ve önceki adı Nusra Cephesi olan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütler de çatışmalara dahil oldu.
Bu tarihten sonra Suriye'deki olaylar için uluslararası kamuoyunda "iç savaş" ifadesi kullanılmaya başlandı.
18 Ağustos'ta bu kez dönemin ABD başkanı Barack Obama, Esad'ı istifa etmeye çağırdı. Birçok Batılı ülke de, Esad yönetimine ambargo uygulamaya başladı.
Rojava’da askeri güç kuruldu
Esad'ın ordusu, Rojava’daki ayaklanmaların ardından Efrin, Kobani, Kamışlo ve Rojava’nın diğer yerleşim yerlerinden çatışmasız çekildi.
Bu gelişmelerin ardından Temmuz 2012'de Rojava Özerk Yönetimi tarafından Halk Savunma Birlikleri (YPG) adıyla askeri güç oluşturuldu.
YPG daha sonra, Rojava ve Suriye’nin doğusundaki diğer bileşenlerin de desteği ile kurulan Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) öncülük etti.
İran ve Rusya, Esad’da desteğini açıkladı
Savaşın başından beri Esad'ı askeri olarak destekleyen İran yönetimi, 14 Şubat 2013'te İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kurdüs Gücünde görevli bir komutanının Suriye'de muhalifler tarafından öldürüldüğünü duyurdu.
İran'ın savaşa müdahil olduğunu kabul etmesinden birkaç ay sonra, 5 Haziran 2013'te, Lübnan sınırındaki Kuseyr kenti muhaliflerden alınarak Şam ordusunun kontrolüne geçti.
30 Eylül 2015’te bu defa Rusya, muhaliflere yönelik hava bombardımanlarıyla savaşa doğrudan müdahil oldu.
ABD ve Koalisyon’dan DSG’ye destek
Suriye’deki savaş sırasında El Kaide’den koparak önüne aldığı tüm yerleşim yerlerine saldıran ve vahşice cinayetlerle adını duyuran IŞİD, Ocak 2014’te Rakka’yı ele geçirdi.
2014'ün Haziran ayında Irak'ın en büyük ikinci kenti Musul'u işgal eden örgüt, Bir taraftan Kürdistan Bölgesi’ne, diğer taraftan da Suriye’nin doğusu ile Rojava’ya saldırılara başladı.
Rojava’nın iki yakasını birleştiren ve köprü rolü gören Kobani’ye saldıran IŞİD üyeleri sert bir direnişle karşılaştı.
Kürdistan Bölgesi hükumetinin de talepleri üzerine 27 Eylül 2014’te Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon güçleri IŞİD’in ilerleyişini engellemek amacıyla Kobani'de örgüt hedeflerini vurdu. Ardından 31 Ekim 2014’te Peşmerge Güçleri, YPG’ye destek amaçlı Kobani’ye geçti.
Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, 19 Ekim'de Türkiye Erdoğan'ı arayarak YPG'ye doğrudan silah yardımı yapacaklarını söyledi ve bu dönemin ardından Koalisyon IŞİD’e karşı savaşta DSG’ye destek verdi.
Mart 2019’de ise DSG, IŞİD’in kontrolündeki son kale olan Bağoz kasabasını da kontrol ederek örgütü işgal ettiği tüm topraklardan çıkardığını ilan etti.
Bu süre içerisinde ABD güçleri Nisan 2017'de ve Nisan 2018’de olmak üzere Suriye ordusunu iki kez füzelerle vurdu.
Muhalifler Idlib’e çekildi
Suriye ve İran’ın desteği ile Suriye’de dengeler değişti. 2017'de Türkiye destekli olan muhalifler büyük oranda İdlib ve Cerablus-Mare hattında kaldı.
4 Mayıs 2017’de Rusya, İran ve Türkiye, Kazakistan'ın başkenti Astana'daki toplantıda muhaliflerin bulunduğu alanlarda "çatışmasızlık bölgesi oluşturma" kararı aldı. Böylece 2011'de Esad'a karşı savaşmaya başlayan gruplar Idlib ve çevresine çekilmiş oldu.
Efrin ve Fırat’ın doğusu
20 Ocak 2019’de Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye destekli silahlı gruplar Rojava’nın Efrin kentine yönelik bir operasyon başlattı. TSK, 18 Mart 2019’de Efrin’in tamamen kontrol edildiğini duyurdu.
Ardından Ekim 2019'da TSK ve silahlı gruplar Fırat'ın doğusuna yönelik operasyon başlattı ve Gire Spi ile Sere Kani ilçeleri bu grupların eline geçti.
Rojava ve Suriye’nin 3’te ikisi Özerk Yönetimin kontrolünde
Euronews’teki habere göre, Suriye’de şu anda 20 milyon kişi yaşıyor. 13,4 milyon kişinin, Şam hükumetinin kontrolü altındaki bölgede yaşadığı tahmin ediliyor.
Türkiye destekli gruplar ve radikal grupların elinde tuttuğu İdlib ile diğer bölgelerde ise çoğu kamplarda olmak üzere 1,3 milyon kişi yaşıyor.
Rojava Özerk Yönetiminin kontrolündeki bölgelerde ise 2,6 milyon kişi yaşıyor. Ayrıca petrol ve doğalgaz bakımından zengin bölgeler de Kürt güçlerin kontrolünde.
Yarım milyon insan hayatını kaybetti
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre, Mart 2011'den bu yana Suriye ve Rojava’da savaş ve çatışmalar sebebiyle 500 bine yakın sivil hayatını kaybederken, ülkenin o dönemdeki nüfusu olan 20 milyon kişinin yarısı yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.
UNICEF rakamlara göre 10 yıl içerisinde 12 bin çocuk yaşamını yitirdi ya da yaralandı.
Ancak Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre ise 15 Mart 2011’den bu yana 22 binden fazlası çocuk ve 117 bin 388’i sivil olmak üzere 388 bin 652 kişi öldü.
Sivillerin çoğu, Suriye rejim güçleri ve ona yakın milislerin saldırılarında yaşamını kaybetti.
Savaş yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kalan 5,6 milyon kişinin önemli bir kısmı Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, bu sığınmacıların en az bir milyonunu çocuklar oluşturuyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, 100 bine yakın mahkum cezaevlerinde işkence yüzünden hayatını kaybetti. Cezaevinde bulunanların sayısı 100 bini bulurken, 200 bini aşkın kişiden ise hala haber alınamıyor.
10 yıllık iç savaşın maliyeti 1.2 trilyon dolardan fazla
BM’ye göre, 13,4 milyon kişi yaşamak için insani yardıma muhtaç. Dünya Gıda Programına göre, 12,4 milyon kişi gıda güvenliğinden yoksun yaşamını sürdürüyor. Çocukları Kurtarın Vakfı’na göre, bu ülkedeki çocukların yüzde 60’ı açlık riskiyle karşı karşıya.
World Vision isimli bir sivil toplum kuruluşuna göre, 10 yıllık iç savaşın maliyeti 1.2 trilyon dolardan fazla.
Suriye Enerji Bakanlığına göre,10 yıllık savaş yüzünden doğal kaynaklardan elde edilecek 91.5 milyar dolar buhar oldu.
Savaş yüzünden Suriye lirası, dolar karşısında yüzde 98 değer kaybetti. Gıda fiyatları savaş öncesine oranla son 5 yılda ortalama 33 misli artış gösterdi.