İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye'nin kuzeydoğusunda derinleşen ve Lübnan'a da sıçrayan kolera salgını nedeniyle hem Ankara'ya hem Şam'a politikalarını değiştirme çağrısında bulundu. Kurumun bugün yayımladığı açıklamada, Türkiye'deki yetkililerin bölgeye su tedarikini, Şam yönetiminin de yardımları engellediği vurgulandı.
Örgüt, "Çatışmanın tüm tarafları Suriye'deki herkes için temiz su ve sağlık hakkını güvence altına almalıdır" çağrısı yaptı. Açıklamada, "Türkiye makamları, Fırat nehrinin Suriye kontrolündeki kısmına yeterli su akışını ve kontrolleri altındaki Kuzey Suriye’de kritik bir su kaynağı olan Allouk istasyonundan Kuzeydoğu Suriye'de Kürt liderliğindeki güçlerin elinde bulunan bölgelere istikrarlı bir su arzını sağlamamaktadır" denildi.
Şam yönetimine de, "Yardımların ve temel hizmetlerin Suriye hükümeti tarafından ayrımcı bir şekilde yönlendirilmesinin yanı sıra Suriye'nin her yerinde devam eden güvenlik ve erişim kısıtlamaları, çatışmalardan etkilenen bölgelerde uygun insani yardım ve acil durum müdahalelerini engellemektedir" eleştirisi getirildi.
'TÜRKİYE ÇÖZMEZSE...'
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Ortadoğu Direktör Yardımcısı Adam Coogle, “Ülkenin özellikle kuzeydoğusundaki şiddetli su sorunları derhal çözülmezse, bu yıkıcı kolera salgını Suriyelileri etkileyen son su kaynaklı hastalık olmayacak. Türkiye, Suriye'deki su krizini kötüleştirmeye son verebilecek durumda olup buna derhal son vermelidir” dedi.
'TÜRKİYE BM SU YOLLARI SÖZLEŞMESİ'Nİ REDDEDİYOR'
Kurumun açıklamasında, "Paylaşılan suların kullanımı çeşitli evrensel ilkelerle düzenlenmektedir. Bu ilkeler arasında su kaynaklarının adil ve makul paylaşımı, kıyıdaş devletlere önemli zarar vermeme yükümlülüğü ve ilgili herhangi bir ekonomik faaliyet planlanırken kıyıdaş devletlere bildirimde bulunma ve onlara danışma genel ödevi yer almaktadır. Türkiye'nin 1997 tarihli BM Su Yolları Sözleşmesi'ni reddetmesi, bu uluslararası ilkelerin uygulanmasını engellemektedir" denildi.
'HASEKE'NİN TEK UYGUN SU KAYNAĞI İŞLEMİYOR'
İnsan Hakları İzleme Örgütü, özellikle Haseke'de yaşanan durum için şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, Kuzeydoğu Suriye'nin bazı bölgelerinde işgalci bir güçtür. 2019 müdahalesi sırasında Türkiye ve desteklediği kuvvetler, Ras al-Ain (Serekaniye) kasabası yakınlarındaki Allouk su istasyonunun kontrolünü ele geçirdi. Haseke ilindeki 460.000'den fazla kişiye hizmet veren su istasyonu, BM tarafından Haseke şehri ve çevresindeki bölgeler için tek uygun su kaynağı olarak tanımlanıyor.
İlk olarak 2019'da Suriye'nin kuzeyine yapılan askeri operasyon sırasında hasar gören istasyondaki su arzı büyük ölçüde azaldı ve defalarca kesintiye uğradı. Bu da Haseke'de yaşayan insanları pahalı ve güvenilir olmayan özel su tankerlerine bağımlı hale getirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Mart 2020'de, COVID-19 salgınının ortasında, Türkiye'nin Allouk istasyonundan Kuzeydoğu Suriye'de Kürtlerin kontrolündeki bölgelere yeterli su tedarikini sağlamadığını belgelemişti. O sırada Suriyeli 49 ayrı grup, Türkiye'nin istasyondan "suyu kasıtlı olarak kestiğini" açıklayarak durumu kınadılar.
Türkiye güçleri ile Kürt liderliğindeki yetkililer arasında, Allouk istasyonundan, buraya muhtaç topluluklara su sağlanması karşılığında Kürt liderliğindeki bölgelerden Türkiye'nin kontrolü altındaki bazı bölgelere elektrik sağlanmasına ilişkin Rusya'nın aracılık ettiği anlaşmalar defaten başarısız oldu."
81 ÖLÜM, EN AZ 24 BİN ŞÜPHELİ VAKA
Suriye Sağlık Bakanlığı, 10 Eylül 2022 tarihinde kolera salgını olduğunu ilan etmiş, BM'nin eski insani yardım koordinatörü Imran Riza da salgını "Suriye halkı ve tüm Ortadoğu bölgesi için ciddi bir tehdit" olarak nitelendirmişti. Dünya Sağlık Örgütü ise 1 Kasım itibarıyla Suriye'de koleradan 81 ölüm ve 24 binden fazla şüpheli vaka kaydetti. Kolera, Lübnan'a da yayıldı.