Bilhassa, Kürtler şiddet ve çatışma döneminde en iyi yetişmiş bir kısım
aydınlarını kaybettiler. Kimisi devlet adına hareket eden menfaat şebekelerinin
hedefiydi, kimisi örgütün. Bunun için dahi olsa bence bir hakikat komisyonun
kurulması gerekir.
Devletin içindeki çeteler, silahtan, çatışma ve kaostan besleniyorlardı. Silahlı
mücadelenin sona ereceğinin ufukta görünmesi insan olan herkes için sevindirici
bir gelişme olmalıdır. Ülkenin demokratikleşmesi, Kürtlüğün normalleşmesi ve
mücadelenin siyasi alanda yapılacak olması herkesin ve kesimin faydasınadır.
Çünkü PKK’nın varlığı sürekli bir “mazeret” olarak kullanıldı. Anti demokratik
tüm uygulamalar bu bahaneyle sahaya sürüldü. PKK bahane edilerek Kürtlerin
en temel hakları görmezden gelindi.
12 eylül darbesi PKK’yı doğurmuştu. Her örgüt gibi PKK’da o günün
koşullarının bir ürünüydü. Ancak bugün ideolojik ve varoluşsal sebepler şiddet
temelli yapıları anlamsız kılmaktadır. Yani son tahlilde PKK bir sonuçtu, sebep
değil. Devlet içine yuvalanmış, kendini devletin sahibi gören çetelerin zulmü ile
birlikte tep tipçi ulus zihniyeti PKK’yı var etmiş ve Kürt çocuklarını dağa
çıkarmıştı. Gelinen noktada PKK’nın kendini fesh etmesi aynı zamanda terörcü
zihniyetinde feshi anlamına gelir. Zira bugüne kadar terör var denilerek Kürtler
yok sayıldı.
Eğer PKK kendini fesh ederse bu argüman ortadan kalkacak ve artık
terör yok, Kürt var demek gerekecek. Dolaysıyla bu devlet Kürtlerinde devleti
olmalıdır. Lakin Kürtler bugüne kadar kendi öz vatanlarında, meskun oldukları
beldelerde eşit vatandaşlık temelinde, onurlu bir vatandaş olarak yaşamak
dışında kimseden bir şey istemediler.
Ne yazık ki; bu ülkede 40 yıl kadar toplumsal, siyasal ve sosyal hayat şiddet ve silah üzerinden şekillendi.
Nihayetinde bunun çıkmaz bir sokak olduğu taraflarca görüldü, kabul edildi.
Öcalan’ın açıklamasındaki “demokrasinin dışında bir başka yol yoktur;
sorunların çözümünde demokratik yöntemlerin dışında bir arayış olamaz”
sözleri silahlı mücadelenin miladını doldurduğunun açık beyanıdır.
Silahlı mücadeleyi var eden şartların bugün itibariyle ortadan kalktığını, anlamını
yitirdiğini belirtmektedir. Demokrasiyi hem bir yöntem hem de bir örgütlenme
modeli olarak sunmaktadır.
Küresel boyutta yaşanan köklü değişimler ile bölgesel dinamikler bugün
itibariyle silaha ve şiddete yer olmadığını göstermiştir. Yaşanan gelişmeler ve
PKK’nın silah bırakması demokrasi dışı tüm unsurlar içinde geçerlidir.
Kürt meselesi ise; ülkenin demokratik kalibresinin artırılması, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi, anayasal kimliğin güvence altına alınması,
anadilde eğitim hakkı ve tüm bunlara paralel olarak hukuk devletinin tahkim
edilmesi, sonucu bir netice verecektir. Hukuk devleti ve demokratik düzenin
işleyişi ile birlikte yaşama iradesi terörsüz Türkiye’nin nesnesi olabilir.