Türkiye’de her geçen gün sağlık emekçilerine yönelik saldırılar artıyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddete karşı 2018’den bu yana aktif olarak mücadele yürütüyor. İktidarın sağlık alanında yaptığı düzenlemeler sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artmasında da etkili oldu. AKP, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı (SDP) iktidara geldikten bir yıl sonra 2003 yılında “Acil Eylem Planı” olarak başlattı. Program kamuoyuna “Herkes için ulaşılabilir, nitelikli ve sürdürülebilir sağlık hizmetinin, etkili, kaliteli, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde sunulması” olarak pazarlandı.

İktidar tarafından “sürdürülebilir, nitelikli, kaliteli sağlık” hizmeti olarak sunulan SDP, gelinen nokta da Şehir Hastaneleri ve sağlıkta özelleşmenin, hastanelerin ticarethane ve hastaların ise müşteri olarak görüldüğü bir sistemi beraberinde getirdi. Sağlık alanında getirilen performans sistemi, sağlığa erişimde artan sorunlar, önleyici tedavinin ortadan kaldırılması ise sağlık çalışanlarına şiddet olarak yansıdı.

Sağlık çalışanlarının pandemi sonrası hem özlük hakları hem de iktidarın sağlıkta getirdiği özelleşme ile birlikte ticarethaneye çevrilen hastanelerde artan şiddete karşı önlem alınması için Beyaz Yürüyüş, Beyaz G(ö)rev, Beyaz Mitinglerle seslerini duyurmaya çalıştı. AKP tarafından sesleri duyulmayan sağlık çalışanlarına yönelik katliama dönen şiddet son olarak Konya’da yaşandı. Konya Şehir Hastanesi'nde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya'yı ateşli silahla katledildi.

101 BİN 984 BEYAZ KOD ALARMI

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 2019’da 46 bin 276 kişi Beyaz Kod kullanmışken, 2020 sonu itibarıyla bu sayı 72 bin 158 oldu. 2021’de ise sağlıkta şiddetin tablosu daha da giderek ağırlaştı. 101 bin 984 sağlık çalışanı Beyaz Kod alarmı verdi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Vedat Bulut, sağlıkta artan şiddetin katliamlara dönüşmesini ve iktidarın sağlık alanındaki politikalarının etkilerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.

Sağlıkta şiddetini temelde “Sağlıkta Dönüşüm Programı”ndan kaynaklandığını söyleyen Bulut, Konya’da Ekrem Karakaya’nın katledilmesini hatırlatarak, “En son işlenen cinayetin nedeni bellidir. Başta Sağlıkta Dönüşüm Programı’dır. Liderler topluma hitap ediyor, şiddet dili, nefret dilli kullanıyorlar. Toplumu kutuplaştıran, insanları aşağılayan, örseleyen bir konuşma tarzları var. Şiddeti doğuran temel etmen, idare eden erk sahibi insanlar. Bu nedenle silahtan çıkan kurşun aslında onların ağzından çıkan sözle hareketlenen bir şey. Sağlıkta şiddeti bu şekilde önlemeleri mümkün değil. Bir kere eğitim sisteminden başlayan bir değişim gerekiyor” dedi.

ŞİDDET 2021 YILINDA 2 BİNİ AŞTI

2021 yılı içeresinde 2 binin üstünde sağlıkta şiddet vakası yaşandığına dikkat çeken Bulut, “Bunun yaklaşık altıda biri fiziksel geriye kalanları sözel şiddet. Sağlık Bakanlığı verileri açıklamıyor. Sorunları çözmek yerine hasır altına sürmek, verilerin üzerini örtmek gibi bir yönetim var. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020-2021 ölüm rakamlarını bile açıklanmadı. Covid-19 pandemisini başarısız yönettiler. Bu başarısızlığın üzerini örtmek için ya verilerin üzerini örtüyorlar ya da Konya’da işlenen vahşi cinayet sonrasında olduğu gibi basına sansür koyuyorlar. Bu sorunları çözmek yerine sorunlarını üstünü örtmek tercihidir ve son derece yanlıştır. Sadece katı diktatörlüklerde ya da otokritik devletlerde olan bir uygulamadır” diye konuştu.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ŞİRKETLER LEHİNE İŞLİYOR

Sağlık alanında artan şiddetin başat nedenlerden birinin “Sağlıkta Dönüşüm Programı” olduğunun altını çizen Bulut, şunları söyledi: “2004-2005 yılarında sağlıkta dönüşümü ilan edip bu uygulamaları başlattıklarında; dünya bankası ve değişik kreditörlerin, finans şebekelerinin emriyle Türkiye’de liberal özel sağlık sektörünü destekleyen birtakım uygulamalar geçtikten, şehir hastaneleri gibi dünyada bırakılmış bir yöntemi Türkiye’ye getirip şirket hastaneleri haline getirdikten sonra, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) randevularını kısıtladıktan sonra ki bunların hepsi sağlıkta dönüşümün neticeleri, şiddet olayları arttı. Sonuç olarak da insanlar yılda 11 defa polikliniklere başvuruyor ve Sağlık Bakanı bu rakama da ‘şu kadar sağlık hizmeti verdik’ deyip övünüyor. Aslında bu bir algı yönetimi. Zaten insanlar yeterli sağlığa ulaşamadığı için çok sayıda polikliniğe gidiyorlar. Hekimler tükenmişlik içerisindeler, hastalarına yeterli vakit ayıramıyorlar. Hastalık artsın bundan daha çok rant sağlayalım diyen özel sektörün idare ettiği Sağlık Bakanlığı, sağlıkta şiddeti önlemek ya da bizlerle toplanıp çözüm önerilerini konuşmak yerine beş on iş adamının lehine uygulamalar yapıyor. Sağlıkta şiddetin temel nedeni budur.”

Kürtler Rojava için kesintisiz seferberlik başlattı Kürtler Rojava için kesintisiz seferberlik başlattı

HASTALAR MÜŞTERİ OLDU

Sağlıkta Dönüşüm Programıyla kimi şirketlere rant sağlandığını belirten Bulut, “Sağlık Bakanlığı, sağlık emekçileri lehine değil sayısını beş, onu geçmeyen ‘iş adamları’ lehine yönetiliyor. Onlara rant aktarıyor, servet transferi yapıyor. Çünkü sağlık alanı bir ticari meta haline getirildi. Hastalar müşteri konumuna getirildi. Zaten kafalarında bu vardı. Dokümanlarında belgelerinde bile müşteri kavramı ve müşteri memnuniyet gibi birtakım kavramları kullanıyorlar” şeklinde konuştu.

ÖNLEYİCİ FALİYETLER ARTTIRILMALI

Bulut, sağlıkta şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenlere dair şu önerilerde bulundu: “Ateşli silahlarla, delici yaralayıcı silahlarla hastanelere girişin engellenmesini istiyoruz. Tutukluluk konusunda savcıların dikkatli olmasını bekliyoruz. Bu niçin önemli: Beyaz Kod verildiğinde eğer tehdit devam ederse, kişi salınırsa daha büyük bir şiddet olarak geri dönebiliyor. İzmir’de doktorun adresi tutanaklara işlenmiş olduğu için saldırgan şahıs doktorun evine gitti ve doktoru bulamadığı için eşini katletti. Bu gibi olayları engellemenin yöntemi bir tutukluk döneminin olması. Beyaz kod verileri de olan şiddetin çok altındadır. Katalog suç içerisine alınması doğru bir karardı. Katalog suçlar tutukluluk gerektiriyor. Şu anda yüzde 50 artırım var bir sağlık çalışanına yapılırsa ama yine yapılması gereken bir diğer uygulama kesinlikle önleyici faaliyetlerin arttırılması, suçun önlenmesi. Güvenliği sağlamak devlet hastanelerinde Sağlık Bakanlığının, üniversite hastanelerinde rektörlüklerinin görevidir ve kesinlikle burada güvenlik hizmetleri çok iyi sağlanmalıdır. TTB, silahlı ateşli silahlarla hastaneye girişin yasaklanması ile ilgili bir öneri getirdi. İlgili önerilerimizi ise AKP-MHP reddetti.

SÜRESİZ İŞ BIRAKMA ÖNERİLERİ

Sağlıkta yaşanan şiddet protesto eylemlerinde polislerin uyguladığı şiddete de tepki gösteren Bulut, “Özellikle kadın hekimlerimizi kutluyorum. İstanbul’da ‘sizin ailelerinizi bizler tedavi ediyoruz’ dediler. Barikatlar aşıldı ve sonuçta bir anma töreni yapıldı ve kamuoyuna sesimiz duyuruldu. Ama şunu söylemek gerekiyor. Orada kullanılan şiddet de bir sağlıkçıya şiddettir. Çünkü insanlar yaslarını tutmasınlar üzüntülerini ifade etmesinler isteniyor. Bu yanlıştır biz sonuçta bir meslektaşımızı kaybediyoruz ilk kaybettiğimiz meslektaş de değil, 13 meslektaşımızı kaybettik. Bizler hiçbir arkadaşımızı unutmadık. Türkiye’de sağlık emekçileri büyük bir infial içerisinde hizmet üretmeme kararı aldılar. Meslektaşlarımızdan gelen öneri süresiz iş bırakmak. Buradan herkes işitsin. Çünkü bu sorunlar çözülene kadar süresiz iş bırakma teklifleri de var. Bunlar tabii merkez konseyimizde ve sağlık emek meslek örgütlerinin yönetim kurullarında tartışılarak karar verilecek. Bizler muhtemelen bir genel yönetim kurulu yapacağız tabip odaları başkanlarımızla ve tüm kurullarımızla organlarımızla bir karar varacağız.”

‘KOCA’NIN İSTİFA İRADESİ YOK’

Sağlıkta artan şiddete dair sağlık çalışanlarının, hekimlerinin taleplerini duymayan ve dinlemeyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya dair Bulut, “Koca’nın istifa iradesi yoktur. Batılı ülkelerde bakan istifasına neden olabilecek bir olaydır. Bir yasa tasarısını Meclis’e getirip dörtlü konsensüste küçük partilerle görüşüp Aralık ayında çıkaramamış bir bakandan bahsediyoruz. Başarısız bir bakandır. Sağlık emekçilerini umursamayan bir bakandır. Ancak bu yaptıklarının sonuçlarını görecek bir yeteneği de yok. İstifa etmeyecektir ama istifa ederse onurlu bir davranış olur. Biz onu tarihe yazarız. ‘Hatalarını kabul etti istifa etti’ deriz. Türkiye’de sağlık kötüye gidiyor. Sağlık Bakanı Türkiye’deki Covid-19 ölümlerinden de sorumlu bir kurumun başındaydı. Başarısız bir yönetim yaptı” diye konuştu.