Türkiye ve güdümündeki SMO’nun Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları sürüyor. Bu saldırıları takip eden Özgür Basın emekçileri Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, Türkiye'ye ait Silahlı İnsansız Hava Aracı’yla (SİHA), Tişrîn Barajı ve Sirîn Beldesi arasındaki yolda katledildi. Gazetecilere dönük saldırılara dönük Kürdistan, Türkiye ve dünyanın birçok yerinde kınandı. 

Gazetecilerin katledilmesine tepki gösteren Uluslararası PEN Başkanı Burhan Sönmez, Fırat Haber Ajansı’na (ANF) değerlendirmelerde bulundu. 

Gazeteciler Daştan ve Bilgin’in katledilmesinin kabul edilemez olduğunu Sönmez, “Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın haber peşinde koşarken öldürülmeleri, bir yandan basın özgürlüğünü hedef alıyor, diğer yandan Rojava’daki Kürt toplumuna dönük saldırılardaki sınır tanımazlığı gösteriyor. O sözü hepimiz biliyoruz; 'savaşta önce gerçekler ölür.' Gerçeklerin üzerinin örtülmesi için gazeteciler, yani haberi yansıtanlar hedef alınıyor. Dünyanın her yanında görülen bu durum maalesef Ortadoğu’da daha can yakıcı biçimde açığa çıkıyor” dedi.

‘KÜRESEL GÜÇLER KÜRTLERİ KOLAYCA FEDA EDEBİLİYOR’

Kürt toplumuna ve Kürt gazetecilere dönük saldırılarda uluslararası toplumun sessizliğinin büyük bir rol oynadığına işaret eden Sönmez, “Uluslararası toplumun sesi çıkmadığında, yerel güçler yani hükümetler veya örgütler daha pervasız davranabiliyor. Çünkü üzerlerinde hiçbir baskı hissetmiyorlar ve saldırı planı yaparken tereddüt etmiyorlar. Şu bir gerçek ki; Kürtlerin sorunu uluslararası platformlarda yeterince sahiplenilmemesidir. Bunun politik nedenleri olduğunu tahmin etmek zor değil. Büyük güçlerin politik ve finansal çıkarları söz konusu olduğunda Kürtler kolayca feda edilip, gözden çıkarılıyor. Yüz yıllık tarihin bugünkü evresinde de değişen pek bir şey yok. Oysa Kürtlerin istediği ve ihtiyacı olan şey, herkesin hakkı olan şeyden farklı değil. Kendi gelecekleri üzerinde söz sahibi olmak ve kültürlerine sahip çıkmak istiyorlar. Bu temel insani hak bile onlara çok görülüyor” diye belirtti.

Yunus Emre Vakfı Krizi: Bakan Eşinden ve MHP'li Yalçın'dan İstifa Yunus Emre Vakfı Krizi: Bakan Eşinden ve MHP'li Yalçın'dan İstifa

‘BASIN EGEMENLERİN SESİ OLSUN İSTİYORLAR’

Gazetecilere dönük saldırıların sadece olayın olduğu yerle sınırlı olmadığını aktaran Sönmez, bunun evrensel bir boyutu olduğunu kaydetti. Sönmez, “Wikileaks davasından Meksika’da seri halde işlenen gazeteci cinayetlerine veya Maltalı gazeteci Daphne Caruana Galizia’nın bombalı saldırıda öldürülmesinden İtalya’da gazetecilerin bizzat hükümet yöneticileri tarafından dava edilmesine kadar yaşanan her sorun, hem yerel bir niteliğe sahip hem de evrensel bir eğilim taşıyor. Bu eğilim, toplumları engelsiz yönetebilmek için her şeyi göze alan iktidarların artmasından dolayı varlığını sürdürüyor. Basın egemenlerin sesi olsun istiyorlar. Halk gerçeklerden mahrum kalsın, yalnızca iktidarların izin verdiği kadar bilgi sahibi olsun istiyorlar” diye konuştu.

‘GİRİŞİMLERİMİZ DEVAM EDİYOR’

Uluslararası PEN’in gazetecilerin korunması için de girişimlerde bulunduğunu söyleyen Sönmez, “Uluslararası PEN yüzden fazla ülkede kırk bin üyesiyle mücadele yürütüyor. Bizim önceliğimiz edebiyatın ve yazarların özgürlüğü için çalışmaktır. Ama basına dönük saldırılar öylesine arttı ki, bu konuda çalışan gazeteci örgütleriyle dayanışmaya biz de müdahil oluyoruz. Son bir yılda sadece Filistin’de öldürülen gazetecilerin sayısı dünya genelinde öldürülen gazetecilerin toplam sayısından daha fazladır. Gazetecileri korumak için dayanışma ağları örmekten hükümetler üzerinde diplomatik baskı kurmaya kadar farklı girişimlerde bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği’ndeki (AB) kurumları harekete geçiriyor, basın özgürlüğü ve gazetecilerin sorunları konusunda oralardaki çalışmalara katkı sunuyoruz” ifadelerini kullandı.

‘SAHİP ÇIKMALI’

"Cezasızlığın" gazetecilere dönük saldırıları artırdığına işaret eden Sönmez, devamla şunları kaydetti: “Birçok yerde gazeteci öldürmek, sıradan devlet faaliyeti gibi görülüyor. 'Ulusal güvenlik' diye üretilen bir devlet söylemi var; neye hizmet ettiği açıklanmayan bu kavram her şeyden daha kutsal görülüyor ve bu uğurda gazeteciler açıkça hedef alınıyor. Gazetecilerin korunması için çağrı yapmak yetmez, esas olan bu konuda diğer kardeş kurumlarla birlikte çalışmalar örgütlemektir. Bunu yapıyoruz ama herkesin daha çok çaba göstermesi gerek. Dünya yeni bir karanlık çağa girmiş gibi umutsuzluk ve geleceğe dair belirsizlik yayılıyor. Bu ise halkların, toplumların aleyhine bir ortam yaratıyor. Kamuoyunun duyarlılığının artması, toplumların kendi geleceklerine sahip çıkması insanlığın geleceği için elzemdir.”