CHP Hakkari İl Başkanı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Sıfır Tolerans Vurgusu Yaptı CHP Hakkari İl Başkanı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Sıfır Tolerans Vurgusu Yaptı

Hakkari Qudşanis’te (Konak) 27 Ocak 1883 tarihinde doğan ve bölge halkı arasında “Surma Hanım” olarak bilinen Surma d Bayt Mar Şamun yaşamı mücadeleyle geçer. Doğu Asuri Kilisesi Patrik ailesinin sekiz çocuğundan en büyüğü olan Surma Hanım, savaş, soykırım, zorunlu göç, ölüm, yoksulluk, erkek egemen sistem ve güç ilişkilerinin merkezinde kendisini her anlamda mücadeleye adar. Aynı zamanda hayatını Patrik kardeşlerine ve tamamıyla halkına adayan Surma Hanım, halkı için mücadele yolunu seçmiş ve evlenmeme kararı alır.

Patrik tarafından yönetilen Asurilerin bu dönemdeki Patrikleri Surma Hanım’ın kardeşi olan Mar Benyamin Şamun’dur. Komşuları olan Kürtler veya farklı halklar ile olan ilişkilerini de Patrik dengeler, iletişimi sağlar ve Doğu Asuri Patriği yalnızca Asuriler arasında değil aynı zamanda Kürtler arasında da bir lider ve kanaat önderi olarak kabul görülür. Mar Şamun, bölgede yaşanan aşiretler arası çatışmalarda hukuk ve adaleti temin eder, hem Asuri hem de Kürt halkı tarafından oldukça saygı duyulan bir Patriktir.

Batı dünyasını yakından tanıdı

Kardeşi Patrik Mar Şamun olmak üzere, verdiği mücadeleler ile Asuri halkının neredeyse tamamına öncülük eden Surma Hanım, 1915 Sayfo Süryani Soykırımı’nda ve sonrasında bölgedeki Asuri-Süryani halkını kapsayan tüm görüşmelerde ve toplantılarda yer alarak uluslararası konferanslara katılır ve zorunlu göçe tabi tutulan halkı için mücadeleler yürütür. Dayrayto ve Dayroyolar (rahibe ve rahip) dışında bölgede ideolojik olarak et yemeyen tek kişi olan Surma Hanım, Hakkari’deki Canterbury Misyonu tarafından eğitilir. Profesyonel düzeyde İngilizce öğrenen Surma d Bayt Mar Şamun, Batı dünyasını da yakından tanır.

‘Azınlık ve az’ oldukları her saldırı ve tehditlerde ‘hatırlatıldı’

Birlikte yaşam sürdükleri halklar tarafından sık sık tehdit edilerek taciz edilen Asuri halkı zamanla saldırılarla karşı karşıya kalmaya başlar. 1924 Hakkari Sürgünü’ne dek sayısız köy ve mülk saldırılarına maruz bırakılan Asuriler, yapısal olarak ne kadar güçlü olsalar da “azınlık ve az” oldukları her saldırıda ve tehditlerde kendilerine “hatırlatılmaktaydı.” Surma Hanım maruz kaldıkları tüm bu tehditleri Patrik ve halkı ile tartıştığı beş günlük toplantıda savaşa katılma kararlarını açıklayarak, maruz kalacakları çok daha ağır saldırılar, Hakkari Sürgünü ve soykırım temellerinin atılacağını da hissetmiştir.

Sayfo: Binlerce Asuri katledildi, Hakkari ‘hayalet’ şehre döndü

1915 Sayfo Süryani Soykırımı başladığında ise binlerce Asuri katledilir, kadınlar ve çocuklar zorla “Müslümanlaştırılarak satıldı.” Aylarca göç yollarında aç ve susuz bir şekilde işkence edilen Asuriler ‘faili meçhul’ cinayetlerde katledilir, ağır hava koşulları ve hastalıklardan dolayı da binlerce Asuri hayatını kaybeder. Hakkari’nin ‘hayalet kente’ dönmesiyle Asurilerin tüm ev ve mülkleri ise gasp edilerek el konulur, öte yandan manastırlar ve kiliseler ahırlara çevrilir, ‘dönüştürülür.’

‘Bir Hristiyan’ın güven içinde ‘benim’ diyebileceği hiçbir şeyi kalmadı’

Kürtlerin “Surma Xanım” diye tanımladığı Surma d Bayt Mar Şamun, "Ninova’nın Yakarışı", "Doğu Asur Kilise Gelenekleri" ve "Patrik Mar Şamun’un Katli" isimli kitaplarında soykırım sürecinde Süryanilere uygulanan saldırı ve katliamları bu kitaplar ile aktararak günümüze dek ulaşmasını sağlar. Hakkari ve çevre bölgelerde Asuri ve diğer Hıristiyan halkların köylerinin nasıl yakılıp yıkıldığını, mülklerin nasıl gasp edildiğini ve halkın nasıl zorunlu göçe maruz bırakıldığına ilişkin dönemin tarih taşıyıcılığını üstlenen Surma Hanım, rayat (Osmanlı döneminde Müslüman olmayanlara verilen “tanım”) bir Hristiyan’ın güven içinde “benim” diyebileceği hiçbir şeyinin kalmadığını, sahip olduğu her şeye yerel bir Kürt ağası ya da Osmanlı memuru tarafından el konulduğunu aktarır.

Katliamlar ve saldırılar sürerken: ‘Rayat Hıristiyanlar olarak yaşayabilmemiz için hiçbir ümit kalmadı’

Maruz kaldıkları ve soykırımın da habercisi olacak saldırıları anlatan Surma Hanım bir değerlendirmesinde şu ifadeleri kullanır: “Tüm bunlar Türkler ile politik ilişkilerimizi gözden geçirmemizi sağlayan olaylardı, çünkü Osmanlı yönetimi altında rayat Hıristiyanlar olarak yaşayabilmemiz için hiçbir ümidin kalmadığı çok açıktı. Osmanlı yönetiminde yaşayan Asurilerin her yöresi, kasabası da aynı durumdaydı. Şemdinan’da, Norduz’da, Albaq’ta, Mar Biso’da, İyil’de, Gawar’da hep aynı şeyler yaşanıyordu. Köylere saldırılıyor, kadınlar ile erkekler kaçırılıyor ve öldürülüyordu.”

Tarih 16 Mart 1918’i gösterdiğinde ise Surma Hanım’ın kardeşi Mar Benyamin Şamun, dost ve müttefik olarak kabul edilen Simko Ağa tarafından katledilir. Ardından halklar arasındaki ilişki de onarılamaz bir noktaya gelir.

‘Evlerimiz, topraklarımız düşmanın elinde harap oldu’

“Evlerimiz, topraklarımız, üzüm bağlarımız düşmanın elinde harap oldu” diyen Surma Hanım, soykırımlar sonrasında halkı için elçi kabul edilerek Beyaz Saray ve İngiltere Kraliçesi tarafından kabul edilir, Londra ve Paris’teki konferanslara katılır. 1924 Hakkari Sürgünü'nden sonra 1933 yılına kadar Irak’ta yaşayan Surma Hanım, 1952’ye kadar ailesiyle beraber Kıbrıs’ta yaşar ve kısa süreli İngiltere ikametinin ardından Amerika’ya yerleşir.

Anısı ölümsüzleştirildi

Asuri halkının öncüsü, yaşamı boyunca halkı için mücadele veren Surma Hanım 6 Aralık 1975’te Kaliforniya'da hayatını kaybeder. Hakkari ve Botan bölgesinde kaybolan halk zenginliği ve kültürünün gün yüzüne çıkarılmasında, yaşanan karanlığa inat bir umut olan Surma Hanım’ın adına 2014 yılında Hakkari’de “Surma Xanım Kadın Parkı” açılarak anısı ölümsüzleştirilir.

1924 Hakkari Sürgünü

Süryaniler Sayfo Süryani Soykırımı’nın ardından sistematik bir şekilde sürdürülen ‘faili meçhul’ katliamlar, zorla kaybettirmeler ve saldırılarla yaşadıkları travmayı atlatamadan bir diğer soykırım olarak görülen 1924 Hakkari Sürgünü’ne maruz bırakılır.

1923-24 yıllarında Hakkari-Van ve çevresinden Sayfo nedeniyle göç etmek zorunda kalan Doğu Süryanileri, topraklarına geri dönmeye başladıktan sonra bir süre asker ve bölge aşiretlerinin baskılarına maruz kalır. Takvim 13 Ağustos 1924’ü gösterdiğinde ise dönemin Türkiye Genelkurmay Başkanı’nın hazırladığı, Bakanlar Kurulu’nun da bir gün sonra kabul ettiği raporun ardından alınan kararla, Doğu ve Batı Süryanileri’nin dönüş yaparak yaşadıkları bölgelere karşı saldırı ‘planları’ başlatılır.

80 bin Nasturi – Doğu Süryanisi zorla göç ettirildi

12 Eylül 1924 tarihinde de bölgedeki bazı aşiretlerin işbirliği sonucunda Hakkari, Beytüşşebap, Oramar, Çukurca, Amadiye ve çevresinde Doğu Süryanileri’ne yönelik 26 Eylül’e dek süren saldırı ve katliamlar hayata geçirilmeye başlanır. Saldırılarda yüzlerce Süryani katledilir, kiliseler yağmalanıp yakılırken birçok yerleşim alanı da haritadan silinir. “Hakkari Sürgünü” sonucunda yaklaşık 80 bin Nasturi – Doğu Süryanisi zorunlu göçe maruz bırakılır.